Belli ki Rum tarafı Kıbrısta Ersin Tatarın Cumhurbaşkanlığı ile başlayan yeni dönemde ortaya konan politikalardan oldukça rahatsız.Ve bu rahatsızlığını artık gizleyemiyor.

Rumlar Kıbrısın garantörü Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte ortak yürütülen bu politika sonucu  tüm Kıbrısa sahip olma emelinin elinden yavaş yavaş kayıp gitmesine seyirci kalmak istemiyor.Çıkış yolu arıyor.Belkide son kozlarını oynuyor.

Kıbrısta iki halkın bu ada üzerinde birlikte iyi birer komşu gibi yaşaması yolunda müzakere yollarını daha barışçı yollarla arayacağına artık daha saldırgan bir tutum içine girmeye başladı  ki  bu Kıbrısta gerçekten barış isteğinde de ne kadar samimi olduğunun da en açık görüntüsü.

Rum tarafının bu seferki  hamlesi KKTC ‘de günden güne daha çok yatırımcı çeken inşaat ve emlak sektörüne.

Kıbrısın kuzeyinde günden güne artan inşaat sektöründe yaşanan yatırımların önünü ne Orams ne Loizudu davaları ile kesemeyince  kuzeyde ev alan inşaat yapan  iş insanlarını  hatta sade vatandaşı hedef alarak korkutma sindirme hareketine başladı.

Rum tarafına geçen kişileri tutuklayıp hapse atıyor.

Rum aklını peynir ekmekle yedi diyeceğim ama  bu delilik her zaman yaptıları bir şey .

Güney Kıbrısa Türk tarafından akan milyon euroları da bu kararı alırken unutmuşlar anlaşılan.Çünkü iş bu şekilde sürerse bir süre sonra Kıbrıslı Türklerden ve  Kıbrısın Kuzeyinde mal alan yabancıların Güneye geçişlerinin  duracağı aşikar.

7 Haziranda Seferad Yahudileri’nden Türk vatandaşı 74 yaşındaki iş insanı Şimon Aykut ‘KKTC’de 1974 öncesi Rum mallarının üzerine siteler inşa ederek sattığı’ suçlamasıyla tutukladı.

Arazilerine inşaat yapıldığını ifade eden ismi açıklanmayan bir grup Kıbrıslı Rum, mülklerinin kullanılmasına rıza göstermediklerini ifade ettikten sonra Aykoot aleyhinde ifade verdiler ayrıca iki Avrupa vatandaşı da “tapu alamadıkları” gerekçesiyle Rum makamlarına “paralarının gasp edildiği” şikayetinde bulundu.

Aykut ailesinin suçlandığı beş konu şöyle: Suç işlemek için komplo kurmak, kabahat işlemek için komplo kurmak, başkasına ait taşınmaz mallarda hileli işlemler yapmak, başkasına kayıtlı araziyi yasa dışı bulundurmak, bulundurmak ve kullanmak, ayrıca gasp amaçlı komplo kurmak

Simon Aykut’a okunan suçlamaların tamamı 2006 tarihli 303A Ceza Yasası kapsamında…303A Ceza Yasası “mülkün satışının, kiralanmasının, ipotek edilmesinin veya başka bir kişi tarafından kullanılmasının reklamını yapması veya tanıtımını yapması durumunda geçerlidir”… Bundan dolayı AFİK’in Instagram ve Facebook sayfaları dahil delil kasasına girdi.

Sonrasında bu kez de Alman vatandaşı olan Martin Joseph Rikels tutuklanması.

Bundan bier süre önce bir avukatın da tutklanıp bir süre sonra serbest bırakıldığınıda hatırlayalım.

Tutuklamalar  bir aymazlık ve  skandal tabii.Kaldı ki Türk -Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini işgal eden Anayasasını kendi başına değiştiren bu davranışın uluslararası hukukta da yeri yok.

AİHM’ nin Kıbrıslı Rumların mülkiyet başvurları için etkin hukuk yolu olarak resmen kabul ettiği iç hukuk yolu olarak geçerli saydığı mal tazmin komisyonu orda dururken bunun yapılmasıda Uluslararası kamuoyu ve BM’ yede  yapılan bir terbiyesizlik.

Yatırım yapmak isteyen siyasi çatışmalardan uzak hükümetler arası itilaflarla hiçbir ilgisi olmayan  bir şirket sahibi kendisine verilen izinlerle yatırım yapmış.Tüm adaya hakim olduğunu sanan  Hiristodulis de  bizden izin almadan yatırım yaptın diye gitmiş adamı tutuklamış.

Yarın Ercandan Türkiyeye uçtu diye kendinden  izin almadan yasal olmayan bir uçak alanından  ülke dışına çıktın diye Rum tarafına geçerken başkalarınıda  tutuklamayacağı ne malum.

Yada bu adanın yasal devleti benim bana vergi vermek zorundasın bugüne kadar vergi vermedin diyerek vergi borcu çıkarıp hesap sormaya kalkarsa.

Sebep istiyorsan.Al sana sebep ve sebepler.

Git izni vereni tutukla tutuklayabilirsen diyeceğim ama onu da  74 ‘den önce deneyip boylarının ölçüsün aldılar zaten.

Kıbrısın kuzeyinde yaşayan Kıbrıslı Türklerin Güneydeki  Rumlarla siyasi eşitliğini kabul etmeyen Rum yönetimi KKTC sınırları içerisinde yatırım yapan müteahhit ve iş insanlarına karşı yeni politikasını hayata geçirmiş görünüyor.

Başkalarıda olduğuna eminim.

Tabii bu iş o kadar basit değil çünkü kuzeyde Rum malı dedikleri araziler üzerinde inşaat yapan emlak satın alan sadece mütehhidler değil yüzbinler mevcut.

Bu durum karşısında Rum evinde oturan yada Ruma ait olduğu söylene arazi üzerine inşaat yapan yerli yabancı her  kes endişe içinde.

Rum tüm Kıbrısa sahip olmak için hergün yeni planlar yapmakta ve zamanı geldiğinde hayata geçirmektedir.

Bir taraftan BM ve dünya kamuoyuna şirin görünen politikalar uygularken diğer taraftan enosis hedeflerinin elinden kayıp gitmesinede kayıtsız kalmayacağını her fırsatta göstermektedir.

Bu tabii KKTC ‘ne yatırım yapmak isteyen iş insanalarını korkutma caydırma ve KKTC’ yi hiçe sayma politikası olduğu açık.

İki  toplum arasında gerginlik yaratmaktan başka işe yaramayan Kıbrısta  barış ortamını ve görüşme masasını dinamitleyen  bir yaklaşım.

Keşke Rum tarafı iş insanlarını tutuklatmadan önce Mal tazmin komisyonu yoluyla bu soruna çare bulunması için çaba harcasaydı  diyeceğim ama o konunda Türk tarafının B planı karşısında çaresiz kaldığını söyleyerek geçeyim.

Kıbrısın Kuzeyindeki inşaatlar  konusunda Rumların bu ilk denemesi değil tabii.

Geçmiştede bu konuda farklı girişimleri oldu.Bu girişimler İnşaat sektörü bir süre durmasına sebep verdiketen sonra çok daha fazla bir hızla kaldığı yerden devam etti.

Neden mi .Çünkü Mülkiyet hakkından çok daha önemli bir hak olan yaşam hakkı galip geldi.Çünkü  insanlar yaşamak için barınmak zorundaydılar.

Şu bir gerçek  ki Rumun bu ve benzeri politikaları sürecek .Esas olan bizim buna hazırlıklı olup A B C planlarımızı hazır tutup her daim devreye sokmamızdır.

Peki bu planlar mevcut mu .İçiniz rahat olsun.

Rum yine  oyuna geldi.

Belki bu süreçte bazıları tutuklanacak.Belki bir süreliğine güneye geçemeyeceğiz Ama Rum eninde sonunda geri adım atmak zorunda kalacak ve egemen eşitliği de kabul edecek.