Belediyeler;

Yerelde halkın refah ve mutluluğu için çalışan kurumlar .Daha doğrusu çalışması gereken kurumlar.

Yasasında da böyle bahsediyor.

Yalnız hepimizinde gördüğü üzere belediyeler bu görevi tam manasıyle yerine getirmiyor.

Bu sorun bugünün sorunu değil tabii.Dünyada hatta yanıbaşımızdaki Türkiyede son 10 yıldır gözle görünür bir şekilde ortaya çıkan yerel yönetimlerdeki değişim ve gelişim bile bizim bu konudaki vizyon yetersizliğimizi ortaya koyar nitelikte.

28 belediyeden 17 sinin bugün itibari sosyal sigorta ve ihtiyat sandığına borcu 300 milyon TL’ yi aşmış durumda .

Geri kalan 10 belediyenin durumu iyi mi . Hayır .Onlarında bu sistemle giderse sonlarının farklı olmayacağı açık.

Başkanlar genel olarak, Belediyeler Yasası’nın bir türlü güncellenmemesi ve belediyelerin gelir kaynaklarının az oluşu nedeniyle borçların biriktiğini söylüyorlar.

Ve 5195 sayılı yasanın tadil edilmemiş olmasının da büyük sorun olduğunu ve harçlar ile vergilerin güncellenmesi gerektiğini vurguluyorlar .

Bunlarında bir neden teşkil ettiği doğrudur.Ama esas sorunu gizlemek ve görmezden gelmek kendimiz kandırmaktan öteye gitmeyeceği açıktır.

Esas sorun makama her oturan başkanın makam koltuğunu korumak için yapmış olduğu hesapsız kitapsız harcamalardır.Oy uğruna şişirildikçe şişirilen

kadrolar.Bağışlanan su paraları.Kişiye özel asfaltlanan yollar.Partilidir diye göz yumulan uygulamlar vs.dir.

Arada istisnalar çıkmıyor değil.Onlarında hakkını yemeyelim.Ama büyük bir çoğunluğunun durumu bu şekilde.Zaten biriken borçların başka türlü açıklamasıda

yok. Bugün birçok belediyede işe gelmeyen ve maaş alan dünya kadar personel mevcut.Bunun hizmet alan halk kadar işe gelenler içinde ayrı bir

motivasyonsuzluk yarattığı ortada.

Sebeplerden en büyüklerinden biride aslında belediyeyi yönetmesi gereken meclisin sembolik olması.Tüm yetkinin tek bir kişide ve başkanda toplanması ve tabii

ki bugüne kadar kötü yönetim vs. konusunda hiçbir kimsenin hesap vermemesi.

Halbuki dünyadaki çağdaş belediyecilik uygulamalarında birçok yerde uygulama bunun tam tersi.

Yerel yönetimlerin beşiği olarak kabul edilen İngiltere’de bölge halkını ilgilendiren konularda yerel yönetimler söz sahibidir. Yerel yönetimler meclisleri tarafından

yönetilmekte ve temsil edilmektedirler. Karar verme yetkisi, parlamentoya bağlı olan ve doğrudan seçilmiş üyelerden oluşan yerel meclislerde bulunmaktadır.

Kısmî özerkliğe sahip olan meclis, politikanın kararlaştırılmasından ve uygulanmasından doğrudan doğruya sorumlu organdır.

Meclis başkanları, meclis içinden veya dışından, meclis üyeleri tarafından seçilmektedir. Meclis içinde temsil edilen her siyasi parti, başkanlığa aday gösterme

hakkına sahip bulunmaktadır.

Yerel yönetim biriminde meclis mutlak yetki sahibidirler ve anlayacağınız üzere Belediye başkanı semboliktir. Bizde de İngiliz sömürge yönetimi döneminde

uygulanıyordu.

Daha anlaşılır olması için bir örnek vermek gerekirse İngilteredeki yerel yönetim şekli bizim Kooperatiflerdeki seçim ve yönetim şekline benzer bir yöntem ki

kooperatif yönetimlerinin bu göreve sorumluluk ve hesap verebilirlik adına tüm mal varlıkları ile kefil olduğunuda bir not olarak eklemekte fayda var.

Diyeceğim şu ki ;Günü kurtaracak çözümler ve uygulamlarla reform yapmak yerine dünyada yerel yönetimleri kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan örneklerle devrim yapın.

Yerel yönetimleri bir tek kişinin değil halkın yani belediye meclislerinin yönetmesini sağlayın.

Belediyeler reformu gerekli mi.Gerekli.

Ama Belediye başkanını belediye meclis üyelerini yaptıkları hesapsız kitapsız harcamalardan belediyeyi uğrattıkları zarardanda hesaba çekecek bir reform gerekli

.Böyle bir yöntem memleketini gerçekten gayle edinen daha çok ve vasıflı insanımızın yönetimde yer almasını sağlayacağı gibi daha demokratik ve suistimalleri

önleyecek bir yapıyıda engelleyecek ve buda belediyelerin bütçesine olumlu yansıyacak sonuçta halkın refah ve mutluğuna maksimum katkı yapacak bir yapıyı

getirecektir.