Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras, Berlin’de düzenlenen Avrupa Sol Parti konferansında yaptığı konuşmada Kıbrıs konusuna ve devam etmekte olan çözüm müzakerelerine değinerek, Kıbrıs’ta yabancı askeri birlikler ve sömürge garantileri olmayan bir çözüm arzuladıklarını açıkladı.

Yunanistan Başbakanı “Kıbrıs’ta, tüm Kıbrıs halkını en sonunda birlikte, yabancı askerler ve sömürge garantileri olamayan, en önemlisi korku olmayan bir çözüm” arzuladıklarını vurgulamış.

Bu açıklamayı gördüğümde Psikiyatri uzmanı  Prof. Dr. Nevzat Tarhanın  insandaki güven duygusu ile ilgili okuduğum bir yazısı aklıma geldi.

Tarhan Psikolojik bir ihtiyaç olan güven duygusunun  daha Anne karnında başladığını söylüyor ve şöyle devam ediyordu.

‘’İnsanda doğuştan güven duygusu arayışı vardır.
Çocuk doğduğu zaman ilk olarak güvenli bir sığınak arar.
Annesinin karnında her ihtiyacı karşılanan  bütün istekleri giderilen çocuk ; doğduğunda birdenbire soğuk havaya maruz kalır.
Yaşaması için derinden bir nefes alması gerekir ki, bu esnada acı hisseder. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğun o sırada duyduğu korku için hayatının ilk korkusudur ‘’diyor. 

Tarhan'a göre; korku, çocuğun küçük dünyasında 'güven de değilim' tepkisi oluşturduğu görüşünde.
 
Bunun için çocuk, kendisine güven veren şeye bağlanma eğilimine girdiğine dikkat çekiyor.
 
 Çocuğa güven veren kişi, annesi ya da bakımını yapan kişidir ve bu güven hayatı boyunca en önceliklidir.
 
Böylece anneyle/bakımı üstlenen kişiyle bebek arasında sevgi bağı oluşur.
 
 Çocuğu annesinin kokusu bile çekmeye başlar. Mesela, ağlayan çocuğun yanında annesi yoksa, annesine ait bir giysinin koklatılması çocuğu hemen teskin eder.
 
Çocuk, temel güven duygusu oluştukça bireyselleşir. Kendi kişiliğini kazanmaya başlar.

Eğer anne çocukla ilgilenmez, uzak durursa çocuk kendisini yalnız hisseder. İstediği şeyi başarsa dahi yalnızlıktan kaynaklanan bir korku hissedebilir.
 
 İdeal olan çocuğu cesaretlendirip, gerisini kendisinin başarmasını sağlamaktır. Bunu başarabilen anneler kendine güveni tam evlatlar yetiştirebilirler.
 
İnsan kendini güvende hissettiği zaman her şeyin kontrol altında olduğunu düşünür. Bu sebeple kontrol duygusu, güven duygusu ile bağlantılıdır. Kişinin, hayatı üzerindeki denetimini sağlayan güven, korkuyla aşağıya, sevgiyle yukarıya çekilir.
 
 Daha insan hayatının ilk döneminde sağlanan güven duygusu, gençlik evresinde oluşacak kimlik duygusuna temel olacak olan bir benlik duygusu geliştirir. Bu nedenle "temel güven" adını alır. Bireyin hayatının sonraki evrelerindeki insan ilişkilerinde ne kadar güvenli ve ne kadar güvenilir oluşunu, onun bu temel güveni belirleyecektir.
 
Şimdi yukarıda yazılanları Türkiyenin Kıbrıstaki durumuna uyarlayarak bir kez daha düşünün. Türkiyenin Kıbrıs üzerindeki garantilerine ve bu garantilerle Kıbrıslı Türklere verdiği güvene..
 
Rum tarafının kırmızı çizgileri garantlerin kalkması ve Türk askerinin adadan gitmesi iken Türk halkının büyük çoğunluğu   garantileri ve Türk askerini kendi güvenliği için olmazsa olmaz görüyor.
 
Kıbrıslı  Psikiyatri Profosörü  Vamık Volkanda yukarıda Tarhanın insaoğlunun daha çocukluk evresindeki güven duygusu ile söylediklerine  benzer şeyler söylüyor.
 
Geçenlerde söyledi.Kıbrısta olası bir anlaşma için ’’İnsanların psikolojik kaygıları dikkate alınmadan bir anlaşma hazırlanmaya çalışılıyor’dedi.
 
Şimdi her şeyin istediğiniz gibi olduğunu düşünün iki bölgelilik ,dönüşümlü başkanlık eşit temsiliyet.
 
 Fakat Tarhanın dediği gibi yaşamın daha ta başında insanın , kendisine güven veren şeye bağlanma eğilimi ile ilgili söylediklerine  göre;
 
Kıbrıs Türkünün yaşamını garanti altına almayan son 40 yıldır adada kan dökülmesini engelleyen kendisine güven veren garantiler olmadığı takdirde bir anlaşmaya evet demesi  mümkün mü.