Ekonomistlerin katıldığı bir seminerde konuşan Exim Bank'ın CEO'su sözüne şöyle başladı:

"Bisiklet, gezegenin yavaş ölümüdür!"

Bu söz, salondaki ekonomistleri önce biraz düşündürse de adam konuşmasına devam etti;

′′Bisikletli ülke ekonomisi için tam bir felakettir. Çünkü bunlar:

1- Araba almıyor.

2- Bankadan borç da almıyor.

3- Sigorta poliçesi ödemiyor.

4- Yakıt almıyor.

5- Periyodik bakım için para ödemiyor.

6- Ücretli otopark kullanmıyor.

7- Büyük kazalara neden olmuyor.

8- Çok şeritli otoyol istemiyor.

9- Obez olmuyor.

Bisiklet kullanan sağlıklı insanların ekonomiye faydası da yoktur ihtiyacı da... Bisikletliler,; İlaç satın almazlar, hastanelere veya doktorlara gitmezler. Ülkenin gelirlerine fazladan bir şey kattıkları da yoktur.

Buna karşılık, her yeni McDonald's mağazası, en az 30 yeni istihdam yaratır; 10 kardiyolog, 10 diş hekimi, 10 diyetisyen ve beslenme uzmanı da buralarda görev alır.

Ayrıca mağazada çalışan yüzlerce çalışan olacağınıda unutmamak gerekir.

Öyleyse şimdi karar verin; bisikletçi mi yoksa Mc Donald's mı?

Eğer bir araba alırsanız;

Banka gidip kredi alacaksınız.

Arabanız için her yıl sigorta poliçesi yatıracaksınız.

Sık sık yakıt alacaksınız.

Aracınızın periyodik bakımları için servislere para ödeyeceksiniz.

Çarşıya çıkarsanız otopark ücreti vereceksiniz.

Aracınızla büyük kazalara neden olursanız kasko ve diğer giderleri ödersiniz.

Güvenli sürüş için çok şeritli yollar istersiniz.

Seyrüsefer parası muayene ücfreti onları saymıyorum bile.

Son olarak iki adımlık yere aracınızla gittiğiniz için obez olmanızda mümkün.

Siz araç sahibi olmazsanız doktorlar ve hastaneler neyle geçinecek, Eczaneler kime ilaç satacak?

Bir daha düşünün kapitalizmin çarkının dönmesi için size çok görev düşmüyor mu?

Demekki;

Nerade bisikletli bir adam görürseniz bilin ki kapitalizmin baş düşmanıdır.

Arabası olan biri ise kapitalizmin en büyük dostu olmalı.

Küresel ısınmanın arttığı bununla birlikte sıcaklıkların yaşamımızı etkilediği bir dünyaya doğru gidiyoruz.

Bunun baş sorumlularıda havaya karbon salan araçlar ve onları sık sık kullanan bizler olduğu artık ayan beyan ortada.

Düşünün ki ülkemzide 400 bin civarında kayıtlı araç bulunuyor.Her aracın iki litre benzin yakması sonucu her araçtan 3 kilo karbon gazı havaya karışıyor.

400 bin araç 1 milyon 200 bin kilo karbon gazı havaya salıyor yani. Bunların üçte biri trafiğe çıkıp sadece 10 kilometre mesafe gitse havaya karışan karbon gazı oranını siz hesaplayın.

1 ton karbondioksit gazını tutmak için ortalama olarak 20-50 adet ağaç gerekeceğinide söyleyimde ne demek istediğim daha kolay anlaşılsın.

Hemen şunuda ekleyelim Elimizdeki 2012 yılı verilerine göre, Türkiye’de kişi başı karbon emisyonu, 5197,26; dünyada ise kişi başı emisyon ortalaması 4490 kg’dır.

Dünyada yaşamın sürdürülebilmesi için, küresel ısınmanın 2 santigrat derecenin üzerine çıkmaması gerekiyor.Bunu artık herkesin öğrenmiş olması gerekiyor diye düşünüyorum.

Bu yüzden emisyonlarımızı dünya ortalaması olan 4490 kg emisyon sınırına kadar azalttıktan sonra 2050 yılına kadar ise yüzde 40 oranında daha azaltmamız gerekmekte.

Ulaşım kaynaklı küresel ısınma 2050 yılına kadar bugüne kıyasla yüzde 80 ila yüzde 90 arasında azaltılabilir. Bu büyük azalma için dünya genelinde insanların nasıl seyahat edeceğini yeniden tasarlamak gerekiyor.

Dünya genelinde ulaşımda devrimsel değişiklikler yaşanıyor.

Giderek daha fazla elektrikli araç yollara çıkıyor, insanlar Uber gibi araç paylaşımı hizmetlerinden yararlanıyor. Ayrıca COVID-19 pandemisi sırasında uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, insanların rutin gidiş gelişleri hakkında düşündüklerini değiştirdi.

2019 yılında enerji bağlantılı karbondioksit emisyonlarının yüzde 23’ünden sorumlu olan ulaşımın küresel sera gazı emisyonlarındaki payı ise gittikçe artıyor.

Dünya genelinde yenilenebilir enerjiye yönelim devam ederse ulaşımın da karbon emisyonuda azalacak. Bisiklet ve mobilet paylaşım programları gibi bazı paylaşımlı ulaşım seçenekleri, daha fazla insanı araçlarından çıkmaya teşvik edebilir.

Bir diğer sistematik değişiklik, kentsel planlama ve tasarıma ilişkin. Kentsel alanlarda ulaşım, küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 8’inden sorumlu.

Şehirler verimli biçimde planlanır, arazi kullanımı kentsel yayılmayı önleyecek şekilde yapılır ve toplu taşıma özendirilirse özel araçlarla yolculuğa talep azalabilir.

Bu iyileştirmeler yalnızca sera gazı emisyonlarını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda ulaşım sistemlerinin güvenliğini artırırken trafiği rahatlatabilir, hava kirliliğini ve gürültüyü azaltabilir.

Dünyada her yıl yaklaşık 35 milyar ton karbondioksit üretiliyor. Uzmanlar, karbon salınımını azaltmak ve küresel ısınmanın önüne geçebilmek için bisiklet kullanmayı tavsiye ediyor.

Sürdürülebilir bir şehirde ve mutlu bir gezegende yaşamak istiyorsak MacDonaltslar yerine geç olmadan bisikletçileri çoğaltmak gerekiyor bu kesin.

Ünlü filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau’nun sözü ile veda edeyim, “Çevre ve doğayı bozmadan korumak, bozulduktan sonra onarmaktan daha kolay ve az masraflıdır’’.