Kuzeyde 50 sene süren sonuçsuz görüşmelerden sonra son olarak Rum tarafının Annan planınada hayır demesi arkasından Cras Montanayı terk etmesi Rumun ortak devlet istencinde olmadığı ve isteğinin tüm Kıbrısa sahip olmak arzusu olduğunun netleştiği süreçlerdi.

Toplumlararası 2li, 3lü, 4 lü görüşmeler ne yazık ki Kıbrısta tarafları istenen sonuca ulaştırmadı.

Her seferinde Rum tarafının Kıbrıslı Türkleri izole ederek istediğini yaptırma politikaları ile ilgili  bu son 50 senede  birçok olaya şahit olduk.

Sonunda Kıbrıs Türk halkı bu yolla hiçbir sonuca ulaşamayacağını gördü.

Rum siyasiler 2 halkın siyasi eşitliğinden ve 2 kurucu devletin eşit statüsünden ve gaspettikleri Kıbrıs Cumhuriyetini paylaşmak istemediklerini  her fırsatta gösterdi.

Rum tarafı ile en yakın ilişkiler içerisinde olan geçmiş Cumhurbaşkanları Mustafa Akıncı ve Mehmet Ali Talat dönemlerinde de bu anlaşma gerçekleşmedi .Kendilerininde  çeşitli söylemlerinde Rum uzalaşmazlığına dikkat çektikleri çok zamanlar oldu.

Türk tarafı politika değişikliği yapmak zorunda kaldı.Arttık federasyon değil eğer görüşülecekse 2 devletlilik esasında görüşme yapılacaktı.

Bu durumu başlarda  Rum tarafı çok umursamasa ve dikkate almayıp  nasıl olsa bunları yine masaya oturtur bir 50 sene daha oyalar usandırır ve tüm Kıbrısa sahip olurum diye düşünsede bu kez öyle olmadığını görmüş olacak ki telaşa kapılarak ciddi hatalar yapmaya başladı.

Rum tarafı yıllar yılıdır Türk halkını izolasyonlara mahkum etme girişimleri  sonrası bu seferde önce inşaat sektörü ve   turizm sektörünü çökertmeye yönelik hamleler attı.

Kuzeyde Rum malları üzerinde yatırım yapan yabancı yatırımcılar güneye geçtiklerinde tutuklanmaya başladı

Üstelik AİHM mal mülk konusunda çözüm yeri olarak mal tazmin komisyonunu göstermesine rağmen.

Kendi gözündeki merteği görmeden başkasının gözündeki çöpü görür derler ya.Rum kuzeyde yabancılara mal satışının Kıbrıs Cumhuriyeti için risk olmasından ve Kıbrıs Cumhuriyetini korumak için böyle bir yola başvurduklarını belirtsede bu çok inandırıcı olmadı. Çünkü Kuzeyde yabancıya satılan mallardan endişe duyan Rum ,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Arazi ve Anket Departmanı tarafından yayınlanan rakamlara göre 2000-2021 (Nisan) yıllarını kapsayan 22 yıllık sürede Güney’de 238 bin 982 adet gayrimenkul satışı yapmış.

Bu satışların %30.84’üne denk gelen 73 bin 691’i “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı” olmayan kişilere (deniz aşırı) yapılırken, Rum vatandaşlarına 164 bin 241 adet satış yapıldığı hesaplanmış.

Ayrıca 1974'ten 31 Aralık 2013'e Kadar 3 bin 580 dönüm Kıbrıs Türk Malı da Rumlara satılmış.

İçerisinde yer aldığı  birliği ve hukukunu dinlemeyen Rumun bundan sonraki adımlarının Kıbrıslı Türklerede dokunması muhtemel.Rum malında oturan yada Rum malı arsa arazi alanlarda potansiyel tehlike içinde.

Eğer buda gerçekleşirse sonrası Tüm Kıbrısın garantörü olan Türkiyenin bu konuda atacağı adımlara bağlı tabii.Ki bu adımların Rum tarafı için çok parlak olmayacağı aşikar.

Tabii Rumun Emlak ve Turizm alanında başlattığı bu provakasyonlar 1 gecede olan şeyler değil.Belli ki Rum bunun için özel ekipler kurmuş  çalışıyor.Olası senaryoları kurguluyorlar.

Çünkü konu önemli .Konu megalo idea.Konu tüm Kıbrısa sahip olma.

Aslında Rumun senaryolarına karşı bizim ve Türkiyeninde senaryoları olduğu muhakkak.

Rumun Emlak ve Turizm sektörlerini çökertmeye  karşı hamlelerine şimdilik Maraş hamlesine ile karşılık verecek gibi görünüyor.Türk tarafı Maraşta Türklerin satın aldığı hotellere işletme izni vermeye hazırlanıyor.

Sonraki hamlelerinin ne olacağını bilemiyoruz .Fakat Türkiyenin 85 milyonluk  nüfusu ve buna 75 milyonluk diğer  Türk Cumhuriyetlerinide katarsak toplam 160 milyon nüfusa sahip Türk dünyasının istedikten sonra 1 milyonluk KKTC’ nin emlak ve turizm sektörünü canlandırması   sorun olmasa gerek.

Nasıl olacağı ile konuyu burada açmayacağım fakat onlarca yolu olduğunu söylemekle yetineyim.

Rum bunu düşünmemiş mi diyebilirsiniz?Düşünmüştür lakin 1974 de olduğu gibi yine  hayalleri aklının önüne geçmiştir.

Rum Sözcü  “Kıbrıs Cumhuriyeti olarak ne yapıyorsak Cumhuriyetin çıkarlarını koruma bilinciyle yapıyoruz.” dediği açıklamayı okurken Kıbrıs Cumhuriyetini işgal eden bu zihniyetin  Güneyde Girne belediyesi Omorfo belediyesi ve bunun gibi sözde hayali kurumlarıda olduğunu düşünürsek kuşaktan kuşağa aktarılan  psikotik bir rahatsızlık vakası  olduklarıdır.

Ve  bu vakanın psikologlar tarafından incelenmesi ve Dünya barışı için tedavi edilmesi gerektiğidir.