Kıymetli okurlarım ;

Kurban bayramının sadece dört günden ibaret olduğunu sakın sanmayın !

Güzelim ülkemizde , kurban bayramı  ve kurban olma olayı ,maalesef yılın 365 günü olarak yaşanmakta ve  bizlere yaşatılmaktadır.

İzninizle  biraz örnekler vererek konuyu irdeleyelim.

Ülkemizde ,yıllardır yaşamın her alanına yapılan müdahalelerle adeta genetiğimizle oynadılar.

Özellikle sağlıksız gıda tüketmek zorunda bırakılmamızın sonucunda geldiğimiz noktada neredeyse her evde bir kanserli insanın mevcudiyeti hepimizi alabildiğine ürkütmektedir.

Sağlıksız gıda tüketimine ek olarak mevcut elektrik santrallerinde kullanılan ucuz yakıt nedeniyle bırakın insanlarımızın ciğerlerini, çevremizdeki ağaçlardan da  görüldüğü üzere doğadaki tüm bitkilerin ciğerlerini tıkadığımızı görmemek için kesinlikle görme yoksunu olmak gerekmektedir.

 Hem yerli üretimde hemde ithal edilen gıda ürünlerinde  hala tam anlamıyla gıda güvenliği denetimlerinin yapıldığını kimse bize söyleyemez.

Bilinçsiz ilaç kullanımını da bu iki unsura eklersek insanlarımızın vücut anatomisinin iflas ile karşılaşması kimseye sürpriz gelmemelidir. Bu coğrafyada yaşamanın zorlukları ve açmazlarını da dikkate almak gerekmektedir.

 Kıbrıs konusunun yıllardır çözüme kavuşturulmayarak adeta  yalan rüzgarı benzeri uzayıp giden dizilere benzemesi psikolojik olarakta insanımızı etkileyen çok önemli bir diğer etkendir.

 Bunun yansıması olarakta nüfus oranına göre çok yüksek düzeyde kullanılan anti-depresan ilaç tüketimimizde de  ürkütücü sonucu görebilmekteyiz.

İnsan kaynaklarımıza gelince:

 Evet,akıllı, çalışkan  ve nitelikli toplum bireylerimiz  vardır.

Ancak bu kadroların yıllar içerisinde öngörüsüz siyasilerin yanlış ve hatalı yönetimleri sonucunda ülkemizden göç etmelerine neden olunmuştur.

Eğitim ve Turizm adası olarak bilinen ülkemiz niteliksiz eğitim ve kumar turizmi ağırlıklı yaklaşımlara KKTC adeta kurban edilmiştir.

Yüksek öğretimde 23 aktif üniversite, nerdeyse yüzbin öğrenci sayısı ile övünmeyi marifet sayıyor,ancak bu nitelikten yoksun salt kalabalıklarla tarif edilen bu yığınların bir kısmı için  KKTC asayişi,iş yaşamı ve sosyal dokusuna verilen zararları muhasebesi kimler tarafından yapılacağı merak konusu olmaya devam etmektedir.

Üstüne , üstlük olarak ta sahte diploma düzenleme ve tedavüle sürme konusunda dünyada nam salmış olmamızda işin PİAR’ı .

Sahte reçete olayı hala hafızalarımızda tap taze duruyor ve sosyal sigorta emeklilerimiz olan yaşlı insanlarımızın hayati öneme haiz ilaçlarına ulaşmak için akla karayı seçmeye devam ededursunlar, diğer yandan asayiş ve güvenliğimizden sorumlu olan polislerimiz sokak eşkiyaları tarafından her türlü şiddet ve tacize uğrayabiliyorlar.

Rum malları üzerine inşa edilen villalar , apartmanlar ve tatil siteleri kapişari misali yüz binlerce sterline alınıp , satılırken komşumuz olan  ( Rumlar ) hiç boş durur mu  ?

 İskele’de çok ünlü bir site ve yatırımların sahibi olan İsrail’li bir iş adamının  Güney Kıbrıs’a giriş yaparken tutuklanması ve  124 davadan suçlanarak ağır ceza mahkemesinde yargılanacak olmasıdamı bizlere hiçbir şey ifade etmiyor !

Aslında ülkemizin geleceği yine tüm bu olumsuzluklar nedeniyle yine karartılmıştır.

Birden fazla kuşağın bilinci ve sağlığıyla oynanmış ve nitelikli genç nüfus, kasaba tacirleri tarafından yine biçilmiştir.

Altın nesilin altın çocukları olması gereken gençlerimiz plansız ve proğramsız bir bilinmeze kurban edilmiştir. Ve hala kurbanlık koyun olarak görülen genç kadın ve erkeklerimiz,  yöneticilerimiz tarafından biçilmeye devam edilmektedirler.

Bu süreçte de ülke yönetiminin hangi kadroların elinde olmaya devam ettiğini görünce KKTC’nindeyim yerindeyse niteliksiz kadroların elinde olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kısacası birileri yıllar içerisinde KKTC’nin nitelikli genç kadrolarını şu veya bu şekilde biçti veya biçtirilmesine göz yumdu. KKTC’nin siyasetinde,ekonomisinde ,sosyal yaşamında yetersizlikler gün gibi ortadadır.

Bugün bu tablo kalitesizliğin, vasatın ve değersizliğin sebebi tamda yukarıda belirtiklerimdir. Yani sadece yediklerimizin genetiğini bozmakla kalmadılar,insanımızıda bozarak yozlaştırdılar.

Liyakat değersizleşti,

sadakat azaldı.

Ülkemizde biçilmemize neden olan tırpanı ellerinde tutanlar  bazen değişsede tırpanı o ellere bizlerin verdiğini ne çabukta unutuveriyoruz.

Sonuç itibarı ile,

Kalan tek şansımız var.

Oda bizlere yaşatılan kış uykusundan  behal , mehal uyanmak, kendi irademizi kendi elimize almak.

Çünkü Hamlet’in dediği gibi , Bütün mesele  ( Olmak yada olmamak )