Bir Milletvekili canı sıkılıyor ve bütün sistemi tıkıyor.
Ne halkın yararına bir yasa geçebiliyor nede meclis gerektiğinde toplanabiliyor.
Demokratik mi .Neresinden baktığınıza bağlı.
Halkın ayrım gözetmeden tüm kesimlerinin temsil edilmesine olanak vermesi açısından demokratik olduğunu düşünebilirsiniz fakat o 1 Milletvekili belkide para karşılığı oyunu satanların vekili.
Bundan dolayıda fazla demokrasi herzaman işe yaramıyor.
Çünkü demokrasi hazmetme süreci ilede alakalı ve bunu hazmetmemiş içselleştirememiş kesimler için bu yolun açık tutulması faydadan çok zarar getiriyor.
Sonuçları ortada.
Bu konuda Sokratesin yüzyıllar önce demokrasiden neden nefret ettiği ile ilgili çok önemli bir anektodda var.Bundan bahsetmeden geçmeyelim.
Sokrates Ademantus'a demokrasinin eksiklerini ve hatalarını göstermeye ve anlatmaya çalıştığı bir sohbetinde Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir.ve şöyle sorar:
Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?
Ademantus'un cevabı çok açıktır: Elbette ki ikincisi! Sokrates'in buna cevabı ise şu şekildedir:
Peki bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz
Demokrasiyi tesis etmek veya güçlendirmek aslında sanıldığı kadar zor veya olanaksız değil! Formülü çok basit ve yalın, ancak bir bakış açısı ve davranış değişikliği gerektirdiği için uygulaması bazı toplumlar için çok zor!
Demokrasinin bir toplumda yerleşmesi, o toplumu oluşturan bireylerin temelde tek bir şeyi en üstün değer olarak gerçekten benimseyebilmesine bağlı: Onur. Onurlu olmak, onurlu davranmak.
Sokratesin demokrasi konusundaki söylemlerinin üzerinden yüzyıllar geçmiş olsa ve demokrasi konusunda yol aldığımızı söylesekte bunu her toplum için eşit derecede seslendirmek mümkün değil.
Bizdede durum şimdi farklı. Demokrasiyi tesis etmek veya dahada güçlendirmek konusunda bir viraja geldiğimizde açık.
Barajı yükseltip, güçlü bir icraat iktidarı çıkarmak mı yoksa yasamanın kontrolünde bir başkanlık sistemine geçmek mi?Hangisi daha iyi?
Ülkedeki mevcut insan kaynağımızda düşünüldüğünde ve siyasete ilgi duyması gereken liyakat sahiplerinin isteksizliğide dikkate alındığında doğru, düzgün ve daha demokratik bir yönetim sisteminin kurulması için daha farklı bir sisteme ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Yoksa bu halimizle biz en iyi ihtimalle bir 50 yıl daha sabah kalkarken ve akşam yatarken tüp gaz zammı ve elektrik konularını konuşacağız.Tabii bunun yanında kurultaylar ve PCR ücretli mi olmalı yoksa olmamalı diyede kahvelerde memleket kurtarmaya devam edeceğiz.
Günümüzde artık gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmenin formülü; güçlü bir demokrasiye sahip olmaktan geçiyor. Zira demokrasinin ilkeleri, hemen her alanda, ülkelerin gelişmişlik göstergesi haline gelmiş durumda. Demokrasi kültürünün yerleşik olduğu toplumlar, yaşam standartları ve refah düzeyinin daha yüksek oluşuyla tanınıyor.
Yapılan yasal düzenlemeler ve mevzuat değişiklikleri ile demokratik etkinliklerin birçok ülkede artış gösterdiğini, demokrasiye daha etkin hizmet sunacak kurumsal yapıların oluşturulduğunu, güçlendirildiğini ve bu yönde çeşitli destek mekanizmalarının harekete geçirildiğini görüyoruz.
Bize gelirsek;
Şimdi erken seçim gündemde.
Görünen o ki bu sistemle gidersek daha çok erken seçimler yapılacak, ama meclis aritmetiği bugünden farklı olmayacak ülke ve halk siyasal basiretsizliğe mahkûm edilecek.
Konu şu ki rejimi değiştirmekten başka çare yok...ve bu rejim ülkeyi yönetecek hükümeti oluşturacak bakanların oluşumunu parti başkanlarının insiyatifine bırakan bir rejim olmamalı.En çok oyu aldı diye Doktorun Çevre Bakanı yapılmasına olanak veren bir sistem olmamalı.
Yaşıyor ve görüyoruz.Denedik ve olmadı.Bir 50 yıl daha denemeye gerek yok.