KIBRISLI RUMLAR KIBRISLI TÜRKLERE KARŞI SÜREK AVI BAŞLATTI
Rum Meclisi Genel Kurulu, KKTC’deki eski Rum mallarının alım satımını caydırmak amacıyla cezaları artıran yasa tasarısını onayladı.
Bu düzenlemeye göre, üçüncü şahsa ait taşınmazları tasarruf eden, işleyen veya kullanan kişiler için hapis cezası 2 yıldan 5 yıla, para cezası ise 5 bin Euro’dan 10 bin Euro’ya çıkarılmış.
Sınırdan güneye geçerken artık çok dikkat etmek lazım.Yalnız eski Rum malı üzerinde inşaat yapan değil ikamet eden üretim yapanda tutuklanabilir. Ve bu Kıbrıslı bir Türkte olabilir diyor bu karar.
Hoş alınan bu kararın altı çok sağlam değil yine kuzeye korku salmaya yönelik gibi görünüyor lakin delilik yapıp birilerini tutuklarlarsada şaşırmam.
Anlaşılan gözleri iyice dönmüş.
Rumlar tarafından KKTC nin inşaat sektörüne yönelik eylemler yaklaşık bir yıl önce başladı ve Afik Grup CEO’su Yahudi kökenli Simon Aykut, KKTC’deki eski Rum taşınmaz mallarının satışını gerçekleştirdiği iddiası ile aylardır Güney Kıbrıs’ta Rum Merkezi Cezaevi’nde tutuklu durumda…,
KKTC’de yaşayanların % 90’ nın direk veya endirek olarak bir şekilde Rum malı tasarruf ettiği düşünüldüğünde bu karar neredeyse kuzeyde yaşayan tüm Kıbrıslı Türkleri tehdit edecek bir karar.
Güneyde kalan Evkaf mallarını ve Türklere ait diğer malları kullananlar ve inkişaf edenler için kuzeye geçtiklerinde tutuklama kararı çıkarmanın vaktidir derim!Sonra da sınır kapılarına kilidi vururuz.
Rumlar Bir taraftan dünya kamuoyunu " görüşmek istermiş " gibi yanıltmak, öte yandan Enosis hedeflerine ulaşmak için her yolu denemek çabasında siyaset yapmaya devam ediyorlar.
Kıbrıs Cumhuriyetinden Kıbrıslı Türkleri dışlayarak devlete çöken İzolasyonlarla Kıbrıslı Türkleri sindirmeye kalkan,bir taraftan ortak devlet deyip dönüşümlü başkanlığı bile rededen. Türkleri kendine eşit olarak görmeyen Rumlar şimdi de Kıbrıslı Türklere yönelik sürek avı başlatmış durumda.
Rumlar açıkçası AİHM’ nin bu konuda anlaşma yeri olarak gösterdiği Mal Tazmin komisyonunu hiçe sayıyor.Uluslararası hukuku tanımam diyor.
Ona bu cesareti verenler var tabii.Bir taraftan AB ‘nin bu konulardaki korkak tutumu.Diğer taraftan Rumların Türkiye korkusundan ABD’ ye sarılması Rumu cesaretlendiren konular.
Hoş ABD’ ye güvenenlerin başına neler geldiğini düşünürsek Rumun akıl ile değil herzaman olduğu gibi enosis ihtirası ile haraket ettiğinide söyleyebiliriz.
Burada AB’ yede birkaç söz söylemek gerekiyor .
AB’ nin Kıbrısta bir çözüm için Annan planında evet diyen fakat hala izolasyonlar altında tutulan Kıbrıslı Türkler ile ilgili çözüm üretmesi gerekiyor. Kuzey Kıbrıs'taki taşınmaz mal sorunları ve bu konudaki adaletsizlikler, yalnızca Kıbrıs’ta yerel bir sorun olmanın ötesinde, uluslararası insan hakları ve adalet açısından büyük önem taşımaktadır.
Kıbrıs Rum toplumunun uzlaşmaya yanaşmaması, bu çıkmazın temel sebebidir.
Rum doğal olarak tüm Kıbrısın sahibi olma yolunda elinden geleni yapacağı aşikar.Zaten tarih bize bunu söylüyor.Esas olan biz ne yapacağız.
KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti
Çünkü bu konu yalnız bizim konumuz değil garantör Türkiyeninde konusu.
Devlet ve Anavatan KKTC sınırları içinde satılan her bir konutun her bir arazi tarla bahçe hatta kümesin teminatçısı olduğunu somut olarak ortaya koyması bu konuda bu topraklar üzerinde yaşayan herbirkişiye gecikmeden cesaret vermesi lazım.
Bu konuda sessiz kalmak strateji geliştiremediğimizi gösterir ki ve buda Ruma daha çok cesaret verir. Bir akıl tutulması yaşıyoruz sanki .Rumların arka arkaya yaptığı hamlelere karşı cevap veremediğimiz ve strateji üretemediğimiz açık. İçteki sorunlardan başımızı kaldıramıyor ve dışta olanları tam değerlendiremiyoruz gibi bir görüntü hakim.
KKTC Devleti meclis ve garantör Türkiye KKTC sınırları içindeki her karış toprağın teminatçısı ve tazminatçısı olduğunu somut olarak ortaya koyacak yasal düzenlemelere gitmeli.Garanti vermeli.
Sessiz kalıp seyretmek halka korku ve güvensizlikten başka bir şey vermez.
Çoğu kişi söylediklerimi şaka diye değerlendirebilir ama eğer bu teminat verilmezse olacaklarıda söyleyim
Hiç kimse artık eski Rum malı üzerindeki evine çivi çakmayacak yapılan inşaatlardan daire vs. almayacak.
İnşaat sektörünü besleyen yüzün üzerindeki sektör dibe vuracak.
Hırdavatçılar tek tek kapanacak.Beton satralleride bu işten nasibini alacak.
İnşaat sektörü üretim yaparken, müşteri de konut alırken; bankalardan “kredi” talep eder.Konut satın alacak yada inşaat yapacak olmadığından Bankalar kredi veremeyecek.Kimisi zayıflayacak kimisi kapısına kilit vuracak.
Taş ocakları Mobilyacılar alüminyumcular bir bir işyerlerini kapatacak.Göç başlayacak.
Devletin hazinesine bu sektörden gelen milyonlar sona erecek. İşsizlik artacak.
Devlet memur maaşlarını ödemek için başka kaynak yaratmak zorunda kalacak.Zamlar başlayacak.Elektrik su telefon ücretleri artacak.
Sonunda binlerce boş inşaat çürümeye terkedilecek. Hayalet Maraşa yenileri eklenecek.
İnşaat sadece demir, çimento değil, çok fazla kişiye doğrudan ve dolaylı olarak iş imkanı sağlayan bir sektör. Belediye harçları, mimar ve mühendis kazançları, ev vergisi vs. katma değerli ödemeleri çok fazla. İnşaat sektörü çökerse ekonomi çöker o yüzden bu sektör ve paydaşlarında mutlaka ve mutlaka kontrollü büyümeye ihtiyaç var.
Bir an önce Rum tarafına ciddi ve can yakıcı cevaplar vermezsek Rumlar çok daha ileri gidecek. Devlet bir an önce harakete geçmeli varlığını ve gücünü bu halka hissettirmelidir.Aksi takdirde Rumun ekmeğine bal sürmeye devam edeceğiz.