Bu ittifak güçleri de ellerinde kalan bu toprakları paylaşamazlar.Topraklarımızın arasında yeni bir devlet kuralım derler.
Belçika 1830 yılında böylece doğar.
Tabi böyle bir ittifak sonrasında doğunca da bir tarafı Flamenca, diğer tarafı Fransızca, az bir tarafı da Almanca konuşur hale gelir.
Yani kısacası, ülkenin bir yanındaki tabelaları diğer yanından gelen insanların anlayamadığı bir ülke burası.
Coğrafi alanı oldukça küçük olan Belçika'nın 10.8 milyonluk nüfusa sahip.
Birinin ötekinin topraklarına yerleşme hakkı çok sert kurallara bağlı….
Daha varlıklı olan Flamanlar çoklukla muhafazakar ve milliyetçi partilere oy veriyorlar.
Valonlar da çoklukla sosyalistlere.
Siyasi dengeyi sağlamak için de aslında Belçika kralı var.
Belçika geçmişte büyük siyasi krizler yaşamıştı. Seçimden sonra 541 gün hükümet kurulamamıştı.
Belçikalılar, 1980'li yılların başında, yöneldikleri federal sistemle yerel parlamento ve yönetimlerin yetkilerini genişlettiler.
1921’de çıkarılan bir yasayla etnik sınırın ve dil bölgelerinin her on yılda bir yeniden gözden geçirilmesi kararlaştırıldı.
Parlamento, Yasama gücüne ve yetkisine sâhip.
Senato ve Meclisden müteşekkil.
İkisinin de yetkileri ve gücü eşit.
Belirli sayıda Senatör ülke çapında direk seçiliyor.
Şehirler seçimle başa gelen idareciler tarafından yönetiliyor.
Konseylerin yetkileri sınırlı.
Eyaletler gibi içişlerinde bağımsız değiller.
Valonya, Flandr ve Brüksel bölgelerinde farklı hükümetler kurulurken, "ayrılma hakkı" ülke anayasasının "temel ilkeleri" arasında yer alıyor.
Halen Valonlar, Flamanlar ve Brükselliler arasındaki kopukluk giderek artmakta ve Hükümet oluşturmak sorun olmakta.
Valon veya Flaman ,biri ötekinin bölgesine yerleşmek için bir kota dahilinde yapılan oylamaya uymak zorundalar.
Mal almak da aynı uygulamaya tabii.
Tüm bu bilgiler Kıbrıs ile de zaman zaman benzeştirilen hatta Kıbrısta olası bir birleşme için örnek gösterilen Belçikaya ait.
Fakat bu bilgiler bugüne dair bilgiler peki yarına dair ülkemizle benzeşmesi olası bilgilerde mevcuttmu .
İşte bu soruya Almanyanın en büyük trajlı dergisi Der Spigelin ülkenin en büyük partisinin lideri Flaman milliyetçi Bart De Wever ile yaptığı röportajda rastlıyoruz.
Ülkenin en büyük partisinin lideri Flaman milliyetçi Bart De Wever ile Der Spiegelin yaptığı bir röportajda
Der Spiegel De Wever'e Belçika daha ne kadar yaşayacak diye bir soru soruyor.
Verdiği cevap aslında bugün uğraş verilen birleşik bir Kıbrısın gelecekteki görüntüsüne ışık tutması açısından kayda değerdir.
De Wever de ‘’ Ben bir devrimci değilim ve Belçika’nın sonu için çalışmıyorum. Zaten bunu yapmama gerek de yok çünkü Belçika bir süre sonra kendiliğinden ortadan kalkacak.
Biz Flamanlar kendi yargımızı, mali ve sosyal politikalarımızı kontrol edebilmek istiyoruz. Ancak Belçika ulusunun çok uzun vadede geleceği yok. Daha büyük siyasi hedefler için çok küçük, vergiler ve diğer sosyal meseleler için de çok heterojen.
Bir kez daha, eğer bir bütün olarak Belçika’da ihtiyaç duyulan reformlar uygulanabilir olsaydı, önünde durmazdım. Ama bu mümkün değil. Valonlar – özellikle de en güçlü parti olan sosyalistler bütün makul reformları engelliyor. Bu yüzden şunu diyorum: Belçika artık işlemiyor! Belçika başarısız olmuş bir ülke.’’
Bir diğer soru ise bugün Kıbrıs müzakerelerinde duyduğumuz endişeleride içerdiğinden çok anlamlıdır.
Der Spiegel şöyle soruyor.: Valonlar neden Flamanların mali özerkliğini kabul etsin? Eğer bu olursa ekonomik açıdan zengin Flamanlar Valonların para musluklarını istedikleri zaman kapatıp hakimiyeti sağlayabilir.
De Wever: Biz dayanışma öneriyoruz, buna mali dayanışma da dahil. Ancak biz Valonya’ya para aktarırsak, bunu normal koşullarda yapacağız. Paranın bağımlılara verilen uyuşturucular gibi olmasına gerek yok.
Der Spiegel: Ama sizin için para tek konu değil, değil mi?
De Wever: Elbette bu aynı zamanda ulusal ve kültürel kimliğimizle ilgili bir mesele. Bunu söylemek bugün modası geçmiş bir tavır olarak görülüyor. Modern çağ “küresel vatandaş”ta vücut buldu. Bu kişiler mümkün olduğunca hareketli, esnek ve zengin. Aslında birçok insan küreselleşmeden korkuyor ve kendisine şu soruyu soruyor:
Ben gerçekte nereye aitim? Bu Flamanlar için de geçerli.
Der Spiegel: Ve siz insanlara bir Flaman kimliği mi sunuyorsunuz?
De Wever: Evet. İnsanların artık sosyal ve kültürel kimliği yok olursa, demokratik partilerden sağlıksız ve hatta ırkçı milliyetçilik üreten partilere kayıyorlar. “Tehdit altındayız, yabancılar gitsin, başka din istemiyoruz” diyorlar.
Siyasi partileri de Flaman ve Valon olarak bölünen ülkede, ayrı ayrı kurulmuş olan liberal, muhafazakar veya sosyalist Flaman partiler ile Valon partilerin, ideolojik eğilimleri aynı gözüktüğü halde, tamamen farklı görüşler içinde çatışmaları da hız kazandı.
Politikacılar, kurumlar ve vatandaşlar arasında diyalog giderek koptu, toplumlar arası menfaat kavgaları arttı. "Belçikalı" kelimesi, giderek yerini "Flaman", "Valon" ve "Brükselli"ye bıraktı.
Zaman içinde, bölgesel bütçelere ağırlık verildi.
"Federal kurumlar" devletin ortak malları, değerleri, menfaatleri için karar alamaz duruma geldiler.
Demiryollarını, vergi sistemini ve sosyal sigortaları da "bölgeselleştirmek" hedefi ön plana çıktı.
Flaman kesiminde yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonya'da yüzde 20'yi bulunca Flamanlar, "Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamayı reddetme" eğilimine girdiler.
Bu yeni devlet arayışlarına yöneltti.
Valonlar, "Fransa'ya ilhak"tan söz ederken, Brüksel Bölgesi "bağımsızlık" ve "AB'ye sığınma" formülleri arayışına girdi.
AB’nin Başkentini barındıran Belçikada hergün valonlarla flamanlar arasında bir sorun yaşanırken ve bugünde ayrılığa doğru hızlı adımlarla yol alınırken ,BM ve AB’nin bugüne kadar iki halk arasında sorun yaşanmayan Kıbrıs’ta illede bir birleşme istemesi ne derece samimi bir yaklaşım.
Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek var mı.Bilemiyorum .İşte örneği.
Ve sonunda bizi neyin bekleyebileceği.
Bunca yaşanmışlığa rağmen hala daha birleşik bir Kıbrısmı.Açıkçası endişelenmeden edemiyorum.