Kıbrıs gibi stratejik bir adada doğmuşsanız kaderinizin bazı kısımları çoktan yazılmış demektir.
Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için İzin verirseniz haftanın ilk günü bugün sizleri kısa bir tarih yolculuğuna çıkartacağım.Bakalım bugünün Kıbrıs adası politikaları ile bundan 400 sene önceki arasında nasıl bir fark varmış.Acaba atalarımız bizden farklı neler yaşamışlar?Bizim bugün yaşadıklarımızla benzerlikler varmı?
Venedikliler Kıbrıs'ı bir yerleşim yerinden ziyade, bir askeri üs ve ticari sömürge olarak görmüş, halkın refahı ile ilgilenmemişlerdi. Kırsal bölgelerde çalışan ada halkı çok zor şartlar altında yaşamaktaydı. Venedik zulmü altında bu zorluklara dayanamayan ve tuz hakkını yerine getiremeyen halk göç etmeye başlamıştı. Bunların yanı sıra 1570-1571 yılları arasındaki savaş da ada nüfusunun azalmasında etkili olmuştu. Bu durum adadaki çok geniş ekilebilir arazilerin boş ve bakımsız kalmasına yol açmıştı. Ayrıca adadaki nüfus yapısı savunma açısından da yeterli değildi. Kıbrıs'ın nüfusunu artırmak, bozulan ekonomisini düzeltmek için adada iskan sürecinin başlatılması gerekiyordu.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren, fethedilen yeni toprakların imarını ve Türkleşmesini sağlamak amacıyla, Anadolu'dan Müslüman Türkleri bu bölgelere yerleştirmesine “Sürgün Usulü” denirdi.
Kıbrıs'ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla birlikte bu usül ada için de uygulandı.
Kıbrıs'a Anadolu'dan nüfus gönderilmesinin sebepleri şunlardı:
Ada nüfusunun istenilen düzeyde olmaması, bunun da vergi gelirlerini düşürmesi,
Adada kalıcı olmak ve savunmasını daha kolay yapabilmek için Müslüman Türk unsurlara ihtiyaç duyulması,
Kıbrıs'ın osmanlı devleti tarafından fethi Anadolu'da artan nüfusa, yeni yerleşim imkânı tanınması,
Adanın kısa sürede kalkınmasını, gelişmesini, tamirini ve imarını sağlamaktır.
19 Ağustos 1572'de “Sürgün Fermanı” çıkarıldı. Sürgün Fermanı’nda hangi idari birimden, kimlerin, ne sayıda Kıbrıs'a gönderileceği ve orada neler yapılacağı tespit edildi. Ayrıca Kıbrıs'a gönderilecek ailelerin taşımak zorunda oldukları kişisel özellikler ve meslekleri de ayrıntılarıyla verilmiştir. Örneğin, bu kişilerin temiz karakter sahibi olduğunun iki kefil tarafından onaylanması gerekiyordu.
II. Selim 21 Eylül 1572 tarihli Sürgün Hükmü’nü; Karaman, Rum ve Zülkadriye Kadılarına hitaben hazırlattı.
Bu hükümde Kıbrıs'a kimlerin nereden,ne sayıda ve nasıl sevk edileceği belirtilmişti.
Kıbrıs'a gönderilecek kişilerde bazı şartlarda aranmıştır.
Bu şartlar şunlardı:
Arazi sıkıntısı çeken ve vergi defterlerinde adı olmayanlar,
Çift bozan durumunda olan veya işçi olarak çalışanlar,
Aralarında mal-mülk ve kan davası gibi anlaşmazlık olan ailelerden biri,
Şehirlerde ve köylerde işsiz olanların bir bölümü,
Sanat ve ticaretle uğraşan kişilerin her türlü iş malzemeleri ile birlikte gitmeleri,
Belirlenen bölgelerden her on aileden bir aile esasına göre uygulama yapılması,
Bu şartları taşıyan 5720 hanenin (aile) adaya iskân edilmesi kararlaştırıldı.
Anadoludan Kıbrıs'a göç uygulanırken gönüllülük esası ön planda tutuldu. Kıbrıs vatan toprağı olarak görüldüğünden, adada İmparatorluğun diğer Türk-İslâm şehirlerindeki toplumsal yapının aynısı oluşturulmaya çalışıldı.
Sürgün yazılan 1689 haneden 777'si gönüllü olarak Kıbrıs'a gitmek istemişti. Kıbrıs'a iskân edilenler; çiftçi, hamamcı, ayakkabıcı, imam, boyacı, derici, aşçı, demirci, tüccar, keçeci, terzi, nalbant, marangoz gibi çeşitli meslek gruplarına mensup kişilerdi.
İstanbul'a gönderilen defterlerden anlaşıldığına göre sürgünler Beyşehir, Seydişehir, Aksaray, Niğde, Develikarahisar, Ürgüp, Koçhisar, Bor, Ilgın, İshaklı (Sultandağı) ve Akşehir'den yazılmıştır. Daha sonra Akdağ ve Bozok'tan da sürgün defteri yazılmıştı.
Kıbrısın kuzeyinde 1974’ den sonra yaşanılanlarda aslında tarihin bir tekerrürü.
Ünlü tarihçi Prof.Dr.İlber Ortaylı hocanın sözleri ile bitirelimde ne dediğimiz daha iyi anlaşılsın:
Göçmen kısmı memleketi kendine göre değiştiremez geldiği yere uyar.Geçmişte Bulgar Türklerinin buraya yerleştirilmesi uygundu.
İntibak açısından zorlanmadılar.Fakat Ecevitin ilk anda buraya yerleştirdikleri intibak güçlüğü yaşadı.
Bir yere göç edenler eğer göç ettikleri yere intibak sorunu yaşıyorlarsa ana unsura yani oranın yerlilerine uymalarını tavsiye ederim.
Yaşadıkları yerine adetlerine gelenek ve göreneklerine uymalıdırlar.Uymusuz davrananların yerel hükümet tarafından takbih edilmesini başka herhangi bir hükümette önlemeye kalkmasın çünkü bu çok önemli bir konudur.
Açıkçası Kıbrıs adası ile ilgili politika belirleyenlerin dikkatli olmaları bilime tarihe kulak vermeleri gerekir diye düşünüyorum.Çünkü bilsinler ki Venedikliler Finikeliler pusuda bekliyor.