Din İşleri Başkanı Profesör. Dr. Ahmet Ünsalın "İslam'da Evliliğin Eşlere Tanıdığı Hak ve Yüklediği Sorumluluklar" Konulu Konferansta yapmış olduğu açıklamaları ile ilgili basına yansıyan haberleri okuyunca önce şaşırdım.Ses kasedide yayınlanınca ürktüm.
‘’Kadın kocasının yatak davetine icabet etmek zo-run-da-dır’’ “Bazıları evleniyor yıllar geçiyor hala çocuk yok, neden? Kedimiz var! Olur mu ya evlenmenin sebebi çoğalmak, üremek. Keyif yapın diye değil!” diyor Ahmet Ünsal.
Profesör !
Bir müslüman ve içinde din ve ahlak eğitimide yer alan çağdaş eğitim ile yetişmiş biri olarak Kuran gerçekten böyle şeyleri öğütlüyormu diye şaşırdım.
Çünkü benim bildiği Kuran Allahın eşit olarak yarattığı kulları için bu tip emirler vermez.
Açıkçası bu gibi durumlarda ilk olarak başvuruda bulunduğum kaynaklar tabii ki Kuran ve Kuranı gerçek anlamda bilimide içine katarak yorumlayan kişiler.
Bunlardan biride kitaplarını ilgiyle okuduğum söyleşilerini vakit buldukça izlediğim Türk akademisyen, Kur'an araştırmacısı Bilim, fizik ,biyoloji, din felsefesi yazarı Profesör Dr. Caner Taslamandır.
Bugünkü makalemi buna ayırmak ve Profesör Caner Taslamanın İslam ve Kadın adlı kitabından yapmış olduğum bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kitapta kadınlar aleyhine uydurulmuş ve kadınlar aleyhine bir geleneğin inşasında kullanılmış hadislerin İslam’la ilgisi olmadığı gösterilerek “İslam ve kadın” konusu ortaya konulmaya çalışılmakta.
Bu konuda fikir beyan etmek isteyenlerin konuşmadan önce okumalarını tavsiye ederim.
Şimdi Sayın Taslamanın kitabında bu konuda söylediklerine bakalım isterseniz.
Profesör Dr. Caner Taslaman Kuran'da, kadının erkek için yaratıldığını ifade veya ima eden bir tek ayet bulunmaz ve tüm insanların, kadın erkek ayrımı olmaksızın Allah’la bağlantılı bir sebep için yaratıldıkları söylenir diyor.
Örnek ayette veriyor ve açıklıyor.
Zariyat56- İnsanları ve cinleri sadece bana kulluk (yeabudun) etsinler diye yarattım.
Ayette geçen “kulluk” ifadesininde, Allah ile kul arasındaki bağlantıların tümünü ifade ettiği söyleniyor.
Fakirleri doyurmaktan adil olmaya, oruç tutmaktan Allah’ın sanatını tefekküre kadar kulun Allah rızası için yaptığı tüm eylemler “kulluğun” geniş anlamına dahildir deniliyor.
Ayette kulluk edecek olanlar için “insanlar” (ins) ifadesi kullanılmış ve kadın erkek şeklinde bir ayrım yapılmamış.
Kuran’ın bütününe baktığımızda “kadının erkek için yaratıldığı” iddiasını destekleyecek bir ifade olmadığı gibi bu görüş, İslam dini açısından en büyük günah kabul edilen şirke(Allah'a ortak koşma) götürme tehlikesini bile içinde barındırabilirmiş.
Ne kadın erkek için ne de erkek kadın için vardır fakat her iki cins de Allah’ın yaratması sayesinde ve de sadece Allah için vardırlar.
“Allah için var olmanın” yanına “erkek için var olmayı” eklemek, Kuran’ın ortaya koyduğu zihniyet açısından asla kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Böyle diyor Profesör Caner Taslaman.
Erkek tefsirciler, Adem ile Havva’nın yaratılış hikayesini İsrailiyat kaynaklarından alarak kendi yorumlarına ekledikleri Bundan dolayıda İsrailiyat anlatımlarına dayanarak kadının ikinci sınıf olduğu hissini oluşturmuşlardır deniyor.
Kitapta yazılanlar şöyle devam ediyor.
Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu görüşü, İslam’a, İsrailiyat(Yahudi mitolojisi) kaynaklarından alınarak girmiş bir uydurma.
Kuran’a göre ne kadının erkek için yaratıldığını ne de Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden oluşturulduğunu savunmak mümkündür.
Tam tersine Allah, kadınla erkeğin aynı kaynaktan (nefsivahide) yaratıldıklarını Kuran’da açıkça ifade etmektedir.
Kısacası kadını ikinci sınıf olarak göstermek için dile getirilen kadının yaratılışıyla ilgili anlatımlar Kuran’la asla temellendirilemez.
Kadının erkekten, erkek için yaratıldığı, en önemli vazifesinin erkeği mutlu etmek olduğu, Hz. Adem’in Havva yüzünden Cennet’ten kovulduğu gibi iddialar; İslam öncesi dönemde hem İsrailiyatta hem de Mesihhiyatta (Yahudi ve Hıristiyan geleneğinde) anlatılmakta.
Bu ve benzer inanışlar neticesinde kadınlar, genellikle, erkeklere göre ikinci sınıf insanlar olarak görülmekte ve erkeği yoldan çıkarma potansiyeli olan varlıklar olarak kabul edilmekteydi.
Kuran, her ne kadar bu tür iddialara yer vermemiş ve kadın ile erkeği eşit muhatap almış olsa da, zaman içinde bu inanışların İslam’a girmesi engellenememiştir.
Kitapta , Kuran’da bu görüşleri destekleyen herhangi bir hüküm olmamasına hatta bu görüşlerle çelişen ayetler olmasına rağmen, Müslümanların böyle inanışları benimsemeleri ne kadar doğrudur? diye sorulan soruya cevapta veriliyor.
Kadınlarla ilgili olumsuz algı, insanlığın başlangıcına dayandırılarak inşa edilmeye çalışılmaktadır deniyor.
Kadının erkekten, erkek için yaratıldığı, ilk günahtan itibaren sorunların kaynağı olduğu söylenmekte ve “fitnenin kaynağı” olan bu cinsin erkekler tarafından dizginlenmesi temel bir zorunluluk olarak sunulmaktadır.
Kadını kısıtlayan ve adeta erkeğin kölesi haline getiren izahların Müslümanlar tarafından benimsenmesinde, Kuran’da yer almamasına rağmen “İslam’a” taşınmış olan bu görüşlerin önemli yeri bulunmaktadır.
Erkeğin Kaburga Kemiğinden Yaratılan Kadın, Kadının yaratılışıyla ilgili anlatımlar, kadın hakkındaki olumsuz algının oluşmasında anahtar rol oynamaktadır.
Kökenle ilgili bu anlatımlardan hareketle kadının varlık (ontolojik) olarak eksik yaratıldığı ve erkek cinsinin egemenliği altında olması gerektiği savunulmuştur.
Bunda Yahudi ve Hıristiyan kültüründe hakim olan, Havva’nın Hz. Adem için Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu inancı önemli yer tutar.
Ne yazık ki bu yaklaşım, İslam düşüncesinde de etkili olmuştur.
Peki, bu düşünce İslam inancı açısından doğru mudur?
Öncelikle, İslam inancıyla, eğer bizim gibi Kuran’ı kastediyorsanız ve Kuran dışındaki “İslam” olarak sunulan kaynaklarda Kuran’a aykırı birçok unsurun mevcut olduğunu ve bunların İslam inancından çıkartılması gerektiğini düşünüyorsanız, bu inançların İslam dini açısından “yanlış” olduğunun rahatlıkla ifade edilebileceğini belirtelim.
Bugün Kuran’ı elimize alarak, akla ve yaradılışa uygunluğu da gözeterek din olanı gelenekten ayırmak zorundayız. Uydurma olan izahları bu kriterlerle göre eledikten sonra, tarih boyunca yapılmış Kuran yorumlarını da bu kriterler çerçevesinde değerlendirmeliyiz.
Kuran’ın, 7. yüzyılın kadınına hitap ettiği gibi 21. yüzyılın kadınına da hitap ettiğini ama bunu anlamak için din adına üretilmiş kadın karşıtı malzemenin dinle alakasının olmadığının anlaşılmasının önemli olduğunu anlamalıyız.
Dinden uydurmalarla soğutulanların kazanılması elbette önemli bir hedef olmalı . Fakat bunun için dini insanların arzularına göre şekillendirmek bilimi görmezden gelmek asla kabul edilemez;
Bu arada son olarak eklemek isterim ki kedilerde hayatımızın bir parçası ve Allahın yarattığı bu varlıklarla bu dünya çok daha güzel.