Değerli okuyucularım,
Dünyanın en seçkin yazarlarından Shakespeare'in hayata çakılmış olan ''To be or not to be'' OLMAK YADA OLMAMAK sözünü duymayan, bilmeyen yoktur sanırım.
Yazımıza konu olan bu yaşanmış hikaye hakkında , Makalemin son bölümünde ülkemizde bize yaşatılanlarla bazı hadiseleri ilintiliyerek biraz hatırlama yaparak, bilgilerimizi paylaşalım.
Yakın süreç içerisinde , ( Mart sonu Nisan ayı 2025 ) yaşanması muhtemel bazı olaylara Kıbrıs Türk’ünün bir ferdi olarak dikkat çekmek amacıyla kendi öngörü ve tespitlerimi siz kıymetli okurlarım ile paylaşma ihtiyacı hissettim.
Şu an bulunulan pozisyondan geri dönülmesi mümkün olmayan bir sürece gireceğimiz inancındayım. Yakın coğrafyamızda baş döndürücü gelişmelerden biz Kıbrıs Türk’ünün ziyadesiyle etkilenmesi çok büyük bir realitedir. Özellikle enerji konusundaki paylaşım bunun en büyük tetikleyicisi olsa gerek !
Tüm bu yaşanacak olaylardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti ve ülkemiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kaderlerinin ortak olduğu kanaatindeyim. Nitekim TC Dışişleri bakanı sayın Hakan Fidan’ın 8 , 9 Ocak tarihlerinde ülkemizde çok önemli temasları bunun bir işareti olsa gerek.
Özellikle 2000’li yıllardan bugüne değin başta Ahmet Davutoğlu’nun yönlendirmesi ile izlenen Türk dış politikası , Komşularla sıfır sorun politikaları maalesef komşularla sıfır dostluk durumuna getirilmiştir. Sayın Hakan Fidan işte tam da bu dönüşümü sağlamakla yoğun mesai harcamaktadır.
Zaten MİSAKI-MİLLİ’yi içlerine sindirememiş olan emperyal güç odakları Türk Ulusu aleyhindeki hiç bir fırsatı kaçırmamaya özen göstermekte oldukları ortadadır.
Peki KKTC’de şu an Manzara i – Umumiye nedir ?
Ülke insanımızın yıllardır iyi yönetilememesi nedeniyle İçeride, artan işsizlik, gençlerin gelecek kaygıları, yüksek enflasyon, iğneden ipliğe her şey de pahalılık, yargıya müdahale girişimleri , basın yayın organlarının kuşatılması, iş çevrelerinin diken üstündeki halleri ve sivil toplum örgütlerinin işlevselliğinin kaybettirilip etkisizleştirilmesi sonucunda gerçekten toplumda derin,
FAY HATLARI yarılmaları ortaya çıkmıştır.
Toplum katmanlarının bilinçli bir şekilde salam politikaları mahiretiyle farklı şekillerde çeşitli imtiyaz ve koşullarda bir birileri ile didişmeleri ve rakip olmalarının sağlanması şu an yaşadığımız gerçekliktir.
Bu vesile ile yarın çok geç olmadan kısacası , olmak yada olmamak dememek için başlıkta belirtiğim hamletin kullandığı o sihirli sözcük 1599 ile 1601 yılları arasında yazılan ünlü Hamlet oyununun en trajik sahnelerinden birisinde yer aldığı üzere herkesin bu hikayeden dersler çıkarması gerektiğini söylüyorum.
Bana bu yazıyı yazmaya iten nedenleri dikkate alarak belirtmiş olduğum bu örnek hikayede bir çok öğenin bir arada olduğunu değerlendirdiğimizde Dinsel, Felsefi, Siyasal, Psikanalitik, Feminizm gibi konuların tümünün işlendiği bu muhteşem eser olan,Hamle 'in kahramanı, kısa süre önce ölmüş olan Kral Hamlet'in oğlu, babasının kardeşi ve halefi olan Kral Claudius'un yeğeni olan Danimarka Prensi Hamlet'tir.
Kral Hamlet'in ölümünden sonra Claudius alelacele Kral Hamlet'in dul eşi ve Hamlet'in annesi Gertrude ile evlenir. Geri planda Danimarka'nın komşusu Norveç ile uzun zamandan beri süregelen düşmanlığı devam etmekte ve Norveç prensi Fortinbras önderliğinde bir işgal beklenmektedir.
Oyun bu çerçevede gelişir ve trajedik bir son için Hamlet Laertes ile düelloya davet edilir. Fortinbras'ın ordusu Elsinore'a yaklaşırken karşılaşma başlar. Laertes Hamlet'i zehir sürülmüş kılıçla yaralar ama aynı lsinore'a gelince Hamlet'e Horatio'ya nasıl kaçtığını ve Rosencrantz ile Guildenstern'in nasıl ölümlerine gönderildiğini anlatır. Saraylılardan Osric araya girerek Hamlet'in zamanda kendisi de ölümcül bir yara almıştır. Gertrude zehir katılmış şarabı içer ve ölür.
Ölüm anında Laertes Hamlet ile uzlaşır ve Claudius'un cani kumpasını açıklar. Yaşamının son anlarında Hamlet Claudius'u öldürmeyi başarır ve Fortinbras'ı vârisi ilan eder. Fortinbras geldiğinde Horatio öyküyü anlatır ve Fortinbras, Hamlet'in naaşına gereken saygının gösterilmesini emreder.
Değerli okurlarım ,
Yukarıda kısaca değinmiş olduğum toplumsal kırılmaları durdurmak, içimizde var olan sorunlarımızı çözmek, yabancıların kurmuş olduğu ve HAMLETTE örneği yaşanmış olan içten destekli KUMPASLARA uğramamak VE gereksiz DÜELLOLARA girmemek için siyasi HAZIM ve HOŞGÖRÜ tüm aktörlerin uyması gereken en önemli ve hayati bir zaruriyet değilmi …
ne dersiniz?