Vatandaşta şöyle bir algı oluşmuş.

Başa gelen ülkenin özkaynaklarını babasının çiftliği gibi kullanıyor.Peşkeş çekiyor.Ve bunu yapanlara hiçbirşey olmuyor.

Bunu gören vatandaşta o zaman bende yapayım diyor.

Peki bu doğru bir algı mı?

Malesef doğru.

Çünkü halkı idare etmesi gereken baştakiler hukuku tanımıyorsa, halk neden tanısın ki?

Yapanın yanına kâr kalıyorsa, kim neden yapmasın ki?

Thomas Jefferson’un ünlü “devlet meşru gücünü, yönetilenlerin yönetenler hakkındaki mutabakatından alır” sözü devlet yönetiminde “iyi yönetim” kavramının çok önem taşıdığını vurgulamaktadır.

Devlet yönetimi milli şuur, üst akıl ve üstün cesaret gerektiren ulvi bir görevdir.

Devlet denilen şeyin mukaddes bir güç olduğu "biraz devlet" olunmayacağıda her hal ve şartta devlet ahalisinin devletine sahip çıkıp koruyup kollamasının şartının devleti yönetenlerin adaletli yönetimleri ve tutarlılıkları ile birebir alakalı olduğuda aşikardır.

Elektrik konusuna bakalım.

Güneşten elektrik üretmenin mümkün olduğu bir çağda yaşıyoruz ama biz hala fuel oil vs ile uğraşıyoruz.

Aksa üretseydi 55 milyon TL ye mal olacaktı.

Kıb-Tek üretseydi 60 miyon TL ye.

Ama öğrendik ki biz Rum tarafına 300 milyon TL ödeyerek elektirik satın alıyoruz.

Yıllardır düşman dediğimiz kişilere 240 milyon TL fazladan para vererek elektrik satın alıyoruz.Hemde Devlet eliyle.

1.5 ayda 240 milyon TL

Hani diyoruz ya ruma verilen her kuruş bize mermi olarak geri dönecek.

Bu durumda 1 merminin değeri 6.5 TLye geliyor.

Ve ne acıdır ki bu verilen parayla 36 milyon 923 adet mermi satın alınıyor.

İşin kötü yönetişim ve ekonomik tarafı bir tarafa politik tarafıda esef verici.

Hani Ruma verilen her kuruş bize mermi olarak dönüyordu.

Bizim haberimiz olmadan oyunun kurallarımı değişti?

O zaman bu parayı Ruma vermesi için karar verenleri şimdi vatan hain saymamız gerekmezmi ?Vatana ihanetle yargılanmaları gerekmiyormu?

Devletimize sahip çıkmak, devlet otoritesini hissettirmek, saygınlığını korumak, makamlarında bulunan seçilmişler ile atanmış yetkililerin, en önemli ve öncelikli görevidir.

Devlete olan saygınlık ve güven devleti yönetenlerin kararlı tutumları ve söylemlerindeki kararlı duruşla birebir ilgilidir.

Bir ülkenin devlet yönetimine duyulan güven seviyesi, o ülkenin vatandaşlarının devleti güvenilir bulup bulmadığına, vatandaşları tehlikelerden koruyup koruyamadığına veya kamu hizmetlerini etkili şekilde uygulayıp uygulayamadığına bağlıdır.

Ne yazık bizim ülkemizde devlet yönetimine olan güven sarsılmıştır.Milli değerler hergeçen gün biraz daha erozyana uğramaktadır.Ve işin dahada esef verici tarafı bu durumu düzeltmek için bir çaba yoktur.

Bu arada burada bir parantez açıp Çalışma Bakanının sahte reçeteler konusundaki kararlı duruşunun Devletin itibarı adına bir başlangıç olmasını umut etiğimi belirtmek isterim.

İnsanlarımız bir bir göç ediyor.Bayrağa vatana saygı yok oluyor.Milli günleri bayram günü ilan eden evlerini bayraklarla donatan nesiller yok olmak üzeredir.

Devletin biran önce onarılması, halkın devlete olan güveninin yeniden sağlanması ve devletin bekasının garanti altına alınması için bu süreçte herkesin özelliklede hükümet edenlerin üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirmesi gerekiyor.

Son olarak Büyük İslam düşünürü ve sosyolojinin babası sayılan İbn-i Haldun ile bitirelimde belki ne dediğimiz daha iyi anlaşılabilir.

İbni Haldun , devletlerin kuruluş, gelişme ve yıkılışı üzerine çok akıl yormuş, bu konuda pek çok görüş ortaya koymuştur.

Bugünün İslam dünyasında yaygın olan görüşün aksine
İbn-i Haldun, devletin çözülmesinde dış nedenlerden ziyade iç etkenlerin öncelik taşıdığını söyler...

İbn-i Haldun’a göre devletlerin yıkılışında ahlaki çözülmenin de rolü büyüktür.

Bu tür dönemlerde insanlar bencil, korkak, haris, çalışmadan kazanmak isteyen, savurgan, rahatına düşkün, gösterişe meraklı, müsrif, dini ve ahlaki değerlere lakayt bir hale gelirler... Doymak bilmeyen ihtiyaçlarını meşru yollardan tatmin edemeyenler ise gayrı meşru yolları zorlar ve ahlaki değerleri yıkarlar... Bu dönemlerde insanlar dini ve ahlaki kuralları esnetirler ve arzularını bu şekilde meşrulaştırmaya gayret ederler.
Eğer insanlar devlete itimat etmez ise, insanlar arasında adaletin olmadığına inanır ise hiçbir devlet ayakta kalamaz ve en nihayetinde feci bir şekilde yıkılır.

Güçlü devletin sırları konusunda en bildik sözlerden biri de şudur: “Adalet mülkün, yani devletin temelidir”...