Günlerden 15 Temmuzdu.

Hatırladığım kadarı ile öğle vaktiydi.

Babam işten eve erken gelmiş. Makariosun EOKA' cılar tarafından öldürüldüğünden. Cuntanın darbe yaptığından bahsediyordu.

Cunta ,Makarios, EOKA ve Darbe yedi yaşındaki bir çocuk için çokta anlamı olmayan kelimlerdi .

Ama yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum.

Sonra mahallede bir telaş ve koşuşturmalar olduğunu hatırlıyorum.

Rahmetli babamın ne yaptığını nereye gittiğini bundan sonraki süreçte hatırlamıyorum .

Sonradan öğrendiğime göre silah altına çağırmışlar.

Beni ,benden bir yaş küçük kızkardeşimi ve henüz 1 yaşında bile olmamış Mustafayı Annemize emanet ederek cepheye gitmiş.

Annem bizi alıp karşı komşumuz rahmetli Muazzez ablanın bahçesine saklanmak üzere gitmek üzereyken bügün aramızda olmayan rahmetle andığım Mehmet Çelik eniştem Wolksvagen marka arabası ile evimizin önünde durmuş ve bizi alıp Anneannemin Karşıyakadaki evine oradan da deredeki mağaraya götürmüştü..

Saklanmak için gitmek üzereyken ayrıldığımız karşı komşumuzun bahçesine düşen havan mermisi ile 2 genç kızın şehit olduğunu sonradan öğrendik.

Bizim için büyük bir üzüntüydü.

Bugün hala hayatlarının baharında bu 2 genç kızın ailesini her gördüğümde empati yapar yaşadıkları tarifsiz acı aklıma gelir.

Eniştem 2 dk geç gelse bizi evde bulamayacak.

Annem bizi bahçeye bırakıp unuttuğu süt açacağını almak için geri gelmese eniştem Annemi göremeyecek ve belkide o bahçeye düşen havan mermisinin kurbanlarından biride biz olacaktık.

Savaş böyle bir şey işte.

Yıllar sonra bunun ne anlama geldiğini daha bir iyi anlıyor insan.

Ve Barış kelimesinin anlamı daha bir değer kazanıyor.

Saklandığımız mağaranın üzerine ve etrafa havan mermileri düşerken korku ve sıkıntı yıllar sonrada hatırladığınızda bile hala tazeliğini koruyor.

Bombalar düşerken daha güvenli bir yer diye bugün Lefkede Atatürk Kültür Merkezi olarak kullanılan o günlerde ‘’Malyalının sinema’’ dediğimiz yere doğru yollarda koşusturmamız.

Etrafa düşen havan mermilerinin önümüze atılan şarapnel parçaları,

Susuzluk,

Sinemada idrar ve ter kokuları arasında yerlerde uyumaya çalışmamız bir savaş filminin farklı bölümleri gibi.

Sonra esirlik.

Saklanmış olduğumuz sinemadan sıra halinde çıkarken yol kenarına ellerinde silahlar ile dizilmiş palikaryaların miğferlerindeki haç aklımda.

Çarşı içinde delik deşik olmuş asfaltta anne ,baba ve akrabalarımız ile oturmuş yanıbaşımızda ha bire tetiği kurup düşürülen makineli tüfeğin sesini dinliyoruz .

Akşam karanlığında babasız boş zifiri sokaklardan geçerek evlerimize gönderildik.

Evlerimizde her an birşey olacak diye korku ,sıkıntı ve endişe ile beklemek belkide dünyanın en uzun bekleyişiydi.

Silah sesleri ,havan mermilerinden delik deşik olmuş yollar,caminin içinden çıkan siyah dumanlar,arada bir havada yankılayan silahların sesleri Savaşın bizde bıraktığı anılar.

Evimize elektrik sayaçlarını kontrol edecekleri bahanesi ile ansızın baskın yapan Rum askerleri ile Yunan askerlerinin bir el feneri bahanesi ile babamı alıp götürmeye kalktıkları görüntü hafızamda bir yerlerde hala duruyor.

Annemin o sıkıntı içinde biraz olsun neşe buluruz diye henüz 1 yaşındaki kardeşimin doğumgünü için hazırladığı pastasını kesecekken pencereden beliren Rum askerleri,Evin önünde her araba duruşunda babamın eline bıçağı alıp beklemesi.Havada hiç bitmeyen barut kokusu.

Savaşın nasıl bir şey olduğunu an ve an yaşayarak öğretiyor insana ve ister istemez hafızalarda çokta iyi olmayan duygular bırakıyor..

20 Temmuzda adaya çıkan Türk ordusunun 16 Ağustos 1974 öğleden sonrası Lefkeye girişi coşkuluydu.

Evlerinde korku ve endişe ile akıbetinin ne olacağını bekleyen halk tankların palet sesleri ile dolaplarında sakladıkları bayraklarınıda alarak yollara çıktı.

Tankların üzeri asker ve yerli halktan vatandaşlarla doluydu.

Lefkeye giren Türk askeri ile çoluk çocuk kucaklaşmamız.

Saçı sakalı uzamış botları patlamış askerlere maşrapalarla su verişimiz bir film karesi gibi aklımda.

Sonra uzunca bir süre oyuncaklarımız hep oyuncak askerler ve oyuncak silahlar oldu.

Rüyalarınımızda savaşı, askerleri, silahları, yangın ve bombaları gördük uzunca bir süre.

Dere yatağına açılmış çukurların ne anlama geldiğini ilerleyen yıllarda anladığımızda savaş,barış ve Hürriyet kelimelerinin anlamını daha iyi anlıyorsunuz

İşte bütün bunlar unutulmasın diye 20 Temmuz, Barış ve Özgürlük Bayramı olarak hep kutlanmalı.