Gerçeğin doğru ve daha iyi bir şekilde anlaşılmasına , ancak tarih bilinciyle katkıda bulunabiliriz.
İçinde yaşadığımız Dünyadaki derin istikrarsızlıklar ve korkular sebebiyle, tarihsel olayları, gelişmeleri, sağlıklı bir şekilde algılama imkanını kaybediyoruz.
Tarihi doğru bilip doğru yorumlayamazsak geleceğin karanlık dehlizlerinde kaybolacağız.
Tarihin kurbanları olmaktan kurtulabilmek için, tarihi bütün yönleri ve bütün renklerini içeren bir bilinçle öğrenmemiz, yorumlamamız ve yapabiliyorsak kayıt altına almamız gerekiyor.
“Tarihçilerin Kutbu” merhum Halil İnalcık “Tarihimizi millete iyi öğretmek icap eder. Bu bütün dünyada böyledir. Milletler medenileştikçe tarih tedrisatı ehemmiyet kesbeder. Bir milletin ilerlemesi, hatta yaşaması için, tarih şuuruna sahip olması lazımdır. İngiltere’nin kudreti, tarihe saygısından gelir.Tarih, geleceğimiz için sonsuz bir kaynaktır.” Sözleriyle konunun önemini vurguluyor
20 Temmuz 1974 de başlayan çıkarma harekatı sırasında Rum -Yunan cephesinde bulunan Rumların anılarındada Lefke ile ilgili anektodlara rastlıyoruz;
YORGOS ANDONİADİS
İşgal beni Gaziveran'deki Grigoris Afksendiu askeri kampında buldu. Türk askerlerinin Omorfo körfezine çıkacağı bilgisinin alınmasından sonra 19 Temmuz günü bütün birlik Omorfo' da konuşlandırıldı. Er, subay ve astsubaylar dahil olmak üzere toplam 300 kişi kadardık.Sonuçta çıkartma Beş Milden (Çıkarma Plajından) oldu. Böylece biz de yıllarca Türklerin en güçlü mevzilerinin ve silah atölyesinin bulunduğu Lefke'ye saldırı emri aldık.
20 Temmuz günü sabah erkenden "yıkıntılar" denilen bölgeye gittik ve bu mevkide hazırlık çalışmalarına başladık İlk saldırı bizim tabur tarafından yapıldı. Sabah (21 Temmuz Sabahı) saat 04.30'du. Komutanımız Konstandinidis' ti.
Saldırının daha ilk aşamalarında makineli tüfek ve havan topu mermisi yağmuruna tutulduk. Doğru dürüst başlamadan olduğumuz yerde çakılıp kalmıştık. İlk saldırımız tam bir başarısızlıkla sonuçlanmış, geriye çok sayıda ölü ve yaralı bırakmıştık. Başarısızlığın nedeni, saldırının topçu desteğiyle başlatılmamış ve saldırı sırasında yeterli korumanın sağlanmamış olmasıydı. Saat 10.00' da "yıkıntılar" a geri dönme emri aldık.
Öğleden sonra bölgeye topçu güçleri geldi. Gece Türk mevzilerini havan toplarıyla yaylım ateşine tuttuk.
(22 Temmuz) Sabah , Lefke hemen hemen hiç direniş göstermeksizin teslim oldu. Köye girdiğimizde Türklerin silah imalathanesini de bulduk (Sanat Okulu).
IOANNİS MARATEFTİS
15 Temmuz 1974 sabahı tüm askerler bir araya toplanmış terhisimizi kutlamak için yapmayı planladığımız parti hakkında konuşuyorduk. Bu sırada yanımızda kışlanın BDM'sine (Birlik Dinlenme Merkezi) erzak taşıyan bir araba durdu. Radyoda marşlar çalınıyordu. Konuşmayı kesip radyonun başına toplandık. Az sonra kötü haberi duyduk. Darbe
Lefke'de olanları daha sonra öğrendim. 21 Temmuz'da başarısız iki taarruz olmuş. Ertesi gün, Omorfo 2. İdare Birliği'ndeki subaylar, Çok sayıda askere ve son derece güçlü tahkimata sahip Lefke'nin, martinilerle ve bir avuç askerle ele geçirilemeyeceğinin farkına vararak, bölgeye güçlü topçu birlikleri göndermişler. Lefke kısa süren topcu ateşinden sonra savaşmadan teslim olmuş.
Lefke'nin kana boyanmış topraklarında üç askerimizi yitirdik. Haberci Polikarpos Hacikiryaku ve kuzen olan Kamposlu iki ihtiyat eri: Andreas Yeorgallidis ile İoannis Gavriilidis.256. PT'nun faaliyetleri, Lefke'nin ele geçirilmesiyle sona ermedi. 22 Temmuz günü öğleden sonra Elye'de yapılan çarpışmada iki askerimiz daha hayatını yitirdi.
LUKAS YEORYİU
20 Temmuz 1974'te, sabah saat 06.00 sularında patlamalar duyuldu. Bunun darbeyle ilgisi olmadığını anladım. Güçlü patlamalardı ve uzaktan geliyordu.
Çok kısa süre içinde Pendaya'nın (Yeşilyurt) dışında Mili bölgesine varmıştım. İlk ulaşanlar arasındaydım. Orada askeri kışla ve nöbetçi kuleleri vardı. Benden önce gelmiş olan başka insanlarla birlikte bize silah ve cephane verilmesini istedik ama bize verebilecekleri hiçbir şey yoktu. Önceki günlerde darbeciler bütün silah ve cephaneyi almışlar ya da saklamışlardı.
Silah deposunun kapısını kırıp içeri girdik. İçerde sadece bir adet martini bulduk onun da şarjörü yoktu.
Ertesi sabah 09.00 sularında birliklerimize dönme emri aldık. Galini'ye gitmek üzere yola koyulduk. .Taburumuzun olduğu kışlada her şey darmadağındı. Depoların durumunu bilen yoktu. Depolarda, yerde nişangâhı olmayan bazukalar, tarumar olmuş havan topu mermileri, namlusuz brenler, dağılmış vickers makineli tüfekleri vardı.
İhtiyat erlerinden biri deponun köşesinde, içinde kötü durumda olmayan birkaç martini bulunan açık kasalar buldu. Yetişip alabilenler aldı, diğerleri ise silahsız kaldı.
Türkler otomatik tüfeklerle ve havan toplarıyla bizi ateş yağmuruna tuttular. Türklerin cephanesi çok iyiydi. Makineli tüfekleri, havan topları, geri tepmesiz topları gibi üstün silahları vardı. Bizimse sadece martinilerimiz bulunmaktaydı
Yeniden düzenleme yapıldıktan sonra, 1. Takım önde 2. Takım ise arkada olmak üzere tepelik bir yer olan Kserovuno'ya (Kurutcpe) saldırı emri aldık.
Ardından Türkler bizi ateş yağmuruna tuttular.
Bize iki ağır makineli tüfek ve daha küçük otomatik silahlarla ateş ediyorlardı. Türkler diğerlerinin yanı sıra yakıcı bomba da atıyorlardı.
Hava aydınlanmaya başlayınca bulunduğum yerden ağır makineli tüfek mevzilerimizden birisinin yanına kaydım. Ancak makineli tüfeğimiz sık sık tutukluk yapıyordu.
Öğleye doğru uçaklar yine dalgalar halinde gelerek saldırıya başladı. Bomba ve roketler onar onar atılıyordu.
Bu iki gün içinde bir iki konserve ile biraz ekmek yemiştik. Öğleden sonra iki kişi, su ve kurşun getirmeye gittik. Yerde bir kova gördük, içinde pişmiş tavuklar vardı. Sinekleri ve yaban arılarını kovup yemeye koyulduk. Biz daha tepeye varmadan midemizde korkunç bir sancı başladı. Kusma, ishal... Hayatımızın son gününü yaşıyoruz sandık. Bütün gece uyuyamadık. Allahtan paçayı kurtardık.
Bulunduğumuz bölgede uçaksavar yoktu, bu yüzden de Türk uçakları gezmeye gider gibi tur atıp duruyorlardı.
(Adnan Şentürkün arşivinden alınmıştır)