AİHM “Emniyet Müdürlüğünde doktor olarak çalışan kişinin çalıştığı yerin bahçesinden kelepçe takılarak nezarete alınmasını, evinde yapılacak arama için götürüldüğü sırada kendisinin 70 metre boyunca kelepçeli olarak yürütülmüş olmasını, evde eşi ve çocuklarının yanında arama sırasında kelepçeli tutulmasını ve arama tutanağını dahi elleri kelepçeli imzalamasını mesleği gereği başvuran için aşağılayıcı ve utandırıcı bulmuş, bu aşağılanmanın onda ruhsal yaralar açmasını da dikkate alarak, kelepçe takılmasının aşağılatıcı muamele olduğunu kabul etmiş.”
Geçtiğimiz ay köpeğini karantinadan kaçırmaya teşebbüs eden bir kız çocuğunun elleri kelepçe ile mahkemeye getirilmesi toplum vicdanında yer bulmamıştı.
Son sahte reçete soruşturmasında yine ayni durum yaşandı. Suçlu olup olmadıkları bile belli değilken bu insanlara mahkemeye getirilirken kelepçe takılması yine vicdanları yaraladı.
Tabii benzer suçlar işlemiş bazı kişilere tanınan ayrıcalıkta sosyal medyada yer bulunca toplum haklı olarak gerildi.Adaletide sorguladı.
Terörist eylemlerde,şiddet olaylarına , tecavüzde sabıkası olan ve geçmişte bu türden vakalar içinde yer almış olanlar için söylemiyorum.Ama özellikle çocuklara ve geçmişte herhangi bir sabıkası bulunmayan suçuda kesinleşmemiş kişilerin mahkeme duruşması sonuçlanmadan kelepçe takılması toplum vicdanında yer bulmuyor.Bu açık.
AİHS m.3 “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.”der
Onur kırıcı muamele ve ceza, insanı başkalarının gözünde küçük düşüren eylem ve cezalardır.
İnsanlık dışı muamele ise yoğunluk olarak işkenceye ulaşmayan eylemler olarak tanımlanmış.
CMK m. 93 ise“Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir." şeklinde düzenlenmiş.
Açıkça görüleceği üzere insanları başkalarının gözünde düşürmek amacıyla kelepçe takılması, başka kişilerin nezdinde onun reklam yapılması amacıyla kişiye kelepçe takılması onur kırıcı bir davranış olarak değerlendirilmektedir.
Yapmış olduğum araştırmalarda gördüm ki kelepçe uygulaması KKTC hukukunda, Türk hukukundan farklı olarak hangi hallerde kelepçe kullanılabileceğini düzenleyen bir hüküm bulunmamakta.
Bu hususta mevzuattaki tek düzenleme, kişinin mahkeme huzuruna elleri kelepçeli bir şekilde getirilmemesine ilişkin.
Kolluk görevlileri çoğu zaman sorumluluk altına girmekten kaçınarak, neredeyse her olayda kelepçe kullanmaktadır.
Tehlike arz etmeyen kişilere kelepçe takılması, her iki koluna girilerek götürülmesi, araca, kafası elle bastırılarak sokulması, toplum önünde küçük düşürücü muameleler olduğu gibi, kişilik haklarını ve masumiyet karinesini de ihlal etmektedir.
Burada şu konuya önemle değinmek isterim ki kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı gerek anayasalar gerekse uluslararası belgeler tarafından güvence altına alınmış bir haktır ve bu hak demokratik toplumun temel taşlarından biridir. Çünkü kişi özgürlüğü hakkına ve bu kapsamdaki güvencelere sahip olunamadığı takdirde diğer pek çok hak da kullanılamaz duruma gelmektedir.
Esasen kolluk görevlileri kelepçe kullanıp kullanmamaları konusunda bir takdir yetkisine sahip olsalar da, bu konuda karar verirken değerlendirmeleri gereken birtakım hususlar olduğuda yasada belirtilmektedir.
Bunlardan en önemlileri, şüphelinin yaşı, cinsiyeti, fiziksel özellikleri, sağlık durumu ve işlendiği düşünülen suçun ağırlığıdır.
Lakin toplumdaki tepkiye bakarsak belli ki bu takdir yetkisini herkes tam manasıyla doğru uygulayamıyor.İş burada yasa koyucuya kalıyor.
KKTC hukukunda bu konudaki eksikliklerin ve yanlışların giderilebilmesi için bir an önce yasa koyucunun harekete geçmesi ve vicdanları yaralayan yasaları tadil etmesi gerekmektedir.Unutmasınlar ki zamanında güncellenmeyen bu yasaların bir gün kendileride mağduru olabilirler.