Siyaset bizde vitrine oynamaktan öte gidemiyor…
Vaat var, laf çok, yıkama yağlama ona keza ama icraat yok!
Hele de yapılan ziyaret ve kabuller var ya onların resim ve haberlerini gazete sayfalarında görünce insanın çıldırası geliyor…
Çünkü inandırıcı değil, görsellikten ibaret ve yılda bir kez söylenen yaldızlı kelimelerden ibaret!
Devletin güzide iki kurumu da bu yıl yine bundan sebeplendi…
TAK ve BRTK, canımız ciğerimiz, desteğimiz tamdır, sorunlarını çözülmesi için her türlü fedakarlık gösterilecektir!
Hiç de inandırıcı değil…
Burada TAK ve BRTK’nin içinde yaşanan sorunları tek tek yazmayacağım çünkü bilenen bir gerçek…
Her ikisi de devletin bir kurumu olduğu ve bağlı bulunduğu bir devlet yapısı olduğu halde sadece yıldönümlerinde hatırlanan müesseseler!
Aralık ayı ikisinin de kuruluş yıldönümüdür ve resepsiyonlar verilir, ziyaretler ve kabuller yapılır söylenenler geçen yıldan pek farklı değildir…
Farklı olan genelde bağlı bulunduğu bakanlıkların başında oturan makamlardır!
Hepsi de iyi niyetlidir, kurumlara hoşgörülü ve ilgilidir ama her nedense yıllardır biriken ve kangren halile gelen sorunlar bir türlü çözülemez, çözülmesi için pek de çaba sarf edilmez…
Devletindirler ama devletin dışladığı kurumlardır!
Bu sene de geçen yıldan pek farklı değil…
Hatta eskiye nazaran sanki de bu kez çok daha fazla dışlanmışlar, sanki de istenmeyen kurum ilan edilmişler…
BRTK’de gerekli kadrolar bir türlü açılamaz ve kimin ne yaptığı bilinmezken, TAK’ta da durum pek farklı değil…
Eksik personel, ek mesailerin mümkün olduğu kadar sınırlandırılması ve sonra da beklenen sıkıntısız habercilik…
Siyasiler hep istiyor ama nedense bir türlü vermeyi akıllarından bile geçirmiyor!
Olmasalar da olur mantığı hakim…
Oysa haberciliğin pahalı bir sektör olduğunun bile farkında değiller!
Hele de konu devletin haber organları olunca…
Seçim öncelerinde çok önemli olan ama seçimler geçip de yeteri kadar kullanıldıkça itilip kakılan iki kurum…
Madem ki söylemleriniz ile eylemleriniz birbiriyle uyuşmuyor o zaman günü gelince bu şaşaalı kutlamalar niye!
Ya da sırt sıvazlamalar…
Yerine getiremeyeceğinizi bildiğiniz destek sözleri ve vaatleriniz!
Kutlasanız ne olur kutlamasınız…
Daha samimi olun, kutlamalara katılmayın, pastalar kesmeyin, resepsiyonlar düzenlemeyin!
En azından komik duruma düşmezseniz!
 
,
 
TAK’ın yeni binası ne oldu?
 
6-7 yıl kadar oldu;
TC Yardım Heyeti’nin katkılarıyla 1 milyon TL kadar harcanarak BRTK yanında bir araziye TAK için bina projesi başlatıldı…
Binanın karkası da tamamlandı ama hepsi o kadar!
O inşaat yıllardır atıl vaziyette duruyor…
Geçen yıl TC Büyükelçiliği yetkilileri inşaatı ziyaret etti ve binanın bitirileceğini söylediler…
Hatta dönemin hükümeti de 2015 bütçesinde kendi öz kaynaklarını kullanarak binayı bitirme sözü verdi!
Sözler havada kaldı…
Bina şimdi tinercilerin egemenliğine geçti!
Ve TAK’taki sağlıksız çalışma ortamı devam ediyor…
 
260 TL’lik ceza sürücüleri yakacakmış!
 
Gazetelerin bir çoğu ön sayfasından okuyucuya aktardı;
Bundan böyle yollarda ambülanslara yol vermeyen sürücülere 260 TL ceza kesilecekmiş ve büyük ceza verilecekmiş…
İlginç geldi bana;
Öncelikle ambülans, itfaiye ve polis gibi kurumlara yolda yol vermek tamamen bir insanlık göstergesi…
He de hayat kurtarmak için büyük özverilerle çalışan ambulanslar!
İnsan hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğu saniyeler…
Bunlara yol vermeyenlere kesilecek olan 260 TL’lik cezalar niçin bu kadar astronomik olarak gösteriliyor ki!
Az bile…
Bir canın bedeli bu kadar mı ucuz bizde!
 
 
Maksat düşmanlık olsun!
 
KKTC’nin bir yıllık ithalat ve ihracat istatistikleri açıklandı…
Haliyle 80 milyonluk bir ülke ile 300 bin nüfusa sahip olan küçük bir ülkenin karşılıklı rakamları birbirine tutmaz zaten bu mantık dışı!
Ama belli kesim var ki her açıklanan rakamlardan sonra ortalığı ayağa kaldırmaya çalışıyorlar…
Neymiş KKTC, Türkiye’yi besliyormuş saçmalıkları!
Bu aklı eveller büyük ihtimal iki ülke arasındaki ithalat ve ihracat miktarlarının dengeli olmasını bekliyorlar…
Ama asıl amaç belli;
Maksat düşmanlık olsun, zaten serin havalar esen iki ülke arasındaki ilişkiler tamamen kopsun…
 
 
 
Kalitesiz stentler ne oldu!
 
Defalarca yazdık ve yazmaya devam edeceğiz;
Ülkenin önde gelen kardiyologlarından bir tanesi devlet hastanelerinde kalp damarlarına takılan stentlerin kalitesiz olduğunu itiraf etti!
Hem de bunun K.T.Tabipleri Birliği başkanı bir makalesinde gündeme getirdi…
Ama bakanlık dut yemiş bülbül misali hala susuyor!
Bu itiraf doğru mu?
İhale şartnamesinin altında kimlerin imzası var?
Vatandaş devlet hastanelerinde stent taktırmaktan vaz mı geçsin?
Ve daha ne kadar sessiz kalacaksınız!
 
 
 
13. maaşları gazeteciler mi ödeyecek!
 
Dün birkaç meslektaşla sohbet ediyoruz…
Gazeteciler her şeyden çok anlarlar ya hemen tümüne gelen en yoğun soru şu;
“13’ncü maaşlar ne zaman ödenecek?”
Ben son bir iki günde en fazla bu soruyu aldım vatandaştan…
Ama dün akşam saatlerinde gelen son telefondan patladım;
“Biz he hükümetiz ne de Maliye Bakanıyız, gidin onlara sorun” diyerek tepkimi gösterdim!
Biliyorum yanlış yaptım ama bu konuda vatandaşın birinci adresi olmak artık epey bunalttı…
Bu arada;
Sahi çalışanın ve emeklinin 13’ncü maaşları ne zaman ödenecek?
Rum esnafının bile gözü bu ödemelerde diyorlar…
 
 
Haftaya açıklayacaklarmış!
 
Sonunda Maliye Bakanlığı’ndan birileri ağzındaki baklayı çıkardı;
Bakanlık Müdürü Erkan Okandan 13. Maaşın ne zaman ödeneceğinin belli olmadığını bu konuda önümüzde bir hafta açıklama yapılacağını söyledi!
Bu da demektir ki 2015’de 13. Maaş ödemesi yok…
Hem de daha önce yaptıkları açıklamalarda “13’ncü maaşta sıkıntı yok” demelerine rağmen!
Ben şimdi kamuda çalışanlar adına korkmaya başladım…
Acaba normal maaşlar da tehlikede mi diye!
“Suyu biz yöneteceğiz” dediler başlarına büyük bela aldılar…
Bu işin lafı cimi yok!
 
 
“Eşim kızımı taciz ediyor!”
 
Birkaç gün önce Haberal Kıbrıslı Gazetisi’nde Yurdagül Atun imzalı dehşet bir haber vardı;
Kocasının kızını taciz ettiğinden şikayetçi olan bir kadın bunu gazeteye şikayet etmiş ve haber de büyük yankı yaratmıştı!
Benim kafama o zaman şu soru takılmıştı;
Kızının eşi tarafından taciz edildiğini iddia eden ve bunu gazeteye şikayet eden kadın niçin önce polise gitmeyip de içini bir gazeteciye dökmüştü…
Sevgili Yurdagül haberin yayınlanmasından sonra polisin gazeteyi aramadığını söyledi!
İnsanın aklı almıyor…
Bir kadın bir gazeteye gidip eşini ciddi bir suçtan dolayı suçluyor, haber manşet yapılıyor ama polis gereğini yapmıyor!
 
 
 
 
“Aşırı sürat caiz midir?”

“Bu gün Lefkoşa Mağusa ana yolunda, meskun mahal olan ve 65 km sürat limiti olan Düzova radarından geçerken, yanımdan dehşet bir hızla, tahminim 130 veya üzeri, Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sn Sunat Atun'un makam aracı toz duman geçip gidiverdi.
Mümin bir bakana bu yakışır mı ve bu aşırı sürat dinen caiz midir?
Vekil bu sürati yapar da asili olan halka neden yasaktır?
Ellere var da bize yok mu?”
 
(Cenk ÖZDAĞ)