Cumhuriyet Meclisimiz; Pazartesi akşamı 2013 Mali Yılı Bütçe Yasasını kabul etti. Ülkemize, insanlarımıza, memura ve emekliye, yeni yılda da popülizm ile istihdam yapmaya heveslenen iktidar sahiplerine hayırlı olsun. Sıradan vatandaşımıza, memura ve emekliye, çiftçiye, hayvancıya, tüccara, sanayiciye, her türlü üreticiye ve esnafa bütçeden ne düşecek bilemiyorum. Kullanılabilecek her kuruşun, bugün iktidarı paylaşanların saltanatlarını sürdürmek için harcanacağıdan ise, hiç bir kuşkum yok.
Bütçe görüşmelerinden aklımda kalan tek şey, yüce meclisimizin boş koltukları. Meclis salonundaki üç beş kişi, kürsüden salona bakarken sağda kalan muhalefet bölümünde. Sol tarafta kalan Bakanlar Kurulu sıraları ile iktidar partisi sandalyeleri tamamen boş. Hükümet ve iktidar milletvekillerinin ciddiyetini görüyormusunuz? Bakanlığının ve hükümetinin bütçesi görüşülürken kürsüden yapılan eleştirileri bile dinleycek zamanları yok. Çok meşguller. Ne mi yapıyorlar?. Meclis kulislerinde, koridorlarında veya odalarında vatandaşla görüşüyorlar.
Sayın Bakanlar ve iktidar milletvekilleri, ülkeye ve halka hizmet etmek için o kadar meşguller ki, ancak Meclis günlerinde vatandaşla görüşmeye fırsat bulabiliyorlar. Bakmayın siz bu münafık muhaliflerin söylediklerine. Onların söyledikleri tamamen yalan. “Bakanlar ve iktidar milletvekilleri halkın yüzüne bakmaya yüzleri olmadığı için makamlarında, parti binalarında ve kamuya açık yerlerde vatandaşla görüşmüyorlar” söylentileri yalanın ötesinde iftira. İnanmazsanız Cumhurbaşkanına sorun.
Şaka bir tarafa Meclisin boş koltukları “Hükümet yok” iddialarını haklı çıkarama çabası içindeki iktidar milletvekillerinin, görevlerini ve halkın iradesini ne kadar ciddiye aldıklarının bir göstergesi. Şimdi kurultay hesapları var ya, “ikinci tur olursa delegeyi bizden yana tutmak” için de değil Meclisteki görüşme yoğunluğu. Mayıs 2009 dan beri böyle. “Yalan beyanla” iktidara gelenleri vatandaş sadece Meclis günü yakalayabiliyor.
KKTC siyasetinin yükselen yıldızı Demokrat Partiyi eleştirmek bu ara moda. Serdar DENKTAŞ olması gereken yerde, yani bütçe görüşmelerinde yokmuş. Muhalefet kendini bütçe görüşmeleri ile göstermeliymiş. “Bütçe müzakereleri ciddi bir iştir” diye düşünülünce bu eleştiriler ciddiye alınabilir. Bu düşünce ile Demokrat Parti Genel Başkanı da partinin uzmanlarına hazırlattığı ve ülke ekonomisinin nasıl olması gerektiğine dair partinin düşüncelerini içeren bir raporu okumak için söz istedi. Kürsüye çıkıp da, ne Başbakanı, ne Maliye Bakanını, ne de muhalefet sözcülerine laf atmakla görevli biri dışında hiç bir iktidar milletvekilini meclis salonunda göremeyince, durumu protesto ederek ve tepkisini ifade eden kısa bir konuşuşmadan sonra bütçe görüşmelerini terk etti. İyi de yaptı. Kime konuşacaktı?. Boş Koltukllara mı, yoksa televizyon ekranına mı?
BÜTÇE
Bütçeyi eleştirirken sizlerin kafasını rakamlarla şişirmeye veya laf kalabalığı yapmaya niyetim yok. Bütçenin rakamlarına baktım, Maliye Bakanının sunuş konuşmasını ve muhalefet liderlerini dinledim, konunun uzmanlarının bütçe ile ilgili değerlendirmelerini okudum. Benim anladığım bu bütçeden, sana, bana veya vatandaşa bir fayda yok. Efendim neyimiş, denk bütçeymiş. Güldürmeyin adamı. Dünya devi Amerika Birleşik Devletlerinin bütçesi bile trilyon dolar açık veriyor ve bu kimseyi endişelendirmiyor.
Hedef denk bütçe ama, bütçenin % 20 den fazla açığı var. Bu açığın büyük kısmı Anavatan’ın verdiği paralarla kapatılıyor, yetmiyor, yine KKTC bankalarından borç alınması hesaplanıyor. Partizanca yapılan harcamalara para yetiştiremeyen hükümet, yerel bankalardaki halkın mevduatına el atıyor. Babasının çiftliği gibi yönettiği kamu bankalarına olan borcunun, ne ana parasını, ne de faizini ödüyor. Bunun bedelini de yüksek faizlerle borçlanan insanımız ödüyor. Şimdi anladınız mı neden mazbata kurbanlarının sayısı her geçen gün artıyor.
Yüzü kızarması gerekirken Maliye Bakanı, bütçede TC yardımının % 0. (?) oranında düşmesi ile övünüyor. Diğer taraftan vergilerde artış olmayacağını iddia ediyor ama, partizanlık ve popülist icraatlarla şişirdiği harcarcama kalemlerini karşılayabilmek için kümesteki kazları yolmaya, yani dolaylı vergileri artırmaya hazırlanıyor.
Size müjde, peronel harcamalrında % 5 – 6 artış olacakmış!. Memur ve emekliler hiç boşuna heveslenmesin. Size bu yıl da artış yok. Görülen artış yeni partizanlıklar ve haksız isthdamlara yetmez bile. Bu kalemden harcamalar, bakalım, denk bütçenin dengesini ne kadar değiştirecek. Yaşayan görecek.
Bütçe o kadar ciddiyetle hazırlanmış ki, bütçenin hedeflerini ve esasalarını düzenleyen 2013 – 2015 dönemi Üç Yıllık Ekonomi Programı, bütçe Meclis Komitesinden Meclise sevk edildikten sonra kabul edildi. Bu programa sonra değineceğiz ama, sadece bu uygulama hükümetin ne kadar işin içinde olduğunu gösterir.
Başbakan bütçesi ile o kadar övünüyor ki, bu güvenli(!...) bütçenin verdiği özgüvenle “Rumlar sıkıntılarını söylesinler, ben bunu Türkiye’ye bildiririm” diyor. Başbakan söylediğiklerini sadece biz duyuyoruz zannediyor herhalde. Anavantanda yayınlanan tirajı yüksek bir günlük gazetedeki saygın bir ekonomi yazarı da lafı gediğine koyuyor. “Kendisi himmete muhtaç Himmet dede, kimlere himmet ede.” Başbakan veya mahiyetindekiler bu Anadolu deyişini anlamadılarsa, arasınlar, izah ederim.
EKONOMİ PROGRAMI
Kimin hazırladığını veya asıl sahibini bir türlü öğrenemediğimiz Üç Yıllık Ekonomi Programı nihayet Ankara’da imzalandı. Bizimkiler “Kıbrıs’ta hazırlandı” diyor, inandıramıyor. “Yüz seksen kişi imzaladı” diyorlar, toplantıya çağrılanlardan Sanayi Odası “bizi toplantıya çağırdılar ama, söylediklerimizin tam tersini yazdılar” diyor. Eroğlu’nun KKTC siyasetine armağanı ve Mağusa’nın altın çocuğu Ekonomi Bakanı, Haç farizasını yerine getirdikten sonra aklı karışmış olacak ki, önce “biz hazırladık” diyor, sonra azar işitirim endişesi ile “Ankara’da düzeltilmiş olabilir” diyor. Hep beraber (tasarruf tedbilererine uymak için sadece beş bakanla) Ankara’ya gidiliyor, Program bizimkilere tebliğ ediliyor ve kameralar önünde imzalanıyor.
Programın içeriğine geçmezden önce, “bu kaçıncı program?” diye sormadan edemiyorum. Eski Ekonomi Bakanlarımızdan Sayın Ayşe DÖNMEZER’in görüşüne göre 1986 yılından beri yani son 26 yıldır Ankara ile “Ekonomi Programları” hazırlanıyor. Eskiden adı “PAKET” idi, şimdi kibarlıktan “PROGRAM” diyorlar. Eski Ekonomi Bakan diyor ki “26 yıldır önümüzde var olan ancak hükümetlerce uygulanmayan çok sayıda ekonomik program bugün ülkemizde katlanılması gereken maliyetleri artırmıştır”.
Sayın Bakan haklıdır. Çok eskilere gitmeden sadece şu anda yürürlükte olan ve hükmü 10 gün sonra bitecek olan Üç Yıllık Ekonomi Programı’nın maddelerinin yüzde kaçının gerçekleştiğini, bilen var mı? Sorgulayan var mı? Şimdiki Cumhurbaşkanımızın, 2009 seçimlerinde halkın oyu ile Başbakanlığa seçildikten sonra, kimi iddialara göre hiç okumadan imzaladığı bu program neyi hedeflemişti ve şimdi bu hedefin neresindeyiz? Eğer bir başarısızlık var ise, neden birileri devr-i iktidarı bu programı uygulamakla geçen, şimdiki Başbakan ile “kimyamız uyuştu” diye övünüyor.
Yazıya yine Sayın DÖNMEZER’in bir önerisi ile devam ediyorum. Sayın eski Bakan "Sürdürülebilir Kalkınma Programına" ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Buna itirazı olan var mı? İmzalanan Programın hazırlayıcısı olan bürokratlar kusura bakmasınlar ama, KKTC’nin egemen bir devlet olarak yaşaması (hatırlatırım ki sizi atayan hükümet, KKTC ‘yi resmen tanıyan tek devletin hükümetidir), halkına refah ve güvenli bir gelecek sunmakla yükümlü ve halkının seçtiği hükümetlerin hazırlayacağı ekonomi programları ile mümkündür. Bunu söylemek, Türkiye karşıtlı olarak suçlanma ihtimalini barındırsa bile, yüreğimizdeki “Türkiye Sevdasının” gereğidir.
Gelelim programın içeriğine. Vallahi açıp okumadım bile. Neden mi? Yok hükmündeki ve güvenirliliğini bitirmiş bir hükümet tarafından imzalandığı için. Bana inanmıyorsanız işin ehlinin yazdıkların okuyun. Son sözü yine eski Ekonomomi Bakanı Sayın DÖNMEZER’e bırakıyorum:
Şimdi bakalım, KKTC'nin 2013-15 yılı için önünde olan ekonomik program uygulanır mı? Bunu anlamak için sorulması gereken pek çok soru var. İşte uygulanıp uygulanmayacağına yönelik cevaplanması gereken ve cevabının "Evet" olması gereken sorular:
1. Bu programı uygulayacak kredibl bir hükümet var mı?
2. Program ekonomik ve sosyal paydaşlarca sahiplenildi mi?
3. Programı uygulayacak teknik kadrolar var mı?
"Tarih tekerrürden ibaret" diyerek işin içinden çıkma lüksümüz kaldı mı?