Güneşin yarın doğacağından her nasılsa emin olan insanlık, ‘kıyamet’in de 21 Aralık’ta meydana gelebileceğine inandı. 21 Aralık zırvalarından bahsetmeyeceğim. İnsan egosunun yarattıklarından daha büyük bir kıyamet alameti var mı ki yerde gökte kıyamet işareti arayanlar çoğalıveriyor sorusunu sormak isterim ama... Havada suda arayacağımıza aynaya dikkatle bakarsak, kıyametin alametifarikasını yüzlerimizde görmeyecek miyiz?
Dünyada yaşamın bin seneden önce biteceğinde birçok fizikçi birleşiyor. Yaşayan en büyük evrenbilimci ve teorik fizikçi Stephen Hawking ‘dünyanın bin senelik ömrü bile kalmadı’ğını ve ‘insanlığın geleceğinin gezegenler arası seyahate bağlı’ olduğunu geçen yaz açıklamıştı. Dünyanın ömrünü kısaltan insandan başkası da değil üstelik. Ozon tabakasını deldik, kutupları erittik, hayvan ve bitki türlerinin bir kısmını şimdiden yok ettik vesaire vesaire…
Bin yıl içinde insanlık kaç büyük savaş görür ve bu olası savaşlar sonucunda yeryüzünün başına daha neler gelir orasını kestirmek mümkün değil pek tabii. İnsanlığın yaşadığı belki de son güzel yüzyıl içindeyiz. Cenneten cehenneme inişin ilk basamağından korkulu gözlerle aşağıya bakmaktayız şu anda. Aşağıda bizi neler beklediğini bilemesek de, bugünkü dünyayı bir daha yerinde bulamayacağımız kesinleşmiş durumda.
Bizden sonraki nesiller bilim kurgu filmlerindeki gibi dışardan oksijen desteği alarak mı yaşar, yoksa ani bir soğumayla dondurucu bir iklimde mi, bilmiyoruz. Bildiğimiz, DNA sarmalının kodlarını çözen insanlığın genlerle oynayarak kendine itaat eden yeni varlıklar, süper askerler, süper siborglar ve klon insanlar üreteceğidir. Nanoteknoloji sayesinde atom ve molekülleri laboratuvar ortamında birleştirerek, kirlenmeyen ve ıslanmayan çamaşırlarımızın yanı sıra insan işgücüne ihtiyacı en aza indirgeyecek nano-robotlarımızın olacağını da şimdiden öğreniyoruz.
Ahir zaman insanın genetik şifreyi ve atomların şifresini çözmesiyle çoktan gelmiştir. Kötücül amaçlarla genlerle ve atomlarla oynayan insanlığın kurtuluşu değil, kendi sonunu hazırladığını öngörmek için dünyanın şu anki haline nasıl ve kimler tarafından getirildiğini görmek yeterlidir.
Tüketimi artırmak ve daha fazla kazanç için kısa vadeli çıkarlarını düşünenlerin sınırlı teknolojileri ile yarattıkları tahribat, çok daha gelişmiş bir teknolojiyle yıkıcılıkta sınır tanımayacaktır.
Kıyametin 21 Aralık’tan çok daha önce geldiğini görenler artık dünyaya bir çocuk getirmenin yapılabilecek en büyük bencillik olduğunun bilincindedir ve genetik geleceklerini sonlandırmaya başlamışlardır. Sistem kendi kendini yok etme sürecindeyken insanların hala ‘nesillerin devamı’ gibi bir faşizme kendi çocuklarını kurban etmeyi göze almaları için ya çok duygusal ya da çok egoist olmaları gerekir.
Bu umutsuz tabloya zift karası fırça darbeleri vurulmaya devam ederken ne yapacağız peki? Nasıl olsa kıyametin başındayız, en sonunu Allahtan görmeyeceğiz diyerek günümüzü gün etmekle mutlu olabilecek miyiz? Daha cafcaflı bir kariyerle, daha konforlu bir yaşamla ve muhteşem bir aile kurmakla mutlu olunabileceğine ilişkin hayalleri, artık ulaşılması mümkün olmayan rüyalar sınıfına koymamız gerektiğini idrak ederek işe başlayabiliriz. Bu hayaller eski dünyaya aittir ve var olan paradigmanın daha fazla sürdürülmesi kendimizi aldatmaktan öteye geçemeyecektir.
Paradigmanın değiştiğini ve kıyamete giren yeni dünyada insanlığı nasıl kurtaracağımızı düşünme vaktidir şimdi. Gelecek nesillerin uzay gemilerine atlama şansları olsa bile gidecekleri yeni bir gezegen olacak mı, yoksa uzay gemisinde yeni bir gezegen arayarak mı yaşamlarını tüketecekleri kestirilemez.
Geldiğimiz noktada, insanlığın temel hatalarını sorgulamak ve yeni bir paradigma içine girdiğimizi fark ederek, bu paradigmaya uyum sağlayacak yeni düşünceler ve yeni yaşam formları yaratmak, mutsuzluğumuzu en aza indirgeyecek yegane seçimdir.
Bunca kıyamet spekülasyonunun yapıldığı bir günde içinizi daha da bunaltmak istemezdim inanın. Gerçeklerin ağır dilinden konuşmaya bundan daha uygun bir gün kaç kere gelir ki insan ömründe… Sıkılmanız pahasına kıyamete dair spekülasyon yapma hakkımı hayda hayda kullandığımı farz edin.