Demokrat Parti Ulusal Güçler Genel Başkanı Sayın Serdar DENKTAŞ, Başbakan Yardımcılığı görevini Başbakana iade edeceğini açıkladı ve iade etti. Bunu da bir basın toplantısı ile açıkladı.
 
Basın toplantısı bazı televizyon kanalları tarafından canlı olarak yayınlandığı için de, hemen aynı saatte DENKTAŞ aleyhtarı malum koro eski bir şarkıyı yeniden söylemeye başladı. Sayın Serdar DENKTAŞ ne yaparsa yapsın eleştirecek bir yön bulanları bir tarafa bırakarak neler olduğunu iyi anlamalıyız.
 
Bir defa Sayın Genel Başkanın açıkladığı karar Parti yetkili kurullarında onaylanmıştır. Görevi iade etme kararı kişisel değil parti kararıdır. Bu karar alınırken Merkez Yönetim Kurulu fazla zorlanmadı. Göreve iade etmenin zamanı ile ilgili endişeler kısa zamanda giderildi ve karar oybirliği ile anlındı.
 
Öncelikle neden böyle bir karar alındığı üzerinde durmalıyız. Hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alınan netice en önemli sebeptir. Parti yetkililerinin seçim sonuçlarını iyi analiz ettiği kanaatindeyim. Seçmen 12 yıldan bu yana “DEĞİŞİM”  talebini tekrarlıyor.
 
Seçmenin talebini iyi anlamak gerekir. Seçmen bir partiyi gönderip başka bir partiye iktidar şansı verdiği ve hatta son üç seçimde (milletvekili, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı) isimleri de değiştirdiği halde bu talep devam ediyor. Seçmen “KÖTÜ YÖNETİMİN SONA ERMESİNİ” istiyor. Bize göre seçmenin değişimden anladığı bu.
 
Peki, bu karar seçmenin talebinin neresinde? Diye sorabilirsiniz. Sayın Genel Başkan önümüzdeki bir ayı bir kampanya şeklinde üç temel yasanın geçmesi için çalışmakla geçireceğini söylüyor. Bu yasalar, Kamu Reformu Yasası, Siyasi Partiler Yasası ve Belediyeler Yasası. Kısacası halkın beklediği “DEĞİŞİM”başlıyor.
 
Türkiye’nin çeşitli yardım programlarını uyguladığı hiçbir ülkede bulunmayan TC YARDIM HEYETİ konusuna gelince. Bu heyet 1974 sonrası koşullarda zorunluydu. Kıbrıs Türk Halkı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurarak demokratik kurallar içinde egemenliğini kullanacağını kanıtladı ve Türkiye Cumhuriyeti bunu tanıdı.
 
Kıbrıs’ta ANAVATAN TÜRKİYE ile ilişkiler bakımından olumlu olarak en duyarlı kesimin Demokrat Parti Ulusal Güçler ve DENKTAŞLAR olduğu bilinen bir gerçektir. Bu konuyu kimse istismar etmeye kalkmasın. 1996 yılından beri bu konuyu gündeme taşıyan Serdar DENKTAŞ’ı kimse “niçin kaldırmadın?” diye suçlayamaz. Bir seçim sonrasında bu konuyu gündeme getiriyorsa, asıl vazifesi KKTC’ye kullandırılan kaynakların öngörüldüğü gibi kullanılmasını sağlamak olan kimi atanmışların, hükümet programına alınan bazı uygulamaları nasıl engelledikleri veya seçimlerle ilgili üzerlerine vazife olmayan davranış ve söylemlerini sorgulaması gerekir.
 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları ülkeyi yönetenleri denetleyebilmeli, verilen sözlerin niçin yerine getirmediğini sorgulayabilmelidir. KKTC’de demokrasi ve hesap verebilirlik ancak böyle gelişir. KKTC Halkına verecek bir hesabı olmayanlar buna karışamaz.
 
Sayın Genel Başkan’ın görevi iade sonrasında sürdüreceği kampanya şeklindeki veya çok yoğun faaliyetlerin birisi de partinin “vizyonu ve yenilenmesi” ile ilgili çalışmalar olacaktır. Her iki konuda da acil çalışma yapılmasına inananlardanım. Bu konu seçmenin “DEĞİŞİM” talebiyle doğrudan ilişkilidir.
 
Demokrat Parti Ulusal Güçler’in güçlü bir örgüt ve yönetim yapısına kavuşturulması zorunludur. Her şeyden önce parti yetkili kurulları tüzükte öngörüldüğü gibi çalışmalı, bu konudaki yetersizlikler kısa sürede giderilmelidir. Bu konu partinin kurumsal yapısının güçlendirilmesi bakımından önemlidir. Her şeyi Genel Başkan’dan bekleme anlayışı terkedilmeli ve “ben de ne yapabilirim?” diye düşünülmelidir.
 
Partinin vizyonunun yeniden oluşturulması, yeni tüzük ve program çalışmalarında işin yükü yine Genel Başkana bırakılmamalı. Bu konuda herkes görüş ve düşüncesini ortaya koymalı ve çalışmalara katılmalıdır.
 
Yeni tasarı veya projeler belirli kişi veya kişilere sipariş edilerek veya beynin kıvrımlarında var olanlarla yetinilerek hazırlanırsa ve ortaya çıkan yeni görüş ve tasarılar sadece bir oda dolusu insanla tartışılarak benimsenirse amaca hizmet etmeyecektir. Yetkili kurullar sadecetasarıları meşrulaştırmak için değil işin her safhasında kullanılmalıdır. Yetkili kurullar karar vermeden önce proje ve tasarılar her kademedeki partili ile tartışılmalı ve alınacak kararların parti tabanı tarafından benimsenmesine önem verilmelidir.
 
Yapılacak Tüzük değişikliği çerçevesinde Parti isminin Demokrat Parti olarak benimsenmesi öngörülmektedir. Demokrat Parti Ulusal Güçler ismi, İrsen KÜÇÜK Hükümetinin düşürülmesi sürecinde benimsenmişti. Bu isim benimsenerek partinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne inananların çatı partisi olduğu seçmene hatırlatılmıştı. Partinin bu misyonunda bir değişiklik yoktur. Ancak öyle olmadığı halde parti içerisinde bir Ulusal Güçler kanadı varmış gibi dışardan birileri parti içine propaganda yapmaktadır.
 
Dışardan yapılan kışkırtmaları önlemek ve bu süreçte partiye katılanların partinin politikalarını benimsediklerini kanıtlamak için tekrar kuruluş aşamasındaki isme dönmek faydalı olacaktır. DEMOKRAT PARTİ kötü yönetimi kabul etmeyerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkanların, kısacası “DEĞİŞİMİN” partisi olduğunu bir kez daha seçmene ispat edecektir.
 
Sayın Serdar DENKTAŞ’ın Başbakan Yardımcılığı görevini iade ederek sadece Parti Genel Başkanı olarak görev yapacağı bu ilk günde; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin’de yeni bir dönem başlamıştır. Bu gün bir siyasetçi koltuk sevdalısı olmadan da politika yapılacağını kanıtlamaktadır. Bugün ülkemizde değişimin yapılabileceğinin kanıtlandığı ilk gündür.
 
Yeni dönem “Artık daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla denetim, daha fazla insan hakları, daha fazla fırsat eşitliğine gidecek yolda adımlar atmanın zamanıdır.”