Bir toplumun ne kadar birlik olduğunu anlamak isterseniz o toplumdaki sivil toplum örgütlerinin nasıl çalıştığına bakın. Çünkü sivil toplum örgütü demek gönüllü hizmet demektir!

Bir toplumun ne kadar birlik olduğunu anlamak isterseniz o toplumun devletine ne kadar saygı gösterdiğine bakın. Çünkü koşulsuz olarak devletin ayrım yapmadığına inanılırsa saygı gösterilebilir.

Bir toplumun ne kadar birlik olduğunu görmek isterseniz o toplumun seçim sonuçlarına ne kadar saygı duyduğunu izleyin. Şaibe, üçkağıt, hile ve algı ile oynanarak, birbirini karalayarak seçimleri yürütmek ve seçim kazanacağını zannetmek topluma hizmet için değil, koltuğa oturmak için gösterilen bir performansın göstergesidir.

***

Bir toplumun tek vücut olmasının gerçekten ne kadar istenip istenmediğini gözlemlemek isterseniz o toplumun liderlerinin ya da o devletin yöneticilerinin bunu ne kadar desteklediğine bakın.

Birlikteliği desteklenen bir toplum hizmeti ayrımcılık olmadan aldığını düşünebilen toplumdur.

Birlikteliği desteklenen bir toplum vergisini ödemekten çekinmeyen bir toplumdur.

Birlikteliği desteklenen bir toplum devletine güvenen diğer yurttaşlarla birlikte planlanan, gelecekte başarıyla, huzurla, refahla ve mutlulukla yaşayacağından kuşkusu olmayan bir toplumdur. Birlikteliği desteklenen bir toplum bütün sivil toplum kuruluşları ile birlikte toplumda veya devlette ihtiyaç sahibi noktalara kolektif bir şekilde destek vermeye hazırlanan bir toplumdur.

Devletin yurttaşlarının desteğine ihtiyacı olduğunu açıkladığı zamanlarda, yurttaşların hiçbir şekilde itiraz etmeden ya da güvensizlik belirtmeden koşa koşayardım etmekten çekinmediği toplumlar birlikteliği desteklenen toplumlardır.

Kısacası ne birlik olabilen ne de birlik olması desteklenen bir toplumuz galiba…

***

Ne acıdır ki, biz, bu ülke için, bu devlet için, varlığımız için çok uzun zamandır bir şey yapmayı zaten bir kenara bıraktık. Bunun için değmeyeceğini, bunun için yapılacak çalışmaların işe yaramayacağını çoktan inandık. Buna inanmak için de belliki çok çalışmalar yapıldı.

Biz kendimizi ne zaman toplum olarak hissediyoruz biliyor musunuz?

Oy vermek için sandığa gideceğimizde.Ya da seçim sonuçları açıklandığında.Bizim gibi düşünenlerle ortak kaderi paylaştığımıza ancak benzer yönelimli oy vermekle eşleştiriyoruz. O kadar!

Nispeten doğru ama eksik bu yönelim KKTC’de seçim ortamının hiç bitirilmediği bir sonuç doğruyor. Ki uzunca bir süre, seçim yoksa kurultaylarla bu algımız desteklendi ve beslendi. Herkesin partili olmayacağı, siyasetten yasaklı kesimde olanlar bile parti kurultaylarına odaklandı belli dönemlerde. Belki de odaklanmaya da devam edecek!

***

Sonuç:

Yıllardır ne sendikalar ne de sivil toplum örgütleri gönüllü ve istekli çalışmalarını sürdüremiyorlar. Ancak belli meslek gruplarına ait ya da belli iş gruplarına ait, ortak maddi çıkarlar için bir araya gelen örgütler tepkilerini kolektif olarak dile getiriyorlar. Ki bu da çoğu zaman, her ne kadar araya toplumsal çıkara dair güzel sözler serpiştirilse de aslında zümresel ve bireysel çıkarlar temelinde yaşanıyor.

Devlet üzerine düşeni yapamadı.Toplumuna yetemediği için güçlü olanlar istediklerini koparabilmek adına demokrasiyi zorlayan, ne kadar demokratik olduğu tartışılabilecek eylemlerle, halkın geri kalanını olabildiğince taciz eder üslupla adına eylem dedikleri varlıklarını sürdürebiliyorlar.Geriye kalan halk ise "kader" deyip yaşamını sürdürüyor.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin sokaklarında, hükumete veya devlete yönelik bu kadar sık eylem yapılan başka bildiğiniz bir yer var mı?

***

Yürünecek daha çok yolumuz olduğu kesin.Ve bizlerin tek yaptığı, ne acıdır ki, kendi önümüzü tıkamaktan başka hamleler yapamıyoruz…

Dr. Çiğdem DÜRÜST