Koalisyon hükümetinin büyük ortağı ve iktidar partisi Ulusal Birlik Partisi(UBP)'nin Ekim ayında gerçekleşecek kurultayı için hazırlıkları sürerken geçtiğimiz hafta gündeme bomba gibi düşen tüzük değişiklikleri meselesi gerçekleştirilen parti meclisi toplantısı ile bir sonuca kavuşturuldu.
Kavuşturuldu ama güvenden yoksun demokrasimiz sadece konuşmakla demokrasinin geleceğini zannetme noktasındaki sabit yerini koruyarak, harekete yeltenmeden susma ve kabullenme adımlarına geçmeden önceki son hamlelerini gerçekleştirecek besbelli…
***
Başkan adayı olacağını açıklayan vekillerden sonuca yönelik eleştiriler ise tartışmaların bitmeyeceğini gösteriyor.
Gösterdikleri tepkiler Başbakan’a olan vekillerin, esasında parti meclisinden çıkan sonuca tepkili olduklarının farkında olup olmadıkları ise muamma…
UBP’de tartışılacak başlık pek çok iken, bir yenisi de vekillerin parti meclisine yönelik tepkileri karşısında kurultayda bu tepkilerin kendilerine nasıl yansıyacağını düşündürtüyor…
Üsluplarını anlamlandırmaya çalışırken parti meclisinden çıkan 45-42 sonucuna itirazların yanı sıra oylama biçimi, toplantıyı terketme ve benzeri tavırlar hakkında söylenenler düşündürücü…
Aslında eleştiriler, tüzük değişikliği ve kurultayın birden fazla bölgede yapılacak olmasından nemalanma ihtimali olabilecek mevcut yönetime yakın isimlere gibi görünürken, oylamayı terk edenlerin de ne yaptıklarını sorgulamamış gibi görünseler de öfkeli olduklarını görmemek imkansızdı.
Adeta ilk oylamanın iptalinin usulüne uygun olmadığını, ikinci oylamanın ise birilerinin zorunlu hissetmesi için yapıldığını anlatıyorlardı.
Bunu anlatırken, bazı parti meclisi üyelerinin ikinci oylamayı beklemediklerini ifade ediyorlardı. Ancak anlaşılmayan şuydu ki, toplantıyı terk edenler sonuç alınmadığını fark etmeyerek mi gitmişlerdi, partinin haline kızdıkları için mi yoksa isim tabanlı oylamaya katılmayı reddederek açığa çıkmak istememiş olabilirler miydi?
Çünkü net sonuç alınamadığı doğrultusunda yeniden oylama kararı verilmişti.
O zaman da mevcut yönetimin istediği sonuç elde edilmişti…
***
Yönetimi geçtik, bu defa da gidenlere takıldık!
Gidenler ikinci bir oylama olabileceğini fark etmemiş miydi?
Partilerinde olan bitene kızgın olduğu için mi gitmişlerdi?
Hangisi acaba?
Çünkü böyle olunca, almak istediği sonucu görmeden, desteklediği fikri oylamadan gitmek de kendi içinde etik olmayan bir şeyleri ister istemez akla getiriyor.
Hali ile istemedikleri bir sonuç çıkmasında kendilerinin de payı vardı ve UBP içinde bir karmaşa var ise bunun devamını desteklemeyi seçmiş anlamına gelmiyor muydu?
İşte bu kafa karışıklığı ile UBP yönetimi istediği sonucu elde ederek kurultay hazırlıklarını başlamış oldu.
***
Şimdi seçim daha yakın görünüyor.
Seçim öncesi UBP’de daha bitmemiş bir kurultay süreci, terk etmiş ama bir daha bunu asla yapmayacağını söyleyen bir başka taraf da var…
O halde kavga büyüyebilir.
Nitekim sinyal verenler de çok.
Başta Töre, siyasal yaşamından kendisini tanıdığımız kadarıyla susmaz ve peşini asla bırakmaz…
UBP üyeleri seçime huzursuz girerler mi, girerlerse ne olur?
Yolunda gitmeyen ve devlet işlerinde epey uzlaşımsızlık örneği sergilemekte olan iktidar ortaklarının karşısında, birlikte hareket etmeyi tercih edip planlayabilecek bir muhalefet görüyor muyuz?
İnceleyedurun, yaşayıp öğrenelim…
Dr. Çiğdem DÜRÜST