Aşılı kişiler de tıpkı aşısızlar gibi hastalığı yayıyor ve hastalığı bulaştırabiliyor.

Yani aşılı da olsak, aşısız da toplum sağlığını aynı oranda tehdit ediyoruz!

Aşılı olan, aşısız olandan farklı olarak bulaşması halinde kendisini daha korunaklı hale getirmeyi tercih ediyor.

Yani:

Aşı olursam kendimi koruyorum, olmazsam da kendim risk altında oluyorum.

Topluma oluşturduğum tehdit her iki koşulda da aynı…

Üstelik bu ömür boyu koruyan bir aşı da değil.

***

Şimdi bakalım:

Kronik hastalık yok.

Yaş ileri değil.

Yılda 1 kez sağlık kontrollerini yaptıran sağlıklı bir bireyim.

Kuvvetle muhtemeldir ki koronaya yakalanmam halinde diğer pek çok kişi gibi soğuk algınlığı yaşayan, bunu biraz dinlenerek geçirme ansım yüksek. (Yüzlerce kişiye bu oldu.)

6 ay ile 1 yıl arasında (aşıdan aşıya farklılık gösteriyor) bunu yinelemek gerekiyor.

Anlayacağınız şimdi aşı olduğumda maksimum bir yıl sonra yeniden olmak durumunda kalıyorum.

Yani grip gibi, zatürre gibi…

***

Buradan yola çıkarak birtakım sorularım var:

27 Ağustos itibarı ile aşılıya ücretsiz, aşısıza ücretli PCR/Antijen nasıl bir mantığın ürünüdür?

Aşı zorunlu değil, PCR/Antigen zorunlu! Öyle mi?

Ancak zorunlu olmayan aşı ücretsiz, zorunlu olan PCR/antijen ücretli!!! Garip değil mi?

***

Adapass uygulamasına da bakıp, bir de böyle yorumlayalım mı?

Bu uygulama, aşılı olduğu halde devlet tarafından kaydı yapılmadığı için Adapass uygulamasına da kaydı yapılamayan yüzlerce insan var.

Aşılıların takibini gerçekleştirmekte güçlük çeken devlet, aşısızları yakaladığı yerde test sarmalı ile boğacak ama bir kez Adapass oluşturanların aşı süresi ya da antikor süresi geçtikten sonra kontrolü ve takibi nasıl yapacak?

Bu önümüzdeki 6 aydan sonra başlaması gerekecek süreçte bu takip için Sağlık Bakanlığı gerekli hazırlığı yapabilecek mi?

Daha sigortalı kişileri kimlik kartı numaraları ile sistemde tanımlayamayan bir Sağlık Bakanlığı, bu kadar spesifik bir denetimi yapabilecek mi?

Hem de kayıt hususunda bu kadar noksan iken?

Şu anda aşısız oldukları için mimlenecek kişilerin yanı sıra aşı süreleri dolmuş olan kişileri nasıl aşısızlar ile aynı haklara “geriletebilecek”?

Ya da “geriletebilecek” mi? Yoksa bir kez Adapass sahibi olmak ömür boyu yeterli mi olacak?

O zaman bu kişilerin devlet eliyle hak ihlallerinin kapılarını açmayacak mı?

Bunun takibini kim, nasıl, ne zaman yapacak?

***

Ayrıca bu iş için bir yasa gerekli mi gereksiz mi?

Yani bu aşı zorunlu mu, yasal mı?

Ücretli/ücretiz PCR/antijen meselesi yasal mi yoksa zorunlu boyutta mı değerlendirilecek?

***

Oysa, devlet önlemlerini alsa; riskli kimselerin aşılarını yapıp kısıtlamayı onlara getirse; geriye kalanlara da aşıyı isteğe bağlı bırakarak düzenli denetim şeklinde PCR/antijen ile yapmaya özendirse hem bedenlerine kimyasal almak istemeyen kişilerin haklarını ihlal etmeyecek, hem korunması gereken kitleye konsantre olacak.Üstelik de toplum sağlığı daha planlı, daha denetlenebilir ve daha az risk altında olacak.

Aşılı olduğu için rahatlıkla gezip tozma özgürlüğü olmadığını kavraması gereken o kadar çok insan var ki!

İlk günden aşı ile ilgili böyle bir karar üretilmiş olsa idi, şu anda ne ekonomi ne de yaşam bu denli olumsuz etkilenmemiş olacaktı.

Aşılı oldukları için memlekete karantinasız getirilen onca insan yüzünden de bu denli defa defa çaresiz kalmayacaktık!

***

Size kötü haberlerim var beyler!

Aşılanınca da hastalanıyorsunuz.

Aşılanınca da bulaştırıyorsunuz.

Aşılanınca da PCR/antijen gerektiriyorsunuz.

O halde aşılı ile aşısızın farkını bize kim açıklayacak? Ya da açıklayabilecek?

Dr. Çiğdem DÜRÜST