Şu hastane için yardımlaşma kampanyası içime sinmedi.
Belki bencil olduğum eleştirisi ile karşılaşacağım. Belki de yeterli yurtseverliğim olmadığı hususunda birileri hoşlanmayacak bu sözlerimden. Lakin yine de biliyor musunuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tek tam teşekküllü hastanesinin başına gelenlerin rastlantı olmaması, bunca seneden beridir bangır bangır gelen tehdidin görülmemiş olmasının faturası, bağışlarla kapatılmamalı. Hiçbir açıklama ve özür olmadan başlatılan yardım kampanyasının hiç de hoş olmadığını söylemekten kendimi almıyorum.
Ne acıdır ki bugün birçok vergisini düzenli olarak ödeyen ve devlete tek kuruş borcu olmayan insanların yine aynı sorumluluğu göstererek verdileri vergilerin karşılığını alamadıkları halde böyle bir “duygu sömürüsü” karşısında da duyarsız kalmayacakları açıktır. Ki bunun adı faturayı iki kez ödemektir…
Biliyor musunuz, sakın bugünkü hükümet almasın bu sorumluluğu üzerine. Bugüne dek sağlık bakanlığını, partisinde üstlenmiş tüm siyasal partiler ve halk tarafından seçilerek sağlık bakanlığı görevine getirilmiş tüm politikacıların; özellikle hastanenin hangi durumda olduğunu göre bile bugünlere zemin hazırladıkları unutulmamalı.
Bundan böyle sessiz sedasız kurtulunması da anlaşılır gibi değil. Ben bunu kabul etmek istemiyorum.
Bunun çok masum bir durum olduğunu da düşünmüyorum ve buna inanmıyorum. Ben istiyorum ki sorumluluk sahipleri bilinsin, farkına varsınlar. Hatta sadece hastanelerde değil, okullarda ve kamusal alanların akla gelen her yerinde bu sorumluluk artık hatırlansın.
Dünyanın herhangi başka bir gelişmiş ülkesinde bu durum yaşansa sonuçları bizdeki gibi olmazdı. Bu kadar sessizce karşılanmazdı. Ve büyük bir şanssızlık şeklinde algılanmazdı. Tek yürek olma zamanı denemezdi onlara.
Denmez, bizde de denmemeli…
Onlar;
Böylesi bir noktada ilgili bakanlar, hatta hükümetler istifa ederler.
Özür dilerler.
Bundan böyle her şeyin yoluna gitmesi için çalışmaya and içerler.
Bundan böyle doğru düzgün vergisini ödemeyenden, nemelazımcılığın bir başka çeşidi olan sorunun köklü çözümü yerine günü kurtarmaya çalışan politikacının peşine düşerler.
***
Yaşananlardan önemli bir ders çıkarılmalıdır.
Yaşananlardan durumun vahameti kavranmalıdır.
Halka veya halkın içinde toplumsal sorunları kendilerine gaile edinenlerin üzerine sorumluluğu yıkmakla, sorunların çözülmeyeceği bilinmelidir.
Hem, beni ırkçı falan olarak değerlendirmeyin; lakin biliyor musunuz bunca yabancı uyruklu insan bu memlekette yaşarken, en çok hizmeti de (belki) yabancılara verirken sağlık primlerini eksiksiz ödeyen yurttaşlar hak edilen hatta vaat edilen hizmeti alamazken bir kez daha makyajlanacak ve aslında kökten çözülmeyecek bir sorunun altına omuz vermelerini beklemek haksızlıktır, adaletsizliktir.
Şimdi bütün bunları sayıp döktükten, içimi bu şekilde boşalttıktan sonra bana hala bencil diyebiliyorsanız, hala memleket meselelerine gerektiği şekilde eğilmediğimi düşünüyorsanız söyleyecek sözüm yok.
Ajite edilmekten hoşlanmam.
Sizi bilmem, ancak ben ve benim gibiler memlekete karşı yükümlülüklerini yerine getiriyorsa elbette bunu ajitasyon olarak göreceklerdir.
Dr. Çiğdem DÜRÜST