5 yıl önce kurulan ve ülkenin en müstesna okullarından birisi haline gelen TED’in KKTC kurucusu Ali Özkan’dan aldığım bir mesaj bir kez daha göstermiştir ki vatandaşlık olayı tamamen keyfi bir hal almıştır!
Öncelikle Ali Özkan’ın mesajını sizlerle paylaşalım;
“Levent bey merhaba,
Bakanlar kurulunun kararıyla, KKTC vatandaşlığına kabul edildiğim halde, İçişleri Bakanlığı'ndan aldığım yazılı cevabı görmenizi istedim. Bir bakanlık, kendisinden önceki bir Hükümet'in çıkardığı kararnameyi uygulamayıp, geçersiz sayabilir mi?
6 Yıldır yatırımcı ve işveren olarak ikamet ettiğim KKTC’nin bir Bakanlığı'nın Müdürü'nün imzası ile bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi yok sayılabilir mi?
Bu nasıl bir iştir?
Ben adaleti nerede ve nasıl bulabilirim?
Sevgi ve saygılarımla…”
Ali ÖZKAN
Ah Ali abim ah!
Her kim olursa olsun birisi ortaya çıkıp da ‘adaleti nerede bulabilirim’ diye sorduğunda için sızlar!
Çünkü bu sorunun cevabı bizim ülke sınırları içinde yoktur…
Sen istediğin kadar bu ülkeye yatırım yap, milyonlarca lira para yatır, eğer tepede birkaç dayın yoksa değil adaleti, vatandaş olmayı da unut!
Sadece vatandaşlık olayı değil ülkedeki her şey siyasiler nedeniyle yap-boz oyununa dönüşmüştür!
Şimdi burada yaşayan sıradan birisi olsan hiç içim yanmayacak ama neredeyse tüm kamuoyunun tanıdığı bir isim olarak adım gibi eminim ki sizin de içiniz yanıyordur, bu sisteme ve sistemin getirdiği çarpık düzene!
Bu ülkede sokaktan geçeni vatandaş yaparlar ama onca yatırımın mimarları vatandaş olurken resmen dilenci konumuna sokulurlar…
Sevgili okurlar;
Düşünün bir kez lütfen…
Ülkeye gelip milyonlarca lira tutarında yatırım yapıyorsunuz, hem de torpilli olarak değil bütün şartların uygunluğunda vatandaşlık için baş vuruyorsunuz ve dönemin hükümeti de vatandaşlığınızı onaylıyor…
Sizin bundan sonra yapacağınız tek şey gidip kimlik kartınızı almak!
Aylar geçiyor ama bir türlü kimlik kartınızı alıp vatandaş olamıyorsunuz, sonra da haklı olarak İçişleri Bakanlığı’na bir dilekçe yapıp cevap bekliyorsunuz…
Aldığınız cevapta şu yazılanlarla şoka giriyorsunuz;
“Yeni yurttaşlık yasası kuralları çerçevesinde vatandaş olamazsınız!”
Öncelikle hemen belirteyim;
Yeni vatandaşlıklar konusunda birçoğu gibi ben de aynı düşüncedeyim…
Bu işin kesin kuralları olmalı ve vatandaş olacak sayısına artık bir limit getirilmeli!
Ayrıca vatandaş yapılırken çok hassas davranılmalı ve sadece hak edenler vatandaşlığa kabul edilmeli!
Hele de ülkeye ciddi yatırımlar yapanlar eğer şartları uygun hale geldiği taktirde hiç tereddüt etmeden kimlik kartları verilmeli!
Ama ne yazık ki bizde durum çok farklı…
Vatandaşlıklar haktan hukuktan yana çoktan raydan çıkmış ve siyasi rant haline getirilmiştir…
İşte sırf bu yüzden Ali Özkan’a bir önceki hükümet tarafından verilen vatandaşlık hakkının şimdiki hükümet tarafından geri alınması kepazelikten başka bir şey değildir!
NOT: İKİ GÜNLÜK BİR HAFTA SONU TATİLİNDEN SONRA PAZARTESİ GÜNÜ TEKRAR SİZLERLE BİRLİKTE BU SAYFADA OLACAĞIZ.
 
 
 
 
“Disiplin ve saygınlık!”
 
“Yeni memur olduğum yıllarda, o zaman çok saygın bir bakanlık olan şimdilerin "güzide" Dışişleri Bakanlığına babamla gidip geliyordum.. 7.30'da başlayan yaz mesaisine 7.20'de, 8 olan kış mesaisine de saat 7.50'de babam tarafından bırakılıp iş çıkışı tam saatinde alınıyordum.. Bu disiplinim, babamın disiplin ve dakikliği hayat prensibi olarak görmesi ve uygulaması neticesiyleydi.. Bakanlıkların trafik ışıklarında, Dereboyu istikametinden gelip Bedrettin Demirel Caddesi'ne dönmek üzere bekleyen rahmetli çok saygıdeğer Ertuğrul Güven ile her gün ve de hep aynı saatte karşılaşırdık. Babamla selamlaşırlar ve yollarına devam ederlerdi. Bu karşılaşma yıllarca devam etti. Babam bir gün, sabahları gecikmeye meyillenen şahsıma,
" Ertuğrul bey ne kadar dakik görüyor musun" dedi. " Her gün aynı saatte ışıklarda işine gitmek için bekliyor. Hayranım bu dakikliğine" diye ekleyerek verdi dakiklik konulu dersimi.." Baba" dedim
" Ertuğrul bey de mutlaka senin dakikliğine hayrandır, sen de her gün aynı dakiklikle ışıklarda bekliyorsun" dedim..
Nerden geldiyse, aklıma bu olay geldi.. Disiplin, işine gücüne ve kendine saygı ne kadar önemli.. Neticesinde de kazanılan saygınlık.. Birileri bana mum versin, arayacağım bu değerleri ve saygınlığı…”
 
(Dilek Yavuz YANIK)
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Hüseyin Çavuş KELLE, sizin Başkent eylemi beklediğinden uzun olunca vatandaş da artık asabi olmaya başladı. Bu arada çiftçilik yapanlar içinde kaç tanesinin devlet memuru ve işçisi olduğuna dair sorular da gelmeye başladı. Acaba diyoruz haklıyken haksız duruma düşmemek için başka bir yol mu deneseniz!
Sayın Halil SAKALLI, müdürlüğünü yaptığınız dairede bir çalışan yıllardır sadece imza atıp gidiyorsa bunda sanırız sizin de sorumluluğunuz vardır! Tamam emir yüksek yerden gelebilir ama sonuçta ita amiri de sizsiniz ve önlem almazsanız hakkınızda soruşturma bile açılabilir, uyaralım istedik!
Sayın Teberrüken ULUÇAY, bakanlıktan giderayak vatandaşlık konusunda aldığınız keyfi kararlar hanenize eksi puan olarak yazılacak! Siz gittikten sonra gelen yeni bakan da sizin kararlarınızı iptal ederse işte o zaman ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız!
Sayın Hüseyin YEŞİLDAĞLI, müdürlüğünüzdeki bazı amirlerinize vatandaşla görüşme yasağı koyduğunuz söyleniyor. İyi de böyle yaparlarsa halktan kopmayacaklar mı? Bir kez daha düşünün deriz!
Sayın Ahmet KAPTAN, Ercan’da olası bir grev kararını açıklamanız bile başta turizmciler olmak üzere çok kişiyi tedirgin etti. En iyisi iki aylık turizm sezonunun bitmesini beklerseniz desteğiniz daha çok olacaktır gibi geldi bize!
Sayın Menteş GÜNDÜZ, seçimlerde kazanmanız için epey ter döken bazı dostlarınızın telefonlarına bakmadığınız yönünde sitem mesajlarınız geliyor. Hayırdır yoksa bir dahaki seçimlere katılmayı düşünmüyor musunuz?
Sayın Kazım ANT, mazbata suçları artık polis memurlarımızı ve ailelerini de ciddi bunalımlara sürüklemeye başladı. Bu işlerin uzmanı ve öncüsü olarak yaşananları takip altına almanız isteniyor. Anlayacağınız iş başa düştü yine!
Sayın Mustafa AKINCI, Brüksel’de yabancı gazetecilerle yaptığınız toplantı bizim bazı meslektaşların tepkisine neden oldu. Umarız dönünce de kendi ülkenizin basın mensuplarına da geniş açıklamalar yaparsınız…
Sayın Hakan KUNTAY, her ne kadar parti MYK’sına giremeseniz de adınızın iki bakanlıkta geçtiğini biliyor muydunuz? Özellikle teknokrat kabinede olmanızı isteyen çok sayıda partiliniz bu görüşlerini dile getirmeyi sürdürüyorlar…
Sayın Ahmet GÜLLE, engelli vatandaşlarımız hastanelerdeki olumsuz koşullar nedeniyle yaptıkları şikayette yerden göğe kadar haklıdırlar. Bu arada bakanlık koltuğunu koruyacağınız da konuşulmaya başladı eğer doğruysa lütfen onların sorunlarını listenin başına ekleyin…
Sayın Ersin TATAR, genel başkanlığa adaylığınızı açıkladıktan sonra gelen telefon sayısında yoğunluk yaşandığı gözleniyormuş. Bu arada kurultaya ciddi ve profesyonel bir ekiple hazırlıklara başlamışsınız bile, hadi hayırsılı…
Sayın Fatih YARIMBAŞ, teşkilatın olanakları ile dün akşam 400 kadar misafire Dipkarpaz’da iftar yemeği verdiğinizi mutfağınızın değme restoranlara taş çıkarttığını duyduk. Allah kabul etsin, umarız diğer bölgelere de ulaşırsınız…
Sayın Fikret ÇİVİSİLLİ, piyasada satılan gereğinden pahalı domatese karşı savaş açıp tarlalarınızı halkın kullanımına açma kararı almışsınız. Kilosu 50 kuruşa organik domatesleri kim almaz ki? Yarın kasalarla sizin bahçedeyiz haberiniz olsun…
Sayın Asım DEDEZADE, son iki gündür adınızın bir bakanlık için geçtiğini biliyor muydunuz? Eğer üç vakte kadar bu konuda kapınız çalınırsa hiç şaşırmayın olur mu? Sizden daha iyisini bulacaklar değil ya!
Sayın Feriha NURLUÖZ, yaptığınız ilk söyleşiye bakıldığında dergi yazarlığında hiç de fena olmadığınız görülüyor. Bu arada birkaç gazeteden de yazarlık teklifi gelebilir hazır olmak değil mi? Kaleminize ve yüreğinize sağlık…
Sayın Reşat AKAR, sizin de basın dünyasında ciddi bir teklif aldığınızı ve kara kara düşünmeye başladığınız yönünde söylentiler çıkmaya başladı. Aklınızdan bile geçirmeyin deriz zira Besim bey sizi dünyanın öbür ucuna kadar koşturur!

GÜNÜN FOTOĞRAFI: