UBP ve DP-UG yerel seçimlerde ortak adayları olarak Lefkoşa’da, Rauf Denktaş’ı; Mağusa’da Resmiye Canaltay’ı çıkaracak. İki partinin diğer pek çok ilçede belediye başkanlığı seçimleri için ortak aday çıkarmaya hazırlandığı biliniyor.
Bu yöndeki bilgiler, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun UBP ve DP-UG’la yeni bir koalisyona gidilmesini planladığına ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrar adaylığını koymak üzere çalışmalarına hız verdiğine ilişkin iddiaları güçlendiriyor.
CTP-BG içindeki kurultay hesapları ise parti başkanlığı yarışında Özkan Yorgancıoğlu’na karşı Asım Akansoy ve Mehmet Çağlar’ın öne çıkacağını gösteriyor. Kimi zaman atamalarda bile inisiyatif almadığı için eleştirilen, bazen de sakinliği ile olumlu puan toplayan Yorgancıoğlu’nun, tüm olumsuzluklara rağmen partisinin bölünmüşlüğünden ötürü kurultayda oyları kendisine çekmesi beklenebilir.
Ancak CTP-BG içindeki çelişkilerden azami ölçüde kendilerine fayda sağlamayı uman UBP ve DP-UG yerel seçimler için çıkaracakları ortak adaylarla CTP-BG’yi hayli yoracak gibi görünüyor. Kaldı ki milletvekili seçimlerinde Eroğlu listesinden de oy alan CTP-BG milletvekillerinin varlığı, CTP-BG’yi kendi içinde iyiden iyiye savunmasız hale getiriyor. UBP/DP-UG arasındaki yerel seçimlere yönelik koalisyon seçimlerden başarıyla çıkarsa, yerel seçimlerin hemen ardından erken genel seçim sinyallerinin artması öngörülüyor.
Partiler içerisindeki iktidar kavgasının yurttaşı bir seçimden çıkıp diğerine girmeye zorlayacak oluşu, patronaj sisteminin yaşadığı maddi ve siyasal krizin sonuçları ile yoksullaşarak yüzleşen yorgun seçmeni bir karar vermeye itecektir: Seçmen ya kendi çıkarlarını korumak için sistemden düşünsel manada kopacaktır veyahut yaşadığı sorunlara artık çözüm getiremeyen sistemin kendi üzerine çökmesine seyirci kalacaktır.
Geçen seçimlerde hiçbir partiye oy verilmemesini savunanların haklılığı gün geçtikçe boşuna pekişmiyor: Politikacıları ile beraber sistemin mevcut siyasal partilerinin hiçbirinin yeni bir seçenek oluşturamayacağı netleşerek, ortaya çıkıyor.
İktidara gelen siyasal partiler seçmenin dertlerini çözecek ve yoksullaşmanın önünü alacak herhangi bir öneri geliştiremiyor, değişimin ideolojik zemininin ne üzerine oturacağına dair kapsamlı ve mantıklı bir yanıt bulamıyor.
Böylelikle sistemin yaşadığı kriz en dip noktasına doğru hızla yol alıyor. Seçimleri boykot, sistemin ürünü partileri ve politikacılarını işgal ettikleri meydandan çekilmeye zorlamak için kaçınılmazdır. Çünkü seçmen sürdürülemez düzenin yıkılması için güçlü bir tavır sergilemedikçe siyasal partilerde kökten bir dönüşüm yaşanması söz konusu olmayacaktır.