Uzun süredir notlarım arasında olan ama bugüne nasip olan bir konu…

Öncelikle belirtmeliyim ki sigara reklamlarının hem gazetelerde hem de yollarda tabelalarda yasak olmasını destekliyorum…

Çünkü reklamın özendirici etkisi çok büyük ve özellikle de gençler için hassas bir konu!

Sigaranın zararları ortada, canını seven kullanmaz, daha uzun ve sağlıklı yaşar, çevresine de zararlı olmaz…

Ama artık içki konusunu da gündeme getirmekte yarar görüyoruz!

Hoş rahmetli babam sürekli olarak sadece sosyal bir içici olduğu halde  ‘içki iç ama sigara içme’ nasihatlarında bulunurdu ama…

Gelinen süreçte trafik kazalarının, hele de ölümlü olanlarının genelde alkollü sürüşten olduğu da göz önünde bulundurulursa buna çok ciddi yaklaşmak zorundayız.

Bu ülke sınırları içinde nasıl sigara reklamları yasaklandıysa…

Yollardaki otel reklamlarında ‘casino’ kelimesi çıkarıldıysa…

Artık içki reklamlarının da kaldırılmasını konuşmalı, tartışmalı ve bir karar üretmeliyiz!

Geçenlerde yapılan ve yayınlanan anket sonuçlarını kimse yabana atmasın…

Gençlerimizin alkolle tanışma yaşı ortaokul yıllarına kadar inmektedir!

Bu yaşlar ergenlik yaşlarıdır ve gençlerin iyi ya da kötü her şeye çok kolay eğilim gösterebileceği bir süreçtir…

Sokak aralarında, ana yollarda apartmanların tepelerinde renkli ışıl ışıl içki reklamları belki bunları ithal eden şirketlerin ceplerinin doldurulmasına neden olabilir ama!

Peki ya gençlerin bu merete özendirilmesinin nasıl bin açıklaması olabilir ki…

Bu arada şunu da vurgulamakta yarar görüyoruz…

Sonuçta ülkeye ithal ettikleri içkilerin reklamlarını vatandaşın gözünün içine sokar gibi tabela koyan işletmeleri kınayamıyoruz…

Çünkü olayın bir de ticari boyutu var ve elbette bunun için de reklam olgusunu iyi kullanacaklar!

Yanlarında çalıştırdıkları çok sayıda kişiyi ödeyecekler…

Ama işin reklam ve özendirme boyutu da bu ülkenin yöneticilerinin sorumluluğunda olan bir olaydır!

Madem ki sigara zararlı reklamı yok…

Kumar zararlı reklamı yok!

Alkol de zararlı olduğu hatta yollarda ölümlü trafik kazalarına neden olduğu için bunun da özendirici olmaması için reklamı yasaklanmalı, bunda da öncelikle gençler ön planda tutulmalıdır.

Pazartesi günü: 30 kuruşa alıp 5 TL’ye satıyorlar…

Akaryakıt istasyonlarında içki satılır mı!

Tabi ki satılmamalı ama bizde artık bu şeyler raydan çıkmış durumda…

Lütfen aracınıza akaryakıt aldığınız istasyonları bir güzel inceleyin!

Mübarek hepsinin bir marketten farkı yok…

Hatta domates biber satan da var!

Bunları satsınlar ama içkiye gelince…

Bunun bir izah tarzı bile olamaz!

Buralara market ve hele de içki nasıl ve hangi mantığa göre veriliyor anlamak çok güç…

Tamam insanlar başka marketlerden de alıp araç sürürken buz gibi bir bira içebilir ama!

O da artık onların sorumluluk alanına girer…

“Besleme miyiz, mağdur mu?”

“Kıbrıs'ta Kuzey'in kişi başına GSYİH'sı (GDP) Güney'in yarısı kadar. Bunun nedeni Rumların bizden daha akıllı veya daha çalışkan olduklarından değildir tabii ki. Nüfusun en az yarısı (tahminim çok daha fazlası) TC'den gelip ülkemize yerleşen insanlarımız. Her bir bireyin bütçeye maliyeti olduğundan yola çıkarak ve TC'nin bütçemize krediler hariç katkısının yaklaşık %13 olduğu gerçeğini de dikkate alarak önemli bir durumun altını çizmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır. İthalatımızın neredeyse tümü TC'den ve ithalat rakamlarımız ihracatımızın 10 katından fazla. Bu üç temel noktaya eklenecek daha çok veri ortadayken şimdi sormak lazım:

Biz ‘besleme"’miyiz mağdur mu?

(Hasan Ulaş ALTIOK)

“Bulduğunu değil tuttuğunu…”

“Londra'da 10 yıllık ehliyet yenileme 17 sterlin (78 TL).
Teksas'ta 10 yıllık ehliyet yenileme 25 Dolar (89 TL).
Güney'de 10 yıllık ehliyet yenileme 40 Euro (155 TL).
Türkiye'de 10 yıllık ehliyet yenileme 15 TL
KKTC'de ise 10 yıllık ehliyet yenileme 830 TL. Yani bir laf vardır: "bulduğunu değil tuttuğunu şey etmek..."

Benim bile ağzımı bozacaklar vallahi.

(Mete HATAY)

Veysel Şahin kaçtı mı!

Yeni Bakış gazetesinin ‘Veysel Şahin Kaçtı’ haberinden sonra bazı yetkililerin açıklama yapmasını beklerdik…

Anlaşılan çok bekleriz!

Olayın vehameti şurada yatıyor;

Sanal bet işinde çok büyük bir servet yapan Veysel Şahin Türkiye’de aranan ve bulunduğu zaman tutuklanacak bir şahsiyet…

Bunu hem Türkiye basını hem bizim basın defalarca yazdı!

Şahin’in KKTC’de olduğu ciddi yatırımlar yaptığı da biliniyordu…

Peki o zaman niçin KKTC’deyken tutuklanıp Türkiye’ye gönderilmedi!

Hani iki ülke arasında bazı işbirliği ve protokoller var ya…

Bazıları için bunlar işlemiyor ya da işletilmiyor mu?

Soru bu…

Temel Bulut mağdurları soruyor!

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst’ün Lefkoşa-Girne olu üzerindeki Lavinyum sitesi sakinlerine yol sözü verdikten sonra burada oturan çok sayıda vatandaş memnuniyetini dile getirirken aynı zamanda Temel Bulut vakasını da sormadan edemiyor…

“Tapularımız ne zaman verilecek?” diye!

Ne yazık ki gerçek böyle…

Yıllar önce ülkede Temel Bulut rüzgarı esti ama çok fazla da sürmedi!

Tapu veremedi, çok sayıda kişi ve kuruma borçlandı…

Biz ne yaptık;

Ona KKTC kimliği vererek ödüllendirdik!

Hala da vatandaş…

Halkın hakkını hukukunu arayacak bir makam arıyoruz!

Sosyal medyadan şikayetçiyim…

Bir dost kahve içmeye ofise geliyor, elinde telefon 5 dakika bana konuşsa 25 dakika elindeki telefonda aklı da gözü de…

Ben başkasına gidiyorum durum farksız, adam kahve içerken bile bana değil ekrana bakıyor!

Eve misafir geliyor hepsinin elinde kocaman birer telefon…

Keyifli sohbet yapacağımıza onların telefonuna gelen mesaj seslerinden illallah ediyoruz!

Dostlara mangala davetliyiz, bahçede elinde telefon olmayan hiç kimse yok…

Meyhanedeyiz, hemen herkesin elinde birer telefon içerken bile gözleri orada!

Yolda gidiyorsunuz araçların en az yarısındaki sürücülerin gözleri yolda değil, sosyal medyada…

Hepsi de bir konu oldu mu suçlayınca resmen iflit oluyorum;

Filancı kişi sosyal medyada bilmem kime yüklenmiş ya da yeni bir araba almış, haberim yok muymuş!

Huzur evde;

Çünkü belli bir saatten sonra yasak getiriyorum, interneti de kapatıyorum!

Deneyin derim, huzuru siz de yakalayın…