Bir okurum mektup gönderdi, ben de burada yayınladım.
Beni Kıbrıslılaştıramadığını söyleyen bir okurun mektubuydu.
Sonra sevgili Can Savran bu konuda bir yazı yazdı, ortalık karıştı.
Ülkenin aydınları birbirine girdi!
Medeni tartışmalara amenna!
Ama düzeysiz yorumlar ve suçlamalar saçma sapandan öteye gitmiyor.
Niçin mi?
Biz istesek de istemesek de artık, Kıbrıslı Türklerle, Türkiye’den buraya gelenler birbirine karışmış, kız alıp vermişlerdir.
Artık her ailede en az bir tane Türkiye’den gelen insanımız mevcuttur.
Bunu da geçtim…
Dün Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi yendiği maçta, bulunduğum ortamda Kıbrıslı kardeşlerimizin çoğunluğuyla gurur duydum.
Siz ne kadar Kıbrıslı-Türkiyeli edebiyatı yapadurun, bu ülkenin çoğunluğu artık bu tür tartışmaların saçma tartışmalardan öte gitmeyeceğini biliyor.
Eğer bu ülkenin yüzlerce insanı, maç seyretmek için İstanbul Arena’ya gidiyorsa, bir maç sonrası konvoy yapıp binlercesi yola dökülüyorsa, bunu tartışmak ancak başkalarını sevindirir.

Bu arada;
Geçen gün bana mektup gönderen ve beni Kıbrıslılaştıramadığı için üzgün olduğunu söyleyen okurum bana ikinci mektubunu göndermiş.
Kendisine çözüm paketini sormuştum ve hemen olduğunu da eklemiş.
Yazdıklarına aynen katılıyorum.
İşte o mektup;

“Sayın Levent Özadam bugünkü (dünkü)yazınızda size yazdığım yazıyı konu edinmişsiniz ve benim paketim var mı diye sormuşsunuz.
Evet benim paketim var. Hem bu paketi siz de çok iyi biliyorsunuz. Bizde üretilen hiçbir şey Türkiye'nin Mersin gümrük kapısından geçemiyor.
Bir ülkeyi de kalkındıracak olan ticaret ve sanayidir. Bunu siz de çok iyi bilirsiniz.
Bizde girişimci kişiler yok mu. Elbette var. Hatta Türkiye buraya gelmeden çok öncelerinden beri var. Bizin Güneş makarnamız vardı. Biz onu yiyerek büyüdük. Bizim Koop ayakkabı fabrikamız vardı. Onun ürettiği ayakkabıları giydik. Hem de Rum tarafına da sattık.
Bizim konfeksiyon fabrikalarımız vardı. Onların ürettiği elbiselerle büyüdük. Ha şimdi çağ değişti dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet çağ gelişti dıştan da gelecek. Ama bu tek yönlü olmayacak .
Türkiye'den buraya sıfır veya çok az bir gümrükle o dev ekonominin ürettiği her şey gelecek. Ama senin ürettiğin hiç bir şeyi Türkiye almayacak. ABAD kararlarını isterse Türkiye artık siz daha önceki gibi ticaret yapın deyip bir çırpıda bize kaldırtabilir. Ama olmaz kendi ülkesine bizim ülkemizde üretilen hiçbir şeyi almıyor, hem de çeşitli nedenlerle ABAD kararlarının kaldırılması için girişimde bulunmuyor.
Eeee bu halk ne yapsın yani.
Siz de sanayi odasını çağırın. Onlar size bu konularda daha detaylı bilgiler verirler.
Zaten bildiğinize da inanırım.
Bu halk portakal üretir satamaz. Patates üretir satamaz. Zeytin yağı üretir satamaz. Sanayide bir şey üretir satamaz.
Yani Kıbrıslı Türkler ticaret yapamaz durumda. O zaman da bu ülkeye nasıl para girecek. İşte bizim paketimiz bu. Yani artık Türkiye bir karar vermeli. Ben para göndermiyorum ama işte kapıların her türlüsünü size açtık varın ticaretinizi üretiminizi kendiniz yapın ve kazanın desin.
Kapılar tek yanlı değil çift yanlı açılsın.
Yani milliyetçi söylemler karnımızı doyurmuyor ve bizi hiç ilgilendirmiyor. Bunun içinde pastırma olmaktan bıktık.
Keselerini üretmeden bir yerlere dayanarak dolduranların söylemleri artık bizi zerrece ilgilendirmiyor.
Evet, Kıbrıslı Türklerin üretip kara kazanma paketi var ama bunu engelleyen de bir Anavatanı var.
Anavatanı suçluyorum. Çünkü o bile bize bir Brüksel'in ya da bir Berlin'in uyguladığını ambargoları uygularsa ancak öyle denebilir.
Ha sizin bahsettiğiniz o yalaka takımıysa bizi hiç temsil etmez. Zaten tok da açın halinden anlamaz.
O kesesini milliyetçilikle doldurur, benim çevremse bakar. Ama artık bu bakmalar da usandırdı.Yanardağın patlamadan önceki hali gibi halk da dumanlar püskürtmeye başladı. Bunu görüp önlem anlamak ticaret ve sanayimizin gelişmesini engelleyici önlemleri kaldırmak Anavatanın görevi.
Yani ticaret sanayi ürünleri hep Türkiye'den buraya değil, Türkiye üzerinden çıkış verilmesinden geçtiğini belirtmek isterim…”


MESAJ KUTUSU


Sayın Mutlu ATASAYAN, Cuma günü KKTC’de yapılan ÖYS seminerine söz verdiğiniz halde gitmediniz ve 45 dakika geç başlamasına neden oldunuz. Yurt dışından gelen konuklara çok ayıp ettiniz.

Sayın Ersin TATAR, bugün bakanlığınızın elektrikleri kesileceğinden bol miktarda mum ve il feneri stokladığınız söyleniyor. Sendika bu kez çok kararlı görülüyor ve hiç de şakası yok gibi değil mi?

Sayın Ahmet HAVUTÇU
, LTB’deki grevin uzamasında iki tane müsteşarın isimleri anılmaya başladı ve bunlardan bir tanesi de sizsiniz. Ne ilginiz var bilemeyiz ama kulislerde isminiz fazla anılır oldu.

Sayın Mehmet ADAHAN,
belediyeye aldığınız yeni kamyonun borcunu ödemeyince servise gönderdiğinizde el koymuşlar. Bu hallere düşecek kişi miydiniz siz? Büyük geçmiş olsun, umarız bundan böyle belediyelere de mazbata çıkarılmaz.

Sayın Necdet NUMAN, Dikmen’de 600 ailenin tapu sorunu çözülmeyince istenmeyen adam ilan edilmişsiniz. Bölge halkı yakında siyah çelenk koymaya gelecek haberiniz olsun.

Sayın İrsen KÜÇÜK
, önceki akşam Gönyeli Spor Kulübünün rakı gecesine gitmediniz ama 2 bin TL kattı ile adınızdan epey söz ettirdiniz. İyi de gitmediniz çünkü Kaşif ve ekibi tam kadro oradaydı.

Sayın Boysan BOYRA, sınavı kazandığı halde istihdam edilmeyen 5 Sayıştay denetçisi genç için yakında dava dosyalayacağınızı duyduk. Birileri artık bu gençleri fark etti ya şimdi onlardan mutlusu yok.

Sayın Osman TABAK
, Gönyeli’deki rakı gecesinde Kaşif ekibinin yanında yer alınca telefonlar hemen işledi ve kuşlar haberleri İrsen beye götürdü bile. İrsen bey katıldı da onun yanına gitmediniz mi, değil mi?

Sayın Halil BAYRAKTAR, çok iddialı bir şekilde mantar üretimine girmişsiniz. İyi de yaparsınız çünkü pazarda 20 TL’den aşağı mantar bulamadık. Hayırlı işler bol müşteriler dileriz.

Sayın Hasan ERÇAKICA,
Kıbrıslılık konusunda Nazım Beratlı ve Kudret Akay ile sosyal paylaşım sitelerinde yaptığınız tartışma son iki günün konusu oldu. İzleyenler bu tartışmanın nasıl sonuçlanacağını merakla bekliyorlar. Üç aydın insanın medeni tartışması memnuniyet yarattı.

Sayın Yücel ATAKARA, belediyenizin son ihalesi konusunda çeşitli söylentiler yayılmaya başladı. Sayıştaş’ın her an olaya müdahale edebileceği iddia ediliyor, bizden uyarması.

Sayın Zeki ZİYA
, sizin Alayköy’deki çiftlikteki bir devekuşu kümesten kaçmış ve ancak Metehan’da yakalamışsınız. Acaba o da mı mazbata mağduruydu da çareyi güneye kaçmakta buldu?

Sayın İlkay ASLIM, bilardo hocası tutunca oyunu epey ilerlettiğiniz görülmüş. Cumartesi günkü turnuvada bazı gazeteci ve iş adamlarını darmadağın ettiğiniz söyleniyor, tebrik ederiz.

Sayın Hasan Yılmaz IŞIK,
bazı uyanık işletmeler yeni yıl kampanyası diye vatandaşı kandırmaya başladı. İki ay önceki etiketten satıyorlar ama yeni yıl kampanyası diyerek halkın gözünü boyuyorlar, yoğun şikayetler var.

Sayın Cemal ÖZYİĞİT, ülkenin kurtulması için Kuvay-ı Milliye ruhu istemeniz, milliyetçi kesimi epey memnun etti diyorlar. Ama yine de yakında adınız Ergenokoncu’ya çakırsa sakın şaşırmayın olur mu?

Sayın Mehmet UYSAL, parti içinde erken seçim isteyenlerin başında geliyormuşsunuz. Yakın dostlarınız erken bir seçimde sonucun felaket olacağını düşünürken sizin formülünüz merak konusu olmuş.

Sayın Ahmet KAPTAN
, belki şeker hastası olmayabilirsiniz ama çaya 5 şeker koyarak da epey abartıyorsunuz. Belli bir yaştan sonra şeker, tuz ve una dikkat.

Sayın Göksel SAYDAM, Larnakalılar gecesinde epey duygusal anlar yaşadığınız gözlemlenmiş. Gençlik yıllarınız aklınıza geldi değil mi? Hala bir çok genci cebinizden çıkarırsınız hiç hayıflanmayın.

Sayın Börke KAŞİF
, ikinci tur olana kadar babanızdan konuşma yasağı cezası aldığınız söyleniyor. Ara sıra büyük sözü dinlemek lazım değil mi?

Sayın Metin GÖKALP,
geçen yerel seçimlerden sonra sesiniz soluğunuz kesilmiş diyorlar. Siyasette gelecek vaat eden birisi olarak evde oturarak siyaset yapamazsınız. Bu ülkenin kasaba politikası yeme içme masaları olmadan başarı şansı tanımıyor.

Sayın Mine GÜRSES
, sana pek acımam ama o torunu da baskı ve şantaj ile Fenerli yaptın ya ne diyeyim sana. Çocuk ta Amerika’dan buraya geldi, geldiğine pişman oldu değil mi?

Sayın Alihan PEHLİVAN,
dün akşam maçın son 20 dakikasında telefonları kapatıp yorganın altına girmişsiniz. Bu da demektir ki üçüncü çocuk da yoldadır. Tayyip bey sizin ile gurur duyacak…


Günün Fıkrası

Uzun bacaklı piliç


Oldukça yakışıklı ve cüsseli her hali ile dört dörtlük bir adam
bardan içeri girer.
Yanında da bir devekuşu vardır, birlikte bara yaklaşırlar. Kadınlar adama hayran kalırlar.
Adam barmene seslenir;
- Bana bir viski devekuşunu göstererek
- Buna da bir tas su, der ve içtikçe içerler. Sonra adam, “hesap” der. Barmen: “26 $ 48 cent” der.
Adam elini cebine atar. Cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkar.
Barmen sayar, tamı tamına 26 $ 48 cent.
Adam ve devekuşu ikinci gün yine gelirler içerler. ‘Hesap’ ister, barmen ‘32 $ 28 cent’ der.
Adam elini cebine atar bütün parayı bırakır çıkarlar.
Barmen sayar 32 $ 28cent tamamdır. Barmen Saskin olayin sırrını çözmeye çalışır, ama nafile.
Üçüncü gün, dördüncü gün adam ve devekuşu gelir gece geç saatlere
kadar içerler hesap ne kadar olursa olsun adam elini cebine atıp,
bütün parayı bırakır, barmen sayar hesap tamam. Ne 1 cent eksik ne
fazla. Barmen kafayı yemek üzere dayanamaz ve adama bu işin sırrını sorar. Adam anlatır;
- Bir gün yolda Aladdinin Sihirli lambasını buldum. Oğuşturdum, içinden Cin çıktı ve bana üç dilek dilememi söyledi. Ben de diledim ...
1.Çok yakışıklı ve kadınların hayran olduğu bir tipim olsun.
2.Her yerde her zaman ne kadar paraya ihtiyacım olursa olsun ve elimi cebime attığımda o kadar para hazır olsun.
Barmen paranın sırrını öğrenip, rahatlamıştır. Sonra devekuşunu göstererek sorar;
- Peki bu nedir bu?
Adam cevap verir;
- Haaa o mu, üçüncü dileğimdir O, beni hiç yalnız bırakmayacak uzun bacaklı bir piliç istemiştim, galiba beni yanlış anladı ..