Ülkenin durumu ortada…
Memlekette iyi giden tek bir şey bile olmayınca bunun sorumlusu elbette ki siyasiler hedef tahtası haline geldi!
Vatandaşın artık mevcut siyasilerden ve siyasi partilerden beklentisi neredeyse hiç kalmadı…
Ama yine de bir umut var…
En azından ben gittiğim, gezdiğim yerlerde kendi kulaklarımla duyuyorum;
Halk mevcut siyasete ve sisteme büyük öfke duyarken hemen her yerde Kudret Özersay’ın adı dillerden düşmüyor!
Bir çok kent ve kırsalda Özersay tünelin ucundaki ışık olarak görülüyor…
Kimine göre ‘Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde elde ettiği başarıyı genel seçimlerde elde edemez’ görüşü hakim olsa da!
Hatta bazıları diyor ki;
“Özersay Cumhurbaşkanlığına yakışır ama hükümet olmayı beceremez!”
Böyle düşünenler kim biliyor musunuz;
Onun siyasi bir oluşum kurarak siyasete girmesinden korkanlar!
Çünkü şu anda Kıbrıs Türk siyaseti dip yapmış durumda ve çaresizlik içinde çırpınıp duruyor!
Hükümet edenler bile kokuşmuş sistemden bahsediyor ama bir türlü sistemin yıkılıp yenisinin inşa edilmesini düşünmüyor ya da bunun için bir adım atmıyor!
Sadece şikayet var, söylem var ama icraat yok…
Çünkü onlar da biliyor ki kendileri de sistemin parçası haline gelmişler ve bunun rantını yeme derdine düşmüşler!
Özersay korkuları onun içindir…
Katıldığım bir konu var;
O da Özersay’ın yeni oluşumunu epey geciktirmiş olmasıdır!
Ha keşke bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ertesi gün yapsa ve resmi bir açıklama ile yeni oluşum müjdesi verse bence çok daha iyi olacak ve kendine destek verenlere bir güvence olacaktı, ama elbet onun da kendince vardır bir bildiği!
Ama şimdi şöyle bir tehlike söz konusu;
Hem CTP’nin hem de UBP’nin de kurmayları çok iyi biliyor ki Kudret Özersay çok iyi bir kadro ile kamuoyunun önüne çıkarsa büyük bir çıkış yapacaktır…
Bu da mevcut siyasette hem bir deprem olacak hem de taşları yerinden oynatacaktır!
Bunun önüne ise sadece erken bir seçim ile geçilebilir…
O zaman da Kudret Özersay yeni oluşumu ile seçimlere katılamayacak ve bu da mevcutların işine gelecektir!
Bu konuyu bir yerlere yazın derim…
 
 
 
 
“Camia olarak üzüldük!”
 
Sayın Levent Özadam,
Köşe yazınızda imzanızla yer alan ve bazı haber sitelerince de kullanılan Pilav üstü
kavurmalı’Şehitler Haftası! başlıklı haberde belirtilen hususlara ilişkin, zihinlerde bazı soru
işaretlerinin doğmuş olabileceği göz önüne alınarak, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
için, aşağıdaki açıklamanın yapılmasına lüzum görülmüştür.
Söz konusu yazıda;21 Aralık Şehitler Haftası…Şehitler için mevlit
okutulacakPilav üstü kavurma ikramında bulunulacaktır…”Şeklinde ifadeler yer
almakta, anladığımız kadarıyla yapılan hayır ve anma faaliyetinin şekline itiraz edilmekte
“Şehitler için böyle bir hayır ve hasenatın yapılamayacağı görüşü savunulmaktadır.
Hemen ifade etmek isterim ki İslam inancına göre ölüm; bir son ve yok olma değil,
yeni bir hayatın başlangıcıdır. Bu nedenle İslam Kültüründe de, mensubu olduğumuz
Müslüman Türk kültüründe de, ahirete intikal eden yakınlarımıza hürmetimiz, onların
ölümlerinden sonra da devam eder. İnancımıza göre İnsana duyulan bu saygı nedeniyle,
Onun manevi hatırasına duyulan saygı devam eder, dualarda ve sohbetlerde hayırla anılır,
yine aynı sebeple halkımızca da hayır ve hasenat işleri yaygın olarak yapılır. Ölülerimizi
hemen unutmayız. Çünkü onlar, ya akrabamızdır, ya komşumuzdur, ya da başka bir şekilde
bağımız ve hatıralarımız vardır.
Özellikle belirtmek isterim ki, İslam inancında, diğer canlılardan farklı olarak insanın
ölümünden sonra duaya, hayır ve hasenata ihtiyacı vardır. Kuranı kerimde Ali
İmran suresinde 182nci ayette de belirtildiği gibi İnsan, dünyada iken yaptığı güzel amellerin
mükâfatını da ahirette görecektir.
İnsan, sağlığında yaptığı ibadet, iyilik ve hayırların karşılığınıöldükten sonra göreceği
gibi, geride kalan yakınlarının yapacakları duanın, hayır ve hasenatın da yararını göreceğini
Peygamberimiz müjdelenmiştir.
21 Aralık Şehitler Haftası…Şehitler için mevlit okutulacak Pilav üstü kavurma
ikramında bulunulacaktır…”şeklindeki davetimizin içeriği inancımız gereği insana
duyduğumuz büyük saygıdan, mensubu olduğumuz Milletin bir parçası, dolayısıyla bizim
birer parçamız olan Aziz şehitlerimizin ve aramızdan ayrılan diğer kardeşlerimizin
hatıralarına beslediğimiz engin sevgiden kaynaklanmaktadır. Kültürümüze yerleşmiş, bu
davranış kalıbını halkımız iyi bilmekte ve asırlardır olduğu gibi bugünde uygulamaya devam
etmektedir.
Söz konusu yazının devamında, “Şikâyet eden yine bir grup din adamımız. Şikâyetten
öte isyan ediyorlar! Olayın panayıra çevrildiğine sitem ediyorlar Anlamak mümkün değil!
denilmektedir.
Müslüman bir din adamının kaynağı Kuran ve Sünnettir. Sünnet kaynağı
peygamberimiz olan söz, fiil ve davranışlardır. Peygamberimiz, annesi ve babasıöldükten
sonra, onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran birine, onlara rahmet dilemesini, onlar
için istiğfar etmesini, vasiyetlerini yerine getirmesini, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı
üzerine düşeni yapmasını, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmasınıöğütlemiştir.
Peygamberimiz “ölen annesinin yerine sadaka verdiğinde sevabının annesine ulaşıp
ulaşmayacağını soran sahabîye de, Evet, ulaşır. Onun namına sadaka ver. buyurmuşlardır.
Birçok şeyi borçlu olduğumuz, uzaktan yâda yakından akrabalık bağlarımız olan
şehitlerimizi anma programında kavurma dağıtmak en dar tanımıyla bile sadakai
cariye kapsamına girdiği kanaatindeyim.
Üzülerek belirtmeliyim ki, Şehitlerimizi anma etkinliğinde ikramda bulunulmasına
isyan eden, bu etkinliği panayıra benzetecek kadar kendisini kaybeden, seviyeyi düşüren din
adamlarının varlığından bahsedilmektedir. Bu iddia gerçekse, camiamız adına üzüntü vericidir
ve organizasyona emek veren herkesi derinden üzmüştür. Bu tür, hayra hizmet etmeyen
yaklaşımları anlamakta, kabullenmekte mümkün değildir…”
 
Mustafa KÜÇÜK
Din İşleri Başkanlığı
Gazimagusa Temsilcisi
Yazarın notu: Din İşleri Dairesi’ne hassasiyet gösterdikleri için öncelikle teşekkür ederiz.
Ama anladığımız kadarıyla bizim yazdıklarımızı yanlış algılamışlar. Biz “Pilav üstü kavurmalı şehitler haftası” başlıklı yazımızda mevlitte yiyecek içecek dağıtılacak olmasını değil bunun ilanlarda duyurulmasını eleştirmiştik. Bu tür yöntemlerle mevlit için cemaat toplamaya çalışıldığına tepkimizi koymuştuk. Bir kez daha vurgulama ihtiyacı hissettik. (L.Ö.)