Aslında tanınmak Kıbrıs Türkü’nün kendi imkanları ile gerçekleşecek bir konu, fakat yıllar önce hazırlanmış olan, her detayı ile irdelenmiş, incelenmiş düzene; ayak uydurmak da zorluk çekmeyen bir toplum da ayrı bir konu…
Üzülerek söylüyorum…
Bir toplumun birlik olduğunda, el ele verdiğinde aynı düşüncelere sahip, ufak tefek pürüzleri karşılıklı anlayış çerçevesi içerisinde çözebildiğinde neler yapabiliceğini bir bizim idrak edemeyeşimiz, bizim bu durumda, belirsizlikler içinde yaşamamızı kirpik altından gülerek izleyenleri fazlası ile memnun ettiği realistlikten uzak değildir…
Şunu açıkça söyleyebilirim;
Avrupalılar kısa vadede bulundukları her hamlede başarısız olduklarını anladıkları 1800’lü yıllardan beridir tüm planlarını uzun vadeli yatırımlar olarak yapmaya başladılar…
Örnek vermek gerekirse; Doğu’da güçlü bir İslam Devleti olan Osmanlıyı 120 yılda yıktıkları gibi;
Yaklaşık 30 yıl süren ve 1947 yılında kurulacak olan İsrail’in tohumlarını 1919’lu yıllarda attıkları gibi;
Ve hayallerini gerçekleştirmek için ne denli acımasızlar ki, Hitler’e Yahudi katliamı yaptırıp Avrupa’da, dağınık halde yaşayan Musevileri şu an ki mevcut topraklara göç ettirebilecek kadar…
Ve Amerika kontrolündeki Büyük İsrail kurulana kadar hiç kimseye acımayacaklar…
Her gün Orta Doğu’da bulunan ülkelerde yaşanan insanlık dışı ölümler devam edecek…
Farkındaysanız kurulması planlanan devlet savaşın içinde değil, çünkü onlar için mücadele eden, kendi içinde farklı görüşlere, ideolojilere sahip birçok katil, onlar için kan dökmekten zaten çekinmiyorlar…
Neye, kime hizmet ettiklerini bilmeden…
Gelelim Kıbrıs Türkü’ne…
Daha kendi dilini konuştuğu, kendi örf, adet ve geleneklerine sahip olduğu, Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Türkü ile anlaşamıyorken bir yandan farklı dile sahip olan, farklı örf adet ve geleneklere sahip olan Rumlarla anlaşma çabası boşa kürek çekmekten başka bir şey değildir…
Zaten sorun da burda!
Bu taraftaki sorunlar, anlaşmazlıklar Rum’un ekmeğine yağ çalmaktan başka hiçbir işe yaramıyor…
Çözüm aslında çok basit!
Kendi içinde, kendi evinde önce sorunu çöz!
Rum ile anlaşmaya çalışacağına önce otur kendi vatandaşın ile anlaş, onunla müzakere başlat…
Bakıyorsun bir dönem Sol görüşlü (Rum ile anlaşma isteyen) diğer dönem Sağ görüşlü (Mevcut devletin idame etmesini isteyen kesim) Cumhurbaşkanı ya da Başbakan seçliyor…
Kıbrıs’ta bu gerçek değişmez…
O gelen öbürkünün işe aldıklarını ya sürer, ya da yerine başkasını alıp kendi adamlarını koyar!
Neden peki!
Çünkü o sürdüğün ya da işten çıkarttığın Kıbrıs Türkü değil mi?
Yerine aldığın da aynı!
Kendi kendini kabul edemiyorsun ki sen!
Kendi insanına, kendi soydaşına tahammülün yok!
Rumdan sana tahammül etmesini nasıl bekeleyeceksin?
Ya da senin ona?
Bağımsızlık örnekleri bir bütün olmaktan, tek vücut hareket etmekten geçer!
Aynı Cenevizli, Venedikli, Macar, Avusturyalı demeyip birleşerek, Osmanlıyı Avrupa’ya sokmadıkları gibi,
Anadolu insanının Türk, Kürt, Arap demeden bir bütün olup Türkiye’yi kurduğu gibi…
Rusya’nın Hitlere karşı verilen mücadelede Rus, Çeçen, Ukran, Polon demediği gibi…
Vb. birçok örnek verebilirim… Uzar da uzar konu…
Bağımsızlık, dünya üzerinde tanınan, ambargolardan kurtulana kadar Kıbrıs Türkünün sağı, solu, Anavatancısın, Rumcusun gibi ayrımlardan uzaklaşıp bir düşünce üzerinde birleşip, hep birlikte bu propagandayı yapması gerekir…
Hep bir ağızdan “bağımsızlık” diye haykırmalıdır…
Biri “Türkiye elini yakamızdan çek” diye bağırıp, öteki taraf “Anavatan” diye bağırdığı sürece ses hep kısık kalacaktır…
Her iki tarafında dediği yıllar da geçse aynı oranda nüfus artışından dolayı bir birine üstünlük sağlamayacaktr…
Şu anda Akıncı istediği kadar Anastasiadis ile anlaşırsa anlaşsın…
Kıbrıs Türkü kendi içindeki sorunları çözemeyip, orta yolu bulamazsa her bireyin, çocuklarımızın beklediği o bağımsızlık ümidi, umuttan öte gitmeyecektir…
Oturun düşünün derim….