Sendika ikinci işte kararlı ya…
Haliyle onlar da sendikal haklarını kullanıyorlar!
Hastanelerde bu nedenle bir süredir bazı işlemler yapılmıyor…
Çalışan sadece acil servisler!
Vatandaşlık, işe girme, ilaç, engelliler için yapılan tüm işlemler durmuş durumda…
İkinci iş açıldığı anda onlar da hizmet vermeye devam edecekler!
Vicdanları rahatsa ne ala…
Aslında yasal ama…
Etik değil işte!
İyi de bu memlekette etik kimin umurunda ki…
Toplumsal menfaatlerin çok unutulup bireysel menfaatlerin öne geçtiği günlerden geçiyoruz!
…
Perşembe sabahı bir vatandaş aradı…
2 yaşındaki çocuğunun kalbi delik olduğu için İstanbul’da bir özel hastaneye sevki gerekiyormuş!
Ailecek gitmişler hastaneye sevk kağıdı alsınlar…
Görevli şöyle demiş;
“Sendika eylemde, imzalayamayız…”
Bu kadar basit yani!
Bir tarafta maaş ve özlük hakları için eylem yapan sendika…
Diğer tarafta minicik çocuklarının sevk kağıdını imzalattırmak için bütün gün koşturan acılı bir aile!
Sen üç kuruş daha fazla alacaksın diye eylem yaparken kalbi delik 2 yaşındaki minik bir yavrunun günahı ne…
…
Panik içinde olan aile bir aracı dost vasıtasıyla bize ulaştı…
Bunu duyunca kulaklarımıza inanamadık!
Siz de empati yapın lütfen…
2 yaşındaki kalbi delik çocuğunuza sevk kağıdı almak için hastaneye gidiyorsunuz ama!
Sendika eylemde…
İmzalayamazlarmış!
O sözler sonrasında insanın başından aşağıya kaynar sular dökülmez mi?
Kontrol kaybedilmez, insanın gözü dönmez mi?
En azından kendi adıma konuşacak olursam kan beynime sıçrar, gözüm kararır…
Sonrasını artık ben de bilmem!
…
Konu kalbi delik 2 yaşındaki bir çocuk olunda devreye girme ihtiyacı hissettik…
İyi de yapmışız!
Yetkililer büyük bir jest yapıp dün sabah çocuğun sevkini gerçekleştirdiler…
Şu anda tedavi ediliyor İstanbul’da!
Allah şifa versin, kimsenin çocuğuna böyle hastalıklar vermesin…
İyi de…
İnsanlar bir aracı vasıtasıyla bize ulaşmayıp da sevki gerçekleştirilmeseydi, akabinde minicik yavrunun başına kötü bir şey gelseydi ne olacaktı?
Bunun hesabını kim verecekti!
Mesleği insanları tedavi edip, yaşama kavuşturmak olan hekimlerin hiç mi yüreği sızlamayacaktı!
Ya de kendi yakınları, çocuklar olsaydı da mı sevklere devam edecekti!
…
Biliyoruz…
Bir takım hekim arkadaşlar eylemlerini, ikinci işi eleştiriyoruz diye bize kızgınlar!
İnanın ki özellikle bazılarının iyi niyetli olduklarına inansak tek kelimelik bir eleştiri bile yapmayacağız ama…
Perde gerisinde yaşananları da çok iyi biliyoruz!
Kutsal olan bu mesleği sırf şahsi menfaatleri için ayaklar altına almak için nasıl çaba sarf ediyorlar…
Kendi içlerinde bile ayırımcılık yapıyorlar!
Kendi görüşünden olmayanları içlerine almıyorlar…
İstifa tehditleri ile kamuoyu yaratmaya çalışıyorlar ama!
Devletin kaymağı o kadar çok tatlı ki, bir türlü istifa etme cesaretini bile gösteremiyorlar…
Yerlerini sevdiler…
Üç gün değil, üç hafta değil, tam üç aydır Küçükkaymaklı'daki Karacaoğlan Sokak'ta bu görüntü gelen geçenin dikkatini çekiyor.
Kimi sürücüler, dönel kavşak sanıp etrafından dönüyor. Dünyanın en küçük dönel kavşağı Küçükkaymaklı'da!”
(Yıltan TAŞÇI)
Akın Aktunç’u fena kızdırdılar!
Yerel hizmetlerde siyaset olmaz ama, bizde oluyor…
Bazıları bir türlü parti rozetlerini çekmeceye koyamıyor!
Bunun son örneği Akın Aktunç olayı…
Bir süreden beridir Akın Aktunç’un LTB Başkanı Mehmet Harmancı’ya çalıştığı iddiaları yapılıyordu!
Bunun tek bir nedeni vardı o da Aktunç’un partisi UBP’den LTB Başkan aday adayı olmak istemesiydi…
Gittiği yerlerde bunu açık açık söyledi!
Söylentiler anında başladı;
“Akın Aktunç, Harmancı için çalışıyor…”
Sonunda dün patladı ve ‘ben Lefkoşa için çalışıyorum...’ dedi!
Bizde ne yazık ki yerel hizmetlere bile fena halde siyaset karıştırılmış…
Başka bir partinin belediye meclis adayıysan ve hizmet vermeye çalışıyorsan, adamı anında damgalarlar!
Bu arada UBP’nin LTB Başkan adayı şimdilik Hasan Sertoğlu…
Ama şimdilik işte!
“Hamama gitmedi…”
"Yıllar önceydi.
Koruçam’da tanıdığım bir Maronit aile gözyaşları içinde ziyaretime gelmişlerdi.
Kardeşlerinin evi bir gece boşaltılmış, eşyalar sokağa atılmış ve lojman yapılmıştı.
Aile sokakta kalmıştı.
Benden yardım istiyorlardı.
O günün yetkililerinden birini aradım ve durumu anlattım.
“Yazıktır insanlar bu kış-kıyamette sokakta kaldılar, ne yapacaklar” dedim.
Aldığım yanıt ibretlikti;
“Söyle gennere hamama gitsinler…”
O Maronit aile hamama gitmedi. Eşyalarını toplayıp Güney’e adeta iltica etmek zorunda kaldı.
Şimdi köylerine geri dönmenin mutluluğunu yaşıyorlar.
Fakat, bizdeki mantık değişti mi?
Emin değilim…"
(Mete HATAY)
“Eskiden komşuluk ilişkisi başkaydı…”
“3 yıldır aksatmadan yaptığımız bölge toplantılarına ilişkin üzüldüğüm bir gözlemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Demokrasi, etkileşim ve her senenin analizini doğrudan temas ile gerçekleştirmek çok önemli ama bugün başka bir tespit yapmak istiyorum.
3 yıldır yurttaşla bölge toplantıları ve yurttaşlarımızla 5 dakika buluşmalarında en fazla gündeme gelen sıkıntının bireysel ilişkiler kaynaklı olduğunu gözlemlemek oldukça üzücü.
Eskiden komşuluk ilişkilerinin güzelliği ile övünülen bir adanın bu kadar çok sevgisizlik biriktirmesi ve tolerans eksikliğinin boyutunun büyüklüğü gerçekten üzücü.
Karşılıklı haklara saygı ve sevginin yerini geçimsizlik ve saygısızlığa bırakması da sosyolojik olarak ele alınması gereken bir konu.
Not düşmek istedim…”
(Mehmet HARMANCI)
“Daha ne desin Büyükelçi…”
“Sayın TC.Büyükelçisinin bir yumruk atmadığı kaldı.
43 yıldır bilemiyorum böyle açık net konuşan uyaran bir elci geldi mi?
Sn.Büyükelçi ne dedi?
KKTC de FETÖ terör örgütü var dedi kimse duymadı duymak istemiyor hiç bir işlem faaliyet yok.
KKTC’de devletin kaynakları akraba eş dosta veriliyor dedi kimsenin umurunda değil!
KKTC iyi yönetilmiyor, protokol imzalanıyor uygulanmıyor, beklenen büyüme gelişme yok diyor kimse duymuyor, kimsenin umurunda değil!
Daha ne desin Sayın Büyükelçi?”
(Mustafa YEŞİL)