Önce ‘oha yani’ başlığını yazdım…

Kendime yakıştırmayıp sildim!

Sonra ‘yuh artık’ başlığını yazıp onu da sildim…

Çünkü fazla argo geldi!

Daha sonra ‘yöneticiler uyuyor mu’ diye başlık attım…

Fazla klasik bulup ondan da vazgeçtim!

Sonunda yukarıdaki başlıkta karar kıldım, çünkü en uygunu buydu…

Güney’den Kuzey’e geçen tur otobüslerinin ön camında ‘Türklerin işgal altındaki bölge’ yazıyorsa ve bu araçlar bizim tarafta yolları arşınlıyorsa, daha doğrusu olabilir miydi!

Maalesef böyle sevgili okurlar…

Güney’den, Metehan sınır kapısını kullanarak ve Alman turist taşıyan KKTC’de tur düzenleyen otobüslerin camlarında gözümüzün içine baka baka ‘işgal bölgesi’ diye afiş yapıştırıyorlarsa bize de ancak ‘İşgal bölgesine hoş geldiniz’ demek düşer!

İnanılmaz, skandal filan gibi sözler sarf edebilirsiniz ama etmeyin derim…

Ben alıştım artık bu komediye, lütfen siz de kendinizi alıştırın!

19 Mayıs coşkusunun yaşandığı bir günde bile adamlar ‘işgal’ suçlamalarını yüzümüze çarpıyorlarsa ve bizden tek bir tepki bile çıkmıyorsa, bu iş çoktan bitmiş demektir…

Olayın başka bir boyutu…

Demek ki bizim sınır kapılarında yabancı dil bilen görevli de bulunmamaktadır ki bunlar ellerini kollarını sallaya sallaya, KKTC toprakları üzerinde Türk aleyhtarlığı yapabilmekte ve bunda da büyük cesaret göstermektedirler…

Sınır kapılarında onlarca görevli olmasına rağmen bunlardan birisi bile Almanca diline hakim değilse burada da bir çarpıklık vardır!

Hadi İngilizceyi genelde herkes az da olsa bilir diyelim…

Bu ülkeye sadece İngiliz turist mi gelmektedir!

Umarız bu eksiklik en kısa zamanda giderilir ve kapı görevlileri çakmak Hasan kibrit Hüseyinlerle değil, birden fazla yabancı dil bilen görevlilerinden seçilir…

“Sessiz kalmaya devam mı!”

“Bugün (dün) Güney Kıbrıs'tan Kuzey Kıbrıs'a geçen bir tur otobüsünün ön camına astığı Almanca olarak "Türkler tarafından işgal edilen bölgede tur " yazılı pankart görülmektedir!
Kapıların açıldığı günden itibaren Rum tarafı her konuda olduğu gibi mütekabiliyet ilkesini hiçe sayarak bilindik propaganda ve uygulamalarını tam gaz sürdürmektedir. Güney Kıbrıs'tan Kuzey Kıbrıs'a geçen tur otobüsleri formalite icabı 1 tane Kıbrıslı Türk rehberi tur boyunca yanlarına almakta ancak rehberlik hizmetini yine Güney Kıbrıs'tan gelen Rum rehber yapmaktadır. Dolayısı ile camda Almanca olarak yazan "Türk işgali altındaki bölge" ve benzeri ifadeleri Rum rehber tur boyunca sayısız defa tura çıkan turistlere ifade etmektedir. Acaba yetkililerimiz bu konuda hala sesiz kalmaya devam mı edecekler?..”

(Gökhan GÜLER)

“Ayrılanlar…”

“CTP ve TDP'den ayrılan kesimler günün sonunda yeni CTP ve TDP kurup başarısız oluyorlar. Dahası daha güçlü bir örgütlenme kuracaklarını sanıp güçsüz örgütlerle kendilerini siyaset dışı bırakıyorlar.

Bu partilerden ayrılanlar zamanla günlük siyaset yerine apolitik bir pozisyona geliyorlar. Benim ayrılmama gibi önerim yok. Herkes ayrılabilir ve fikirlerine aykırı gelen bir yerde kalmaya da hiç gerek yok. Objektif bakınca ciddi anlamda örgütlü bir tek CTP ile TDP var. Belki daha fazlasını yapacak bir yapıya sahip değiliz insan kaynağı açısından... 
Bu tür durumlarda Rusya'nın eski Başbakanı Çernomırdin'in "Ne yaparsak yapalım sonuçta Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve Kalaşnikov'a dönüşüyor" lafını hatırlıyorum…”

(Ulaş GÖKÇE)

“Kim çökertti…”

“Bugün, çözümü çok isteyen ancak çözümün içeriğiyle ilgisi alakası olmayan bir tanıdığıma rastladım..
"Uğraşa uğraşa çökerttik görüşmeleri" dedi
" Uuu biz mi çökerttik?" dedim 
" Evet biz..Azınlık olduğumuzu sanki da bilmeyik eşitlik diye tutturduk..Adamların topraklarını mallarını işgal ettik geri vermeyik bir da pazarlık ederik.." diye izah etti değerli görüş ve düşüncesini..

"Tabii ki da çöker " da dedi şirin şirin..
“Haklısın” dedim..
Münasebetsiz düşüncesiz ve haddini bilmez bir avuç insanız…

Azınlık azınlık otur Rum hakimiyetinde ne güzel napacan eşitliği…”

(Dilek Yavuz YANIK)

“Samsun ve Metehan…”

“Mustafa Kemal Atatürk böyle bir günde büyük ideallerle Samsun'a çıkmıştı. Böyle bir günde büyük alışverişler ve eğlenceler adına, masayı çökertip silahlanmaya odaklanan Güney Kıbrıs'a çıkarma yapanlarımıza da benden selam olsun!..

Gazetelerimi almak için az önce oralardan geçtim, Metehan'daki kuyruk uzamaya başladı!..”

(Ahmet TOLGAY)

Bir tiyatro sanatçısının feryadı!

“Buradan yazıyorum Devlet Tiyatrosu iş yapmıyor diye atıp tutan kaç kişiyseniz gazeteci arkadaşlarım özellikle size söylüyorum;Telefonla,facebook aracılığıyla defalarca davet ettim daha ne yapabilirim.Bize de işimizi yapmak kalıyor geriye..Ama sizin görmediğiniz şeyleri görmenizi sağlayamam..Bir zahmet buyurun da eleştirin sayfa sayfa... Biz kendi çabamıza güveniyoruz çünkü işimizi "yapıyoruz". Sahnesizliğimizi çok duydular...Şu adam bu adamı çok duydular...Duyurmanız gereken kimin ne yapmadığı değil kimin hangi şartlarda NE YAPIYOR olduğudur. Teşvik edecek olan sizlersiniz.Seyirciyi kazandıracak olan aracı sizsiniz...Siz iyi bir bağ olmalısınız.Ama size ulaşamıyorsak, her şeyden önce siz sanata,sanatçıya saygı duymuyorsanız, yanında olmuyorsanız ve sadece DEVLET TIYATROSU IŞ YAPMIYOR diyerek köşenizi dolduruyorsanız bizim koltuklarımız elbette ki boş kalacaktır....
Lütfen önce siz doldurun koltukları...Eleştirin o zaman sayfa sayfa..Ne mutlu diyelim biz de.”

(Cevahir CAŞGİR)

Uyuşturucu ve gençlik!

Gençlik Dairesi Müdürü Gencay Eroğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada okullarda uyuşturucu kullanımının çok vahim olduğunu ifade etti…

Bu açıklamasından sonra bekledim, birileri bir şeyler söyleyecek mi diye!

Tahmin ettiğimiz gibi kimseden tek kelimelik bir açıklama gelmedi…

Asıl vahim durum budur!

Gençlik hızla bir felakete doğru sürükleniyor ve anketler uyuşturucu ile tanışmanın ortaokul düzeyine indiğini gösteriyor ama bu konuda adam gibi tek bir çalışma bile yok…

Bundan daha felaket bir durum olabilir mi!

Bu ülkede kelli felli çok tanınmış ki içlerinde siyasilerin çocuklarının da bulunduğu uyuşturucu bağımlısı ya da kullanan genç var yapılan tek şey bunların kamuoyundan gizlenmesi…

Bu kafayla gidin bakalım!

Tehlike gün gelip de kapınızı çalınca nereye gideceksiniz…