Levent Koleji müdürü Asım İdris öğlen okula davet edip görüşmek istediklerini söyleyince “saat 13.00’de şiddetli yağış olacakmış gelmem riskli olmaz mı” diye şaka yollu takıldım.
Belki şaka olsun diye söyledim ama gerçek payı da yoktu değil…
İki gün önce Levent Kolej’de can pazarı yaşanmış, 300 öğrenci içeride mahsur bir o kadar da aile dışarıda korku ve heyecanlı saatler yaşamıştı…
Okul bahçesine girdiğimde şöyle sağı solu kolaçan ettim, mümkün olduğu kadar temizlenmiş ve halen iş araçlarının çalıştığını gördüm…
Okula giriş saatim 12.30 olduğu için de meteorolojinin de uyarılarını hatırlayıp aracıma güvenli bir yer aradım, bulamayınca da okulun önüne park ettim…
Okul girişinde Mehmet Boyacı’nın her zamanki kibar ve güler yüzlü tavırlarıyla karşılandım.
Boyacı’nın ayakkabı ve paçaları çamur içinde, yüzünde de Salı gününde yaşananlardan olsa gerek yorgunluğu vardı.
Beraberce Asım İdris’in odasına çıktık bir saatten fazla bir süre konuştuk…
Sohbette zaman zaman gerilmedim desen yalan olur, sesimizin tonunu yükselttik ama bu hep saygı çerçevesinde oldu…
O saate kadar aklımda hep Boyacı ailesinin niçin suskun kaldığını düşünüyordum…
Onlar da aynı saatlerde TAK’a basın bildirisi göndermişler, yazıyı alıp okudum!
Ve hem Mehmet Boyacı’ya hem de Asım İdris’e dönerek biraz da sitemli olarak ‘bu yazıda aynı zamanda özür de dilemeniz gerekmez miydi’ diye sordum…
Mehmet Boyacı cevapladı;
“Özür dilesek bir şey mi değişecek sanki…”
İşte beni kızdıran bir cevaptı bu ve bende ‘özür dileseniz bir yeriniz mi eksilir’ diye cevaplamak zorunda kaldım.
Bunun gerekçelerini de kendilerine aktardım…
Daha sonra Mehmet Boyacı her zamanki mütevazi tavırlarıyla ‘tamam senin aracılığında herkesten özür diliyoruz’ dedi…
Burada elbette özür dilemek ya da dilememek sadece bir ayrıntıdır…
Çünkü felaketin yaşandığı saatlerde sadece 600 öğrenci velisi ya da 100 öğretmenin ailelerinin değil bütün KKTC’nin yüreği oradaydı…
Dün bir kere şunu anladım;
Başta Mehmet Boyacı ve ailesi olmak üzere okulun müdürü Asım İdris ve yöneticileri son üç gündür öyle tepkiler almış ki, tepkiler saygı sınırını aşınca haliyle kırılgan olmuşlar…
Koltuğunda oturan Asım İdris’e, ‘ o koltukta otursam seni anlarım ama sen şu anda benim sandalyemde otursaydın sen de beni anlardım’ dedim…
Çünkü, en azından ben bu olayla ilgili yüzlerce telefon ve mesaj aldım, bir anlamda onların bir temsilcisi olarak okula görüşmeye gittim…
Bir gazeteciden daha çok kendimi bir baba, sade bir vatandaş olarak hissettim, sorularımı da bu hissiyatla sordum…
Bir kere tartışılmaz bir gerçek var;
Levent Koleji’nin binası dere yatağı yön değiştirilerek yapılmıştır…
Mehmet Boyacı da bunu zaten kabul ediyor.
Ama dere yatağına sadece okul yapılmadı, bölgede yüzlerce villa ağırlıklı bina var…
Hatta okulun hemen yanındaki villalar selden zarar görmesin diye önlerine betondan bariyer yapılmış ve gerçekten de Salı günkü su baskınından zarar görmemişler…
Onlar zarar görmemiş ama oradan akıp gitmesi gereken sular gidemeyince Levent Koleji’de yaşanan kötü son kaçınılmaz olmuş…
Levent Koleji’nin oraya yapılması yanlıştır aynı zamanda oradaki evlerin zarar görmesin diye LTB’ye yaptırdıkları bariyer de yanlıştır…
Dünkü sohbetimizin en sevindirici yanı ise Mehmet Boyacı’nın ‘üzerimize düşen ne varsa yaparız’ sözleri oldu…
Ama burada sadece Boyacıların bir şeyler yapması yeterli değil…
Başta LTB de olmak üzere Kaymakamlık, Şehir Planlama ve devletin ilgili birimleri bir masa etrafında oturup köklü çözümler üretemezse, bireysel çalışmalar sadece bireyleri kurtaracak…
Orada çok daha vahim bir durum var;
Levent Koleji yıllar önce inşa edilmesine rağmen inşaat izni yok…
Bunu önce LTB Başkanı Mehmet Harmancı’dan öğrendim, Mehmet Boyacı da teyit etti…
İnşaat izni olmamasına rağmen o binada 600 öğrenci ve 100 öğretmen yıllardır eğitime devam ediyor…
Mehmet Boyacı ailesi suçlu mu suçlu…
Ama buna izin veren herkes de suçlu!
Daha da kötüsü sadece bu okul değil oradaki birçok binanın inşaat izni yok, bunu denetleyen yok, sorgulayan yok, yok da yok işte…
Tam bir KKTC klasiği yani!
Hadi mal sahibini bir yana bırakın, devletin ilgili birimleri öyle bir suç işliyor ki bunun affı filan da olmaz…
Yıllardır bir bina inşaat izni alamıyorsa orada nasıl eğitim veriliyor?
İnsanın buna inanası gelmiyor…
Bu arada Asım İdris, bize elindeki listeyi gösterdi…
Su altında kalıp araçları zarar görenlerin listesiydi bu…
15 araç sulardan etkilenmiş ve bunların bir çoğu dün bizim yazdığımız gibi yeni öğretmenlerin değil eski öğretmenlerin araçları…
Ayrıca 15 araçtan sadece 2’si ful sigorta olmadığı için bu araçların tamiratı da şirketin bünyesindeki şirketlerde tamir edilmeye başlanmış bile…
Bunu da şirketin iyi niyeti olarak görebiliriz…
Mehmet Boyacı’ya sorduk, ‘okulda öğrencilerin ve öğretmenlerin can ve mal güvenlikleri ile ilgili sigorta yapılmadığı öğrendik…
Bu kötü bir haberdi ama iyi olanı da Mehmet Boyacı’nın en kısa zamanda bu sigortanın yapılacağı sözünü vermesiydi…
Sonuç olarak;
Dünkü sohbetimizde biraz gerilsek de şunu söyleyebiliriz ki Boyacı ailesi buradaki istenmeyen durum nedeniyse büyük üzüntü içinde…
Zira onların da evlatları aynı okulda okuyor ve bunun bilinci içinde olmalarını görmek sevindirici…
Bundan sonra yapılacak tek şey var;
Boyacı ailesi de olmak üzere bir daha böyle tatsızlıkların yaşanmaması için herkes üstüne düşeni yapacak…
Büyük acılar yaşanmaması adına!
Ayrıca sadece özel bir okul olan Levent Koleji değil sular altında kalan devletin Vakıflar Anaokulu ve Şehit Doğan Ahmet ilkokulunda da…
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Özdemir BEROVA, özel ve devlet okullarında olası felaketlerle karşı ciddi önlemler almak sizin de sorumluluk alanınıza giriyor. Hatta bir komite kurup bunun başına oturmanız ve yönetmeniz şart gibi görülüyor. Bu arada er azından bir geçmiş olsun deseydiniz ha keşke…
Sayın Mehmet BOYACI, yıllar önce Levent Koleji binası yapılırken Haspolat’taki yeni binaya geçinde burasını devlete hibe edeceğinizi söylemişsiniz. Sözünüzün ardında mısınız yoksa geçmiş geçmişte mi kaldı diyeceksiniz?
Sayın Mehmet HARMANCI, 4-5 yıl kadar önce bu bölgedeki evler zarar görmesin diye inşa edilen beton bariyer sanırız olayın vahametini daha da arttırdı. Bu bölge için çok ciddi bir proje üretmeniz, hatta Metehan’da da bazı önlemler almanız kaçınılmaz gibi görülüyor. Diyaloğu siz başlatın gerisi gelecektir…
Sayın Asım İDRİS, dünkü sohbette epey agresiftiniz ama ben sizden daha fazla agresif oldum galiba. Ama sonuçta siz de biz de çocuklarımızın can güvenliğini düşündüğümüz için hoşgörülü olacağız değil mi?
Sayın Hasan SADIKOĞLU, yeni yıl kutlamaları için ciddi rakamlar bütçeye koymuşsunuz. Sırf çemberin ışıklandırması için 10 bin TL’den fazla para harcanıyormuş. Biraz abartmadınız mı? Devir tasarruf devri ve parayı daha ihtiyaçlı yerlerde kullanmalısınız…
Sayın Hakan DİNÇYÜREK, İskele sahilinde biz bakan olmadan önce verilen arazi konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu arada ensesi fazlaca kalın torpille vatandaş kim? Bölgede konuyla ilgili ciddi bir infial yaşandığını biliyor muydunuz?
Sayın Hasan KESTİGÜL, üreticiye asgari ücret bağlama fikri konusunda hala inanmak istemiyoruz. Böyle bir görüş sizin şahsi fikriniz mi yoksa daha yukarılarda bu yönde projeler mi yapılıyor?
Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, geçiciler konusunda yayınladığınız genelgeyi hele de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce uygulamaya sokarsanız işte o zaman yandığınız gündür. Onları gönderip de yenilerini almayı hiç aklınızdan bile geçirmeyin…
Sayın Hamit BAKIRCI, bakanlıktan gitmeden birkaç gün önce İskele sahilinde bir iş adamına tahsis edilen arazi sizin de başınızı ağrıtacağa benziyor. Yakında kokusu muhakkak çıkacaktır değil mi?
Sayın Ahmet SAVAŞAN, YDÜ Hastanesi’nde sezaryen doğum yapan bir kadın ameliyatta mikrop kaptığını ve yaralar içinde kaldığını iddia ediyor. Bir soruşturun bakalım orada gözden bir şeyler mi kaçıyor?
Sayın Meral EROĞLU, seçim sürecinin başlamasıyla birlikte artık araziye inip özellikle de kadınların örgütlenmesinde önemli bir sorumluluk aldığınızı öğrendik. İyi de yaptınız çünkü şu anda kimse ne yaptığın bilmiyor ve disiplin neredeyse hiç yok…
Sayın Ünal ÜSTEL, son günlerde Girne’den daha ziyade partinin Lefkoşa’da toparlanması için yoğun bir çaba sarf ettiğinizi öğrendik. Faiz Sucuoğlu ile dirsek temasını kaybetmeyin ki çalışmalar heba olmasın…
Sayın Cenk MUTLUYAKALI, Yeni Düzen’in 39’ncu kuruluş yıldönümünü kutlar nice başarılı yıllar temenni ederiz. Şu anda geldiğiniz noktada sizin ve dolayısıyla ekibinizin payı büyük…
Sayın Biray HAMZAOĞULLARI, Karpaz’ın sorunlarını gündeme getirmek için son birkaç haftadır yaptığınız çalışmalar gözlerden kaçmıyor. Biraz da parti ile ilgilenmekte yarar var zira her geçen gün çatlak sesler fazlalaşıyor…
Sayın Yaşar ERSOY, Lefkoşa Türk Belediyesi’nin inşa halindeki tiyatro binası bali ve tinercilerin uğrak yeri olmaya başlamış. Yılan hikayesine dönen binanın bitirilmesi için bir kampanya başlatmaya ne dersiniz?
Sayın Halil ORUN, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklılıkları size ağır bir soğuk algınlığı  olarak yansımış. Bu hastalığın en iyi çaresi saunaya gidip adam gibi terlemek değil mi? Büyük geçmiş olsun…