Aracınızla seyir halindesiniz…
Karşı şeritten gelen araçlar sürekli selektör yapıyor, bu ne demektir?
Az ileride kontrol var, dikkat et demektir!
Önce hızınızı düşürürsünüz, sonra emniyet kemerinizi takarsınız, daha sonra da acaba eksik bir evrakım var mı diye endişelenirsiniz.
Çünkü az ileride üniformalı polisler sizi durduracak ve kontrol yapacaktır.
Eğer önünüzdeki birkaç aracı durdurmuşlarsa şanslısınız, basar gidersiniz.
Ama elindeki ışıklı çubukla, sola çek hareketini gördünüz mü kaçma şansınız yok.

Bunları niye yazdım peki?
Vatandaşın biraz da üniformalı trafik memuruna bakış açısını yansıtmak için tabi ki…
Bu yazdıklarım hemen her kesin hayatta en az bir kere başına gelmiştir.
Her hangi bir sorununuz yoksa basar gidersiniz,varsa da bedelini ödersiniz.
Ama her defasında da adı sadece ceza yazıcıya çıktığı için yolda gördüğünüz her trafik polisinden çekinirsiniz.
Hatta bazen ceza enflasyonu yaşandığı zaman da, devlet maaş ödemek için polise talimat verdi diye kızgınlığınızı dile getirirsiniz.

Sizce trafik polisleri sürücüye ceza yazarken bundan zevk mi alıyor?
Kim bilir belki de işini yerine getirdiği için bundan zevk alanlar da vardır ama almayan hatta bundan hicap duyanların da olduğunu size garanti edebilirim.
Çünkü, trafik polisleri de günün diğer saatlerinde sizden farklı değildir, etten kemikten yapılmış, duygusal varlıktır.
Onların da geçim sıkıntısı vardır, onların da bankalara, kredi kartlarına birikmiş borçları.
Onlar da çek yasaklarına girer, ödeyemeyince evlerine haciz gelir.
Onlar da sıradan insanlar gibi ayın ortası geldi mi maaşı tükettiğinden kredi kartlarına yüklenir…

Ama sadece insan oldukları kesin;
Ülkenin batısında, hayat şartlarının daha zor olduğu kesin.
Oralarda vatandaşın daha zor şartlar altında yaşadığını da bilmeyen yok.
Ve oralarda sürücüye ceza yazan polislerin daha sıkıntılı bir durumda olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
Çünkü insanların paralı ya da parasız olduğu sadece giyim ve kuşamla, yaşayış tarzıyla değil, trafik cezaları yerken bile ortaya çıkıyor.
Ve bunları orada görev yapan trafik polislerimiz fazlasıyla yaşıyor.

Karpaz bölgesinde görev yapan bir trafik polisiyle sohbet ediyoruz.
Onlar da emir kulu ya, günün belli saatlerinde yollarda kontrol yapıp, uygunsuz olanlara ceza kesiyorlar.
Keserken de çoğu kez elleri titriyor.
Yetki tamamen onlarda olsa, belki de görmemezlikten gelecekler ama onlarda ad amir-memur ilişkisi olduğu için, çok da fazla şansları yok.
Eğer seyir halindeyken durdukları 50 araçtan 40’ının seyrüseferi yoksa, insanlar yokluk nedeniyle bu belgeyi çıkaramıyorsa, o bölgede ciddi bir sıkıntı var demektir.

Konuştuğumuz trafik polisi de bunun farkında, araçlarda bu kadar evrak eksikliğinin ekonomik sıkıntılardan kaynaklandığını biliyorlar.
Durdurulan araçların sürücüleri ile göz göze geldikleri anda hissediyorlar ruhsat tarihlerinin çoktan geçtiğini.
Ama işleri bu olduğu için, yürekleri istemeye istemeye o makbuzu kesmekten başka da çareleri yok.
Ve biliyorlar, aynı şahısı bir hafta sonra da kontrol etseler yine aynı evraklar eksik çıkacak, zira insanların ödeyecek paraları yok.

Bu öneri tamamen trafik polislerimizin önerisidir;
Özellikle İskele ve Karpaz bölgesi ya da tüm ada genelinde çok sayıda evrak eksiği araç olduğunu bunların da tamamen ekonomik sıkıntılardan kaynaklandığı tespitinde bulunmuşlar.
Ve ekliyorlar;
Biz cezaları ister istemez yazmak zorundayız ama halkın ekonomik durumu ortada.
Bu hükümet artık faizleri mi siler ya da taksit mi yapar bilemeyiz ama, vatandaşın içinden yetişen üniformalı polisler bu uyarıyı yapıyorsa, umarız uyarıları dikkate alınır ve bu soruna köklü bir çözüm üretilir.
Tabi ki bu devlet, kesilen cezaları sadece devlete kazandırılan bir gelir olarak görmüyorsa…




Alev Şensoy LTB faturaları için uyardı!

“LTB'de temizlik, aydınlatma ve sağlık harçları 4 eşit taksitte alınmaktadır ve 2012 yılına ait tüm harçlar Temmuz 2012 tarihine kadar faturalanmış ve toplanmıştır. Dolayısıyla sizlere şu an gönderilen faturalarda sadece su tüketimine bağlı giderler olması gerekmektedir. Halkın herhangi bir suistimale uğramaması için uyrama gereği duydum... DİKKAT! Şu an size gönderilen faturalarda bu harçlara ait herhangi bir meblağ talep ediliyorsa lütfen faturalarınızın bir kopyası ile bana ulaşın... Ayrıca 1 yıl içinde temizlik, aydınlatma, sağlık resimlerine ne kadar ödemeniz gerektiği konusunda da bilgi talep ederseniz, seve seve yardımcı olurum...”
(Alev ŞENSOY-CTP-BG Eski Belediye Meclis Üyesi)




MESAJ KUTUSU


Sayın Hasan Ali BIÇAK, bazı yerli üniversitelere ayak bağı olurken, adı sanı duyulmamış yeni bitme üniversiteler için epey ter döktüğünüz yönünde şikayetler alıyoruz. Yakında eylem ve protesto var bilesiniz…

Sayın Hamza Ersan SANER, Mağusa limanındaki kameralar 2011 yılından beri çalışmıyormuş. Hatta kasıtlı olarak çalıştırılmadığını iddia edenler bile var. Vatandaş bu işte bir bit yeniği var diyor, bizden uyarması.

Sayın Kıvanç BUHARA,
kafatası olayında fena halde çuvalladınız ve artık yanınızda çalışanlar bile sizin hatalı olduğunuzu düşünüyor. Daha fazla gecikmeden kamuoyundan özür dilemek en doğru seçenek olacak diyorlar.

Sayın Ali Çetin AMCAOĞLU, imha edilen 14 bin zehirli enginar konusunda dün gün boyunca sizden bir açıklama bekledik ama boşuna beklemişiz. Bakalım Rum Tarım Bakanı Bu konuda bir açıklama yapacak mı?

Sayın Türkay TOKEL, muhterem kayınvalidenizin vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhumeye Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin.

Sayın Hasan BOZER, yeni yıl öncesinde mazbata konusunun çözülmesi için kamuoyuna verdiğiniz mesaj yüreklere su serpti. Umarız mazbatadan dolayı içeride olanlar yeni yılı kendi evlerinde aileleriyle birlikte geçirirler.

Sayın Derviş EROĞLU, Arena’daki büyük maça önce gitmeyeceğinizi söylediniz sonra fikir değiştirince ekiptekilere bayram sevinci yaşattınız. Gittiğinize değdi değil mi? He o özel kalem var ya, sevinçten sabaha kadar uyuyamamış.

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU,
siz siyasete karşı biraz yumuşayınca partiniz sizi 2015’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığa oturttu bile. Onun için erken genel seçimden daha çok Cumhurbaşkanlığına çalışmakta yarar var.

Sayın Cemal DAĞLIKOCA,
21 Aralık’ta millet eve kapanıp kaderini beklerken siz Tepebaşı’nda fırın kebabı partisi vermeye hazırlanıyormuşsunuz. Atın ölümü arpadan olsun diyorsunuz yani.

Sayın Adnan FİŞENK, Avrupa Gazeteciler Derneği ödülleri epey daha tartışılacağa benziyor. Bu arada bazı meslektaşlar da ödül almak için birilerini devreye koymuşlar ama başarılı olamamışlar. Hele içlerinde öyle isimler var ki, şaşırdık doğrusu.

Sayın Hasan SADIKOĞLU, sıkı bir diyette olduğunuzu söylüyorsunuz ama dün İskele Boğazında kilolarca yumurtalı gavcar mantarı tüketirken görülmüşsünüz. Mantar diyetini de ilk defa duyuyoruz.

Sayın Sonay ADEM,
meclis kürsüsünde ilk kez bu kadar uzun kalınca, bazı yakın dostlarınız bakanlığa hazırlanıyor diye düşünmeye başladılar. Hakkınızda hayırlısı artık.

Sayın Çelebi ILIK
, sendika başkanlığı gidince şimdi bütün gücünüzü milletvekili adaylığı konusuna yoğunlaştırmışsınız. DP kurmayları ağzınızdan çıkacak kelimelere bakıyor. Hadi artık karar zamanı.

Sayın Cemal REDİF, şimdi herkes sizin Ukrayna’da kurduğunuz şirketin peşine düştü. Ama kimse bir Ukraynalı’nın adına kurduğunuzu tahmin edemiyor. Yaş tahtaya basmıyorsunuz desenize…

Sayın Mehmet AVCI, arka koltukta emniyet kemeri zorunluluğunda sonunda başarılı oldunuz. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz.

Sayın Kazım AND, mazbata mağdurları konusunda 3 yıldır verdiğiniz emeğin karşılığını görmek üzeresiniz. Yeni yıldan önce bu iş çözülürse artık aktif siyaset için bütün kapılar size açılacak demektir. Tebriz ederiz.

Sayın Sadık ÖZBİLGEHAN, Şehit Doğan İlkokulu’nda iki tane fotokopi makinesi olduğu halde bir üçüncüsü gelmiş ve öğretmenler şaşırıp kalmış. Birilerine kıyak geçtiğiniz konuşuluyor bilesiniz.

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU,
maçı kaybedeli iki gün oldu ama siz hala şoktan kurtulamamış ve telefonları da açmamışsınız. Fanatikliğin bu kadarına da pes doğrusu…

Sayın Ata TAHİROĞLU, sessiz ve derinden bu kez milletvekili adaylığı için epey yol kat ettiğiniz söyleniyor. Sizin için yere bakan yürek yakan derlerdi de inanmazdık. Mesarya köylerinde ne çok seveniniz varmış böyle? Hadi hayırlısı.


Günün Fıkrası

Bunak


Adamın biri evlenmeye karar vermiş ama yaşı 75. Kızda 22.
Çocukları, torunları evlenmesin diye adamı ikna etmeye çalışmışlar:
- “Babacım bak yaşın ilerledi. Kalbin dayanmaz” demiş.
Ama adamı ikna ne mümkün. Kimseyi dinlememiş. Kızla evlenmişler. Gerdek gecesi olmuş, sabah olmuş, derken saat öğleni bulmuş, yeni evlilerden hala ses seda çıkmıyormuş.
Aradan birkaç saat geçtikten sonra kapı açılmış ve kız bitkin bir vaziyette dışarıya çıkmış.
Yaşlı adamın oğlu hemen koşmuş ve endişe ile sormuş:
- “Neler oldu? Babam iyi mi?”
Kız:
- “Evet çok iyi idi” demiş. “Ben yoruldum da. Biraz mola verdik” diye ilave etmiş.
Çocuk:
- “Allah Allah! 75 yaşında bir adam, nasıl oluyor da bu kadar aktif olabiliyor?”
Kız:
- “Yok canım aktif değil, adam bunak yapıyor unutuyor, yapıyor unutuyor!”