Hz. Ali gayet güzel demiş…
Tam da günümüz şartlarına göre bir söz;
“Başını daima dik tut…
Unutma başı eğik olanın celladı çok olur…”
Hz. Ali 600’lü yıllarda yaşadığına göre demek ki yüzlerce yıl önce de bizde yaşananlar ilk değilmiş!
Tamam 2020 yılı için Kıbrıs Türkü ve tabi ki tüm dünya için çok hoş bir yıl olmadı covid belası ile yüzleştik ama, en azından bizim için şimdiye kadar hiç olmamış bir takım müdahaleler de geçen yıla damgasını vuracaktır…
Kıbrıs Türk siyaseti 2020 yılında sınıfta kalmıştır!
Bunun gerekçelerini de bilmeyen yoktur…
Önce seçimler, sonra kurultay, sonra Meclis Başkanlığı, bakalım önümüzdeki süreçte daha neler göreceğiz!
Bu konuda en çok da siyasilere kızgınız…
Kıbrıs Türkünün iradesine müdahale edilince başlarını hep önde tuttukları için!
Yaşananlar sessiz kaldıkları için…
Elden giden iradeye sahip çıkmayıp ülke kaderini başkalarının ellerine bıraktıkları için!
Hele de bunu makam mevki için yaptıklarını da göz önünde bulundurunca, bu yıl da yeni irade müdahalelerini beklemek artık normal karşılanacaktır…
Anlayacağınız suç cellatta değil, Kıbrıs Türk siyasetindedir!
Hem iktidar hem de muhalefetiyle…
Kimse kendini bu işten sıyırmaya kalkmasın lütfen!
…
İradeye müdahale konusu içimizde bir yara ancak artık yeni yılda geçmişe bir çizgi çekmek de gerekiyor…
Sıkıntılı geçen bir yıldan sonra geleceğe umutla bakmak gibi de bir sorumluluğumuz vardır!
Zira önümüzde özellikle ekonomik sıkıntıların yaşanacağı bir yıl olacağı da gün gibi aşikardır…
Oturup ağlayacak halimiz yok!
Bugünden itibaren geleceğe umutla bakmak istiyoruz…
Bunun için de milletvekillerinin gerçekten de milletin vekili olarak görevlerini yapmalarını, bireysel çıkarlardan daha ziyade toplumsal menfaatler için icraat yapmaları gerekmektedir!
Yeni hükümet kurulmuş, bakanlıklar dağıtılmış, önümüzdeki günlerde de devletin üst düzey yöneticileri atanacaktır…
Hepsi de geçmişte yapılan yanlışlıkları göz önünde bulundursunlar!
Toplumun güvenini kazanmak gibi bir sorumlulukları bulunmaktadır…
Geçmişte yapılan yanlışların başında makama oturduktan sonra çoğunun kendilerini toplumdan soyutlamaları gelmektedir!
Oysa makamlar geçicidir, ayrıca kimsenin babasının malı değildir…
Günü geldiğinde o koltuklardan ineceklerini de hesap etsinler!
Ama sorunlarla boğuşan insanımız kalıcıdır, öncelik de onların hızlı bir şekilde sorunlarının ivedi olarak giderilmesi olmalıdır…
…
Yaşadığımız pandemi süreci bize bir daha göstermiştir ki devlet çalışanları ile özel sektör çalışanları arasında derin bir uçurum vardır…
Sırtını devlete dayayanlar bu zorlu süreçte bunun rahatlığını yaşayıp, olumsuz etkilenmezken, özel sektör ve çalışanlarının durumları iç açıcı olmamıştır!
Esnaf tükenmiştir…
Binlerce kişi işsiz kalmıştır!
Bir çok işveren de banka borcunu bile ödeyemeyerek iflasa doğru sürüklenmektedir…
Bu da bize göstermektedir ki bu ülkede sosyal adalet diye bir şey yoktur!
Gelmiş geçmiş hükümetler özel sektöre yeteri kadar önem vermediği, yeterli projeler üretmediği için yaşanan pandemi sürecinde sadece özel sektörün canı yanmıştır…
Devlet çalışanlarını tabi ki kıskanmıyoruz ama iki kesim arasındaki korkunç farkı da göz önünde bulundurunca içimiz acımaktadır!
Onun için yeni hükümetin işi görünenden çok daha zordur ama hep söylediğimiz gibi imkansız da değildir…
Bunun için de siyasi hesaplaşmayı bir yana bırakıp, başta özel sektör olmak üzere ülkenin kangren haline gelmiş gerçek sorunlarını çözmek için çaba sarf ederlerse ne ala!
…
İş dönüp dolaşıp irade meselesine geliyor…
Ankara bizim canımızdır, tek tutunacağımız dalımızdır ama Anadolu insanı önünde dilenci konumuna girmek de bizim hatalarımız sonrasında yaşanmaya başlamıştır!
Kötü siyaset ve kötü siyasetçiler bunun gerçek sorumlularıdır…
Şu anda yaşanan ülkede yaşanan boşlukların başkaları tarafından doldurulmaya çalışılmasından başka bir şey değildir!
Ankara’nın kötü niyetli olduğunu kimse söyleyemez…
Ama kötü siyaseti ve siyasetçiyi temizleme gibi arzu olduğunu da görmemezlik gelemeyiz!
Eğer kötü siyaset devam ederse de yeni müdahaleler olacağını şimdiden görür gibiyiz…
Biz kötü yönetimlere devam edip her şeyi oradan bekleyip dilenci pozisyonunda başımızı eğmeye devam edersek adına ister cellat deyin ister başka bir şey…
O giyotin hep başımızın üzerinde sallanıp duracaktır!
Aslında biz kendi irademizi yine kendi elimizle serbest bırakıyoruz ama bunun farkında bile değiliz…
Ya da bu durum işimize gelmiyor!
…
Yeni yılda başta sağlık olmak üzere tüm insanlarımızın ve okurlarımıza mutluluk ve umut dolu bir gelecek temenni ederiz…