Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:

– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?

Hoca ne yapsın?

– Haklısın, demiş.

Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:

– Haklı değil miyim?

Hoca:

– Vallahi çok haklısın, demiş.

Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.

– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?

Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:

– Hatun, demiş, sen de haklısın!

Şu ana yaşadığımız ortam bu…

Protokol imzalandı ve beklenen tartışmalar yaşanıyor!

Makul olan yorumlar var abartılı olanları var…

En önemlisi de kimse ülkenin dertlerinin nasıl çözüleceğini düşünmüyor!

750 Milyon TL geldikten sonra başımıza gelecekleri kendilerince sıralıyorlar…

Ve ne yazık ki Türkiye aleyhtarlığı ön planda tutuluyor!

Sanki Türkiye bize düşman…

Parayı verip esir alacakmış gibi bir tablo çiziliyor ortaya!

Hükümete de ağır ithamlar yapılıyor dolayısıyla…

Artır bundan sonra emir kuluymuşuz!

Sanki şimdiye kadar kendi ayaklarımız üzerinde duran bir sistem yarattık da protokol imzalanınca her şey ters yüz olmuş gibi…

Yok öyle bir şey işte!

Olay gayet basittir aslında…

Şimdiye kadar ülkeye akan kaynakları toplumsal değil bireysel kullandık, kimse hesap sormadı, şimdi hesap soran olunca ve köklü sistem değişikliğine gidilip de kendi kendimizi doğru dürüst yönetemeyince, haliyle doğa boyluk tanımadı ve yöneticilik vasfı paranın da gücü ile anaya geçti!

Ha keşke hayırlı evlat olup kendi önlemimizi alıp da anaya el avuç açmasaydık…

CTP Genel Başkanı Sevgili Tufan Erhürman geçenlerde şöyle bir paylaşımda bulunmuştu;

Şu ana kadar hepimiz "Protokol"ün içeriğinden bir gazetemizde yer alan metin çerçevesinde haberdarız. Metni doğru kabul ederek bugün için şunları söylemek mümkün:

1. Protokolün içeriği büyük oranda hükümetimiz döneminde yapılan çalışmadan oluşuyor. Bu da, o dönemde yapılan "ortada bir çalışma yok", "bir yıllık protokol mü olur" şeklindeki eleştirilerin geçersizliğini açıkça gösteriyor.

2. "Protokol"ün "son hali"nde hükümetimiz döneminde metinde olmayan 7-8 yeni veya değişik öngörü var. Resmi metni görmeden önce herhangi bir konuda eleştiri ya da değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Resmi metni görüp inceledikten sonra tespit ve görüşlerimizi paylaşacağız...”

Şunu demek istiyoruz…

Bu protokol sevsek de sevmesek de bir şekilde imzalanacaktı!

Çünkü bunda geçmiş hükümetin de payı vardı ve bir takım pazarlıklar yapılıyordu…

Şu an eski hükümet bu protokole imza atsa bu kez sağ kesim saldırıda bulunacak ama yapılan tüm eleştiriler de anlamsız olacaktı!

Öncelikle gerçekleri kabul etmek…

Hükümet kim olursa olsun bu ülkenin artık nizam ve intizama ihtiyacı vardır!

Birilerinin deyimiyle onurlu duruş ana dediğimiz bir ülkeye saldırmak değil, kendi ayaklarımız üzerinde durmak için onurlu bir şekilde kendi önlemimizi almaktır…

Yoksa hem üzüm yiyip hem de bağcıya saldırmak, bunu hakarete kadar çıkarmak ayıptır, günahtır!

Herkesin haklı olduğu bir süreç topluma hiçbir şey kazandırmaz…

“Vatan sevgisi kimsenin tekelinde değildir…”

“Vatan satma: Son günlerde bazı arkadaşların kullandığı kelime. Eleştiri ve ortaya konulan tezler sonucu pek tabi kişiler diğer siyasi tercihleri demokrasi ve ifade özgürlüğü bağlamda eleştirebilir. Hoşgörü ise bunları hazmetme gerektiğinde dersler çıkarmadır. Şahsım adına ortaya konan altı dolu çoğu eleştiriyi baş tacı yaparım, ancak kullanılan dil ve ortaya konan karalamalar belirli bir üslup dışına çıkması ne ortamda sağlıklı bir tartışma fırsatı ne de saygı bırakır. Hele ki bu tarz ifadeleri kullanan kesim yıllar önce bu sözlere maruz kalıp zor dönemler geçirdiklerini düşünürsek, şimdi bu modele sarılmaları manidardır, kendi adıma da yürek burkan hadiselerdir. Bir kişinin vatan sevgisi kimsenin tekelinde değildir. Onu yargılama veya test etme de birilerinin haddi olamaz. Konu özünden kaçtığı müddetçe toplum olarak 1 adım öteye gidilmez. 40 yılın semeresi ortaya çıkan bu darboğazdan kurtulmak için atılan adımlar, bazen kemer sıkma politikaları bir partinin ekonomik önlemleridir ve bir tercih meselesidir. Gün sonunda takdir halkındır. Biz bir sonraki seçimi düşünmeden, geleceğimizi kurtarma adına ne gerekirse yapacağımızı defaaten dile getirdik. Evet ekonomik koşulların zor olduğu dönemde hükümet görevi üstlenmek zordur. Tepkiler doğaldır. Ancak gelin bu tepkileri belirli hedeflerde kullanalım, gailemiz memleket olsun. Bu topraklarda NEFRET söylemlerine yer yoktur, OLMAMALIDIR...)

(Yenal SENİN)

“Sürpriz yok…”

“Yeni imzalanan mali protokole hızlıca bir göz attım,3-4 çetrefil konu var,onun dışında süpriz yok.

Benim en sorunlu bulduğum, eğer yanlış anlamadım ise Toplu iş sözleşmesi noktası.

Tüm Kamu kaynağı kullanan kurumlar toplu iş sözleşmesi yapmadan Maliye’den onay alma zorunluluğu getirilmesi.

Düşünün ben Lefkoşa belediye başkanıyım,binlerce oy alıp kenti yönetmek için SEÇİLMİŞİM,ama çalışanım ile Toplu iş sözleşmesi yapmak için Maliye Bakanından belki de bir ATANMIŞTAN onay alacam.
Eğer maddeyi doğru anladım ise bu yanlış bir uygulama olur.

Belli ki geçen seneki KIB-TEK Toplu iş sözleşmesinde yaşananlara çözüm için bu madde düşünülmüş ama OLMAMIŞ.

(Murat ŞENKUL)

"Bakan akrabası..."

“Bu ülkede bir ekmek çaldı diye aylarca hapis yatanlar var ve ilk düşündüğümde harika bir sistem diyorum fakat öte yandan bir bakanın akrabası çıkıp boğazda site yapacağım diyor iki temel atıp onlarca garibanın yüz binlerce sterlinini düpedüz çalıyor ve ortada ne bir site var nede inşaatı yapan adam bir diğer tarafsa Müteahhitler Birliği o günkü başkan şimdiki başkan aynı Gürcafer bu dolandırılan insanlara biz yapcağız merak etmeyin dediler ama ortada fol yok yumurta yok ne olduysa üç beş kuruşunu ev satın alıp başımızı sokacağız diyen insanlara oldu merak ediyorum.

Her gün adaletten bahseden Avrupa yasalarından bahseden kimsenin hakkını yetirtmeyiz diyen bu insanlar nerde kimse bu kişileri yargılamayacak mı, kimse bu paralarını hırsızlara kaptıranlara yargı önünü açmayacak mı, yazıklar olsun!

(Kemal ALTUNCUOĞLU)

“Vicdanlar rahatsız…”

“Devlete Vatandaş olarak çağrımdır;
Araç seyrüseferleri için toplanan para Maliye’ye aktarılmasın! Başka Bir fonda toplansın ve sadece Karayolları ve Belediyelerin hazırlayacağı yol projelerinde kaynak olarak kullanılsın. Ben bir vatandaş olarak kan emeğimle ödediğim seyrüsefer parasının, haftada iki gün bile işe gitmeyen bir memura maaş olarak ödenmesini istemiyorum. Devlet gitsin maaşı, sağlık, eğitim harcamalarını bilmem neyi, nerden bulup ödüyorsa ödesin. Yollar bu halde iken, her taraf köstebek yuvası iken, millet cayır cayır trafikte can verirken, yol için ödediğim (roadtax) verginin affedersiniz pezevenk parası gibi çarçur ediliyor olması vicdanen beni rahatsız ediyor…”

(Mahmut ERDEN)

MERAKLI KÖŞE?

Kum bu bürokrat?

Daha geçenlerde önemli bir makama atandı…

Ancak atandıktan hemen sonra hakkında ihbarlar yağmaya başladı!

Daha önceki görevinde rüşvet ve kirli ilişkilerle suçlanıyor…

İhbar edene de söyledik;

Varsa böyle bir iddianız bunu bize belgeleyiniz ve sonrasına karışmayınız…

Zira birilerini suçlarken elinizde kanıtlar olmalı!

Toparlanıyoruz battı mı?

Bir zamanlar esip yağıp gürlüyorlardı…

Çok da ses getirmişlerdi aslında!

Bazı aydın insanların kurduğu toparlanıyoruz hareketinden bahsediyoruz…

Derin bir sessizlik içindeler şu anda!

Ülke kaynıyor, atamalar tartışma konusu yaratıyor, protokol kavgaları tavan yapmış ama…

Dükkanın kepenklerini indirdilerse de bari bunu açıklasınlar!

750 Milyon TL gelmese ne olacaktı?

Protokol tartışmaları bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor ama…

Bundan böyle daha mantıklı ve aklı selim düşünmek gibi de bir zorunluluğumuz vardır!

Diyelim ki UBP-HP Hükümeti protokole imza koymadı ve Ankara’ya rest çekti…

Peki sonra ne olacaktı?

750 Milyon TL de az buz bir para değil yani…

Bunun bir de gelecek yolları var tabi ki!

Bu para belki kamu maaşlarını ödeme yetiyordu da…

Ya diğer yatırımlar ve özel sektör!

Tamam eleştirelim ve tartışalım…

Ama tartışırken de mantıklı olalım!

MESAJ KUTUSU

Sayın Tufan ERHÜRMAN, Akıncı cephesinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağınız ve partili başka bir aday göstereceğiniz hem konuşuluyor hem de coşku içinde karşılanıyor. Bunu duyan bazı partililer de haliyle sinir krizi geçiriyor. Bir an önce şu meseleyi bir sonuca bağlasanız hem sizin hem de partinizin selameti açısından iyi olacak…

Sayın Behiç ÖZTÜRK, 2014 yılında çok konuşulan ve dosyalanan bir banka sahibi ile kamuda bir müdürün evrak sahteleme olayının gündeme gelmesinin bu kadar neden uzadığı yönünde bir bilginiz var mı? Adaletin geç de olsa tecelli etmesi bekleniyor…

Sayın Dursun OĞUZ, çam kese böceğine karşı yapılacak olan ilaçlamanın ihalesine ve koşullarına aman dikkat. Zira ihbarlar göre yine aynı şirket için adrese teslim yapıldığı yönünde iddia ediliyor. Devletin paraları paçasından akmıyor değil mi?

Sayın Gürdal HÜDAOĞLU, Saray’ın basın bildirileri ve açıklamalarında yine bir takım sıkıntılar yaşanıyor. Bir kasıt olduğunu düşünmüyoruz ama ülkenin en üs makamında yaşanan basit sorunların devamı ve ilgisizlik çok da hoş bir konu değil…

Sayın Mehmet HARMANCI, vatandaşın şikayetini değerlendirip çok erken bir zamanda çöken yolları yama da olsa asfaltlamanız memnuniyet yarattı. Bir de kaynak olsa da Başkent’in tüm yolları jilet gibi olsa ne güzel olurdu değil mi?

Sayın Erdal ÖZCENK, hükümetin yaptığı en iyi icraatlardan birisi sizin DAÜ’ye VYK Başkanı olarak atanmanız oldu zira parti partisiz bu karardan gayet memnun görülüyor. Hazır başa geçmişken okulda bir bölüm başkanının sahte imza olayını da masaya yatırın deriz!

Sayın Zorlu TÖRE, parti içinde yapılan kulislerde eğer seçime gidilmesi halinde Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bir adım önde olduğunuz konuşuluyor. Zaten sizden başka da hevesli birisi yok gibi görülüyor. Bakalım seçim olacak yoksa oldu bittiye mi getirilecek!

Sayın Mahmut ÖZÇINAR, belediyeler içinde yaşanan sıkıntılara ufukta bir çözüm formülü bulunmaması başkanlar arasında endişeyle karşılanıyor. Öncülük yapıp gerekirse hükümete karşı daha sert durmanızı isteyen mesajlarınız geliyor bilesiniz…

Sayın Kudret ÖZERSAY, hükümet ortağınız gazetelere maddi destek konusunda yetkiyi size verdi diye duyduk. Pastayı adil dağıtmakta yarar var zira memnun olmayanlar bunu manşetlerinde hissettirebilirler…

Sayın Ali Özmen SAFA, sizin gazete çalışanlarının çoğu adres değiştirince bazı önemli sorunlar yaşandığı ve çalışanların bundan şikayet ettiklerini belirten şikayetler alıyoruz. Acaba biraz maaşlara artış mı getirseniz diyoruz!

Sayın Kemal ALTUNCUOĞLU, bir bakan akrabasını hedef gösterip hakkında paylaşımlarda bulunmanız epey destek gördü ama bunu bir de isim deşifre ederek yaparsanız çok daha faydalı olacak gibi geliyor bize…Sonuçta yaşın yanında kuru da yanabilir değil mi ama?