KARİŞ okul taşımacılığında iki sezondan beri en kötü zamanlarını yaşıyor .

Sorunlar çığ gibi büyümekte. Özellikle maddi alanda. 17 Eylül sabahı itibariyle orta dereceli okullarda eğitim yılı başlamasıyla birlikte 18 bin küsur öğrenci KARİŞ’e bağlı üyeler tarafından ilkokul, anaokul , orta ve lise öğrencilerini Dipkarpaz’dan Yeşilırmak’a kadar taşımakta.

17 Eylül günü toplu taşımacılar güne borçlu başlıyor. Neden? Çünkü şoför, otobüsün bakım, onarım ve giderleri için Vakıflar Bankası’ndan aylık yüzde 16 kredi alıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye tarafından paralar yattığında bu alınmış olan krediler kesiliyor.

Toplu taşımacılığa hükümet edenler tarafından reva görünen şeyin bu olduğunu anlamaya çalışıyor KARİŞ Başkanı Fuat Topaloğlu. Diyor ki:

“Bugünlerde en sık dillendiren konuların başında sandığı boykot etme olayı bulunmakta. Seçimleri boykot edeceğiz. Öğrenci taşımacılığını durduracağız. Ama bunun sonunda biz sektör ve KARİŞ olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Ama olacak olanlardan da sorumlu değiliz. Sorumlu olan hükümet edenlerdir. Seçimlere büyük ihtimalle eylemlerle gideriz. Kimse kusura bakmasın ama biz bu yükü çekemiyoruz. Şoför maaşları ve mazot giderleri.. Kaldı ki taşımacılar sosyal haklarını ve sosyal sigortalarını, ihtiyaç sandıklarını gecikme faiziyle yatırmaktadır.Şoförlerimiz açlık sınırının altında iş yapıyor. Her iki ayda bir taleplerimizi yineliyoruz Aldığımız yanıtın hepsi havada ve sanal. Milli Eğitim Bakanlığı işveren pozisyonunda olduğu için bugün yaklaşık 8 milyon TL küsur toplu taşımacıların alacağı vardır. Tüm taleplerimize rağmen ciddi muhatap bulamıyoruz. Maliye Bakanlığı’nda Ahmet Havutçu dışında ciddi muhatap bulamıyoruz. Hükümet edenlerin bütçesinde para yoksa ve bu öğrencileri taşıtacaksa ona göre bütçe ayarlamasını yapar. Ha eğer taşıtmayacaksa da bunu açık açık halka açıklasın. Bu işler sorumluluk ister. Günü birlik, anlık konuşmalarla bu işler olmuyor.”

Hükümet bir an önce bu işe bir el atsın diyeceğiz ama seçim yasaklarına girdik. Eğer yüzlerce üyesi olan KARİŞ seçimlerde sandığı boykot ederse vay halinize!

ORTAYA KARIŞIK

Türkiye düşmanlığı döneri de yasaklatır mı?

Hani bir laf vardır: “Kendi gözündeki merteği görme, elin gözündeki çöpü görür.” Diye. Avrupalı da o hesapta. Sanki kendi fast food gıdaları çok sağlıklı? Her gün marketlerden deli gibi alışveriş yaptığımız paketli ürünler de aynı şekilde. Sağlığa bir gram faydası yok. Yıllardır sakatat, kokoreç ve döneri yasaklayacağız diye göz dağı verdiler Avrupa’nın ama en çok da Almanya’da yerleşik döner restaurant sahiplerine. Onlar da ha yasakladılar, ha serbest bıraktılar diye sürekli tedirginlik içinde işlerine güçlerine bakıyorlar ama bu kez kantarın topuzu kaçtı. Neymiş efendim dönerde fosforik asit tuzu diye bilinen fosfat olabilirmiş o nedenle yeniden yasaklanacakmış. Valla ben bugüne kadar döner yeyip de ölen birine rastlamadım. Olsa olsa en çok endorfin hormonu salgılatır insana; o da mutluluktan.

5 bin yılda yüzde 5 oranında beyin korteksimiz küçülmüş

Biliyorum kolaylıkla kabul görecek bir iddia olmasa da bu bilgiyi paylaşmak durumundayım. Yapılan araştırmalarda insan zekasının gittikçe gerilediği öne sürülüyor. Bu nahoş durumu en iyi anlatan profesörlerden biri de Sinan Canan. Diyorki: “Bizim organize özelliklerimiz 200 bin sene neyse o; değişim yok. Beynimiz küçülüyor evet. Tarımı icat ettiğimiz günden beri oturduğumuz yerde bir sürü kalori aldığımız için sistemi darmadağın ediyoruz. 5 bin yılda yüzde 5 oranında beyin korteksimiz küçülmüş; yapılan hesaplamalar bunu gösteriyor. İnsanı insan yapan beynidir. Sorunlarımız da oradan kaynaklanıyor. Fabrika ayarlarımızı bilsek yaşam daha kolay hale gelecek aslında.”

Günün Sözü

“400 kelimeyle sadece lak lak edilir; 4000 kelimeyle hissedilir ve ancak 40.000 kelimeyle düşünülebilir.."

Prof. Dr. Bedri Gencer