Bugün ne yazsam diye düşünürken bir anda sanal ortamda paylaşılan bir fotoğraf ilişti gözüme… Tüylerimi diken diken eden fotoğrafı yazımın altında sizlerle paylaşıyorum. Herkesin gördüğü ve tüyleri ürperten fotoğraf 1963 olaylarının gözler önüne serdiği bir vahşeti anlatıyor.
1963 olaylarını yaşayanlar çok iyi bilirler ki o günleri yaşayanlar konuşmaktan hep korktular. Biz korkmalarını TMT’nin gizlilik ilkesine bağladık , bazıları ise tam aksine… böylesine anlamlı bir günde Mücadele yıllarında şehit düşenleri anmak istedim.
Halkın Sesi Gazetesi’nde ‘Mücadele’ diye bir ek çıkıyordu yaklaşık 5 yıl önce… Bu ekin röportajlarını o dönemde yapma şerefine eriştim. Evet, iki yıl boyunca her hafta yayınlanan bu eke haftada 2 röportaj yapıyordum. Bu röportajlar bana o yılları daha iyi anlamamı sağladı.
Bu yaptığım röportajların isimlerini Altay Sayıl belirliyordu… Bende bu isimlerle iletişime geçip, onlardan yaşadıkları dönem hakkında bilgi alıyordum.
Size bu yazımda bende en etkili izlenimi bırakan Aydın Sami’den bahsetmek isterim. Kendisi 1928 doğumlu ve maalesef ki Parkinson hastası. Şuan düşünüyorum da keşke sağlığı yerinde olsaydı ve onun hayat hikâyesini ele alabilseydim. Maalesef ki çok geç kaldım.
Aydın Sami hiç evlenmedi.
Kendini ülkesine adamış bir adamdır.
Genç yaşlarda başlayan mücadele serüveni ile kendini bir anda TMT’nin içerisinde buldu… Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesinin önemli isimlerinden biridir Sami…
Önce Volkan sonra TMT…
Böylesine gizlilik esaslarına göre yürütülen görevi layığı ile yürüten Sami, yer altı teşkilatlarında uygulanan gizlilik ilkesine bağlı kaldı.
Çocuk yaşlarda ilk ciddi adımı bildiri dağıtmakla attı.
Aydın Sami Dr Küçük’e bağlı bir adamdı. Onun verdiği görevleri yerine getirirdi.
Bildirileri dağıtmakla başlayan TMT görevi, onun için çok kutsal bir görevdi.
Herkes TMT’ye giremezdi hatta TMT’ye girecek kişiler TMT mensupları tarafından iyice gözlemlenerek belirlenirdi.
Aydın Sami’yi bir yıl önce YDÜ’de düzenlenen bir seminerde anlatma şerefine nail oldum.
21 Aralık denince yaşanan o kötü yılların kahramanları aklıma gelir…
Bende böylesine bir günde yaşayan kahramanlardan biri olan Aydın Sami’yi anlatmak ve sizlere onun yaşadığı yılları anlatan röportajımı paylaşmak isterim…
TMT, Enosis’i önledi
TMT’nin önemli isimlerinden olan Lefkoşa Sancağı Serdarı Aydın Sami, TMT içinde üstlendiği görevleri ve yaşadıklarını anlattı.
Sami, 1956 yılında Dr. Küçük’ün istemiyle Ankara’da fakülte memuru eğitimi için görevlendirildi.
Ankara’da Halkın Sesi’nde çıkan Kıbrıs’la ilgili yazıları İstanbul’daki ve Ankara’daki gazetelere dağıtıyordu. Ankara’daki görevi sırasında . Dr. Fazıl Küçük’e olan mesajları ve Dr.Küçük’ün mesajları Aydın Sami kanalı ile gönderilmeye başlanmıştı. Necati Zincirkıran tarafından Binbaşı İsmail Tansu ile tanıştırıldı ve Tansu Aydın Sami'yi TMT’ye aldı. Sami'nin Ankara’daki TMT görevi; Kıbrıslı Türk öğrencileri prensipler çerçevesinde tespit edip, TMT içine katarak Zir Kampı’na göndermekti. Ağustos 1960 yılında Türkiye’deki görevini tamamlayarak Kıbrıs’a döndü.
Türkiye’deki ihtilaldan sonra TMT’nin devam edip etmemesi tartışması yaşandı. Rauf Denktaş’ın uğraşları sonucu 1963 yılındaki ENOSİS olayları TMT’deki mücahitlerin direnciyle önlendi.
İste Aydın Sami ile yaptığımız röpörtajımız;
“1953 yılında Kıbrıs Türk Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandım. Kıbrıs Türk Halkı’nın Lideri Dr. Fazıl Küçük ve dönemin Halkın Sesi köşe yazarlarından Yavuz takma adlı Mustafa Kazım Bedevi ile tanıştım. Dr. Fazıl Küçük ile tanıştıktan sonra bir takım aktif faaliyetlerde bulundum. 1956 yılında devrin Maarif Dairesi yetkilileri benim gibi birkaç arkadaşı fakülte memuru olmamız için dört yıllık ödenekli izin verdiler. Ben İstanbul’a gidecektim fakat Dr.Küçük Ankara’ya gitmemi istedi. İlişkilerimiz açısından Ankara’ya gitmem daha uygun olacaktı. Dr. Fazıl Küçük bana her gün Halkın Sesi Gazetesi’ni posta ile gönderiyordu.
KIBRISL’LA İLGİLİ YAZILARI İSTANBUL VE ANKARA’DAKİ GAZETELERE DAĞITTIRDIM
Halkın Sesi aldığım zaman Hürriyet Gazetesi’nin Ankara temsilcisi olan eski dostum Necati Zincirkıran için Kıbrıs’la ilgili haberleri bir metin halinde hazırladıktan sonra İstanbul’daki gazetecilerin temsilcilerine ve Ankara’da çıkan gazetelere dağıtılıyordu.
Böylelikle gazetecilerle çok yakın ilişkilerim olmaya başladı. Dr. Fazıl Küçük Ankara’ya geldiğinde gazeteleri gerek İstanbul’da çıkan gerek Ankara’da çıkan (ULUS, ZAFER, KÖYLÜ gibi) gazeteleri birlikte ziyaret ediyorduk. Bunun yanı sıra Dr.Küçük beni Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Genel Müdürü İsmail Soysal beyle tanıştırdı. İsmail beyle zamanla iyi ilişkiler kurarak dostluğumuzu ilerlettik. Dr. Fazıl Küçük’e olan mesajları ve Dr.Küçük’ün mesajlarını benim kanalım ile gönderilmeye başlandı.
Bu temasların yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye ikinci başkanı Hikmet İlaydın Bey’le çok sıkı işbirliği içine girerek Türk Maarifine onun sayesinde gençler için burslar temin ettik. Bu şekilde temaslarımız devam ederken bir gün Necati Zincirkıran Bey ani olarak Kavaklıdere’de kaldığım eve ziyaretime geldi.
İSMAİL TANSU BENİ TMT’YE ALDI
Kaldığım ev Hürriyet gazetesinin bürosuna 200 m uzaklıktaydı. O zamanlar Ali Süha ve Kubilay Çaydamlı ile birlikte ayni evde kalıyorduk. Necati Bey İstanbul’dan gelerek bana ‘seninle görüşüp Kıbrıs’la ilgili bilgi almak istiyorum’ dedi. Bana Hürriyet Gazetesi’nin bürosuna giderek konuşmamızı önerdi. Evden çıktık ve hep birlikte yürüyerek büroya doğru yol aldık. Büroya yaklaştığımız zaman, Necati Bey bana ve İsmail Tansu bey’ e (o ana kadar kim olduğunu bilmiyordum) ‘ben yanınızdan ayrılıyorum’ dedi. Ve bizi yarı yolda bırakıp yanımızdan ayrılarak farklı yöne doğru gitti. Sonra yolda bana ‘ben Binbaşı İsmail Tansu’yum ve seni TMT’ye (Türk Mukavemet Teşkilatı) almak istiyoruz’ dedi. Ben daha önce bir takım direniş örgütlerinde bulunmuştum. Ben, ‘Burada bir takım yakın ilişkilerim var, iktidar ve muhalefeti tutan tutmayan tüm gazetelerle iyi ilişkilerim var’ dedim.
TMT’ye girişim bunlara engel değilse kabul edeceğimi ilettim. Beni kabul ettiler. Kızılay’ın bir yerinde askeri jeep beni bekliyordu. İçerisine girip oturduk. Ankara’nın 10 km uzağına gittik. Tansu, sürücü askere durmasını ve aşağıya inmemsini söyledi. Asker sürücü de araba bozulmuş gibi yaparak ön kapağı açtı. Bana 200 sayfalık bir broşür vererek okuyup bir hafta içerisinde geri buluşacağımızı söyledi. Bir hafta sonra ayni yerde, Hürriyet gazetesine bir jeeple gelerek bana bazı sorular yönelterek beni TMT’ye aldılar. TMT yeminini kâğıtta verdiler ve ben okuyup altına imza attım. Bana görevlerimi söylediler. Görevim, Türkiye Cumhuriyeti’nde okuyan öğrencileri verdikleri prensipler çerçevesinde tespit edip TMT’ye alıp eğitime göndermekti. Bunlar öğretim yılı içerisinde iki kez olabiliyordu. Şubat ve Haziran sonunda, gerekirse de Ağustos ayı içerisinde de bunu yapacaktım. Bunun üzerine verdiği tarihten itibaren fiilen TMT’ye geçtim. Verdikleri prensiplerle sayısız öğrenciyi Zir Kampına gönderdik.
ZİR KAMPININ AMACI NE İDİ?
Zir öğrenci kampı, Ankara ve Antalya’da vardı. Ama başka yerde olup olmadığını bilmiyorduk. İkinci Dünya Savaşı’nda Türk hükümetinin aldığı bir kararla Türkiye’nin savaşa girmesi halinde yetişmiş personeli bulunması gerekçesi ile yaz aylarında üniversiteye devam eden gençler bir iki aylık silahlı eğitime gönderiyorduk. Zir Kampı da bu kamplardan biriydi.
Ankara’da bu faaliyetleşme devam ederken İsmail Tansu Bey’den gelen, ani bir emirle İstanbul’a TMT’nin nüve (çekirdek) bir teşkilatını kurmamı emretti. Onun verdiği prensipler ışığında İstanbul’a gittim. TMT’nin nüve teşkilatını isim bazında kurdum.
Nüve teşkilatında olan arkadaşlarım; Burhan Tuna, Salih Coşar, Harid Fedai, Güner Çakın’dı.
Bunları tespit ettikten sonra İsmail Tansu benim verdiğim adres doğrultusunda Beyazıt’da bir gazinoda oturup kahve içiyorduk. İsmail Tansu Bey bana; ‘siz oradayken biri gelip sizi ziyaret edecek’ dedi. Ve İsmail Tansu Bey’in söylediği saatte Nihat Keklik isimli bir arkadaş bizi ziyarete geldi. O andan itibaren bu arkadaşlar bana bağlı olarak çalışacaklardı.
Ben bir subay beklerken karşıma gelenin İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Doçent olduğunu öğrenince hayret ettim.
Nüveyi kurduktan sonra İstanbul’dan ayrıldım.
Ankara’da görevlendirilmeme ilaveten oradaki subay TMT’deki görevli subayların ani bir işi çıktığı zaman Kıbrıs’tan eğitime gelen kafileleri karşılar ve eğitime gönderirdim. Buluşma yeri Ankara’da gar istasyonuydu. Türkiye’deki görevim 19 Ağustos 1960’da sona erdi. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Kıbrıs’ın Ankara temsilcisi rahmetli Mehmet Ertuğruloğlu’na devrederek ayrıldım. Bayraktarlık koordinatörü oldum. Maarif döneminde özel eğitim şube amirliği yapıyordum. Bayraktarlık koordinatörü görevi, bayraktarlıkla sancaktarlık arasında irtibat sağlamaktı. Önce sancaktarlar merkezde kalır, sonra kazalara dağılırdı. Sancaktarların %90’ı özel eğitim müfettişi adı altında buraya geliyorlardı. Tüm irtibatları da benim kanalım ile oluyordu. Tüm yazışmalar bende toplanır, sancaktarlar bulundukları yerden kuryeler yollayarak benden teslim aldırırlardı. Bazı yazışmaları beraber götürmeleri bayraktarlıkça sakıncalı görüldüğü takdirde mektuplar önümde açılır ve gönderilen kuryeler tarafından okunup ezberlenir ve bu şekilde sancaklara giderdi.
Bazı yazıları beraber götürmekle yükümlü kişiler, yoklama tehlikesi hissedildiği an bir formülünü bulunup yırtıp atmaları gerekirdi. Sancaktarların ve bayraktarın bu konuda zaman mevhumu yoktu. Emirler farklı farklı saatlerde gelirdi.
TMT KAÇ SAFHAYA AYRILIYORDU?
TMT üç safhaya ayrılıyordu.
1.si kuruluş tarihi 1958-21 Aralık 1963 Gizlilik Devri ve 2. si olayların başlaması ile 21 Aralık 1963-Ekim 1970 ortaya çıkma ve mücahit teşkilatı olarak devam etti.
Mücahit teşkilatı bayraktarlığı verdiği günlük prensip emirleri ile idare edilirdi. Bu prensip emirlerinin kaynağı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ilgili yasalarından alıntı olarak devam etti. Mücahit teşkilatında huzursuzluk başladı. Basında mücahit teşkilatına gelecek bir şahsın ne zaman çıkacağı da belli değildi.
Böylece 1968’de hazırlanan yasa, bayraktarlık kanalı ile devrin bakanlar kuruluna gönderildi.(Yürütme Kurulu)
Kıbrıs Türk Toplumu Silahlı Kuvvetler yasası olarak mücahitlikte 1970 yılında yasallaştı.
Kıbrıs Türk toplumunun silahlı kuvvetler yasasının en önemli özelliği, mecburi askerlik (18 yaşında olmak koşulu ile) ihtisası edilirken ne zaman çıkacağı da belli değildi.
TMT SIKINTILI GÜNLER GEÇİRDİ Mİ? NEYDİ BU SORUNLAR?
Kıbrıs Türk Halkı 27 Mayıs 1960 ihtilalından sonra Londra-Zürih antlaşmalarından sonra sıkıntılı günler yaşanmaya başlandı. 27 Mayıs ihtilalından sonra hükümeti idare eden Milli Birlik Komitesi, TMT’nin komutanı Daniş Karabelen Paşayı görevden aldı. Albay Şaban Bey’i teşkilatın başına getirdi. Eğitimden sorumlu İsmail Tansu Bey 1 Ağustos 1960’da Yarbay’lıktan emekliye ayrıldı.
TMT’nin kurucusu Albay Rıza Vuruşkan’ı geri çektiler. Böylelikle TMT’e vekâletle idare edilmeye başlandı. İlk vekil Mağusa Sancaktarı Kaya Bey, sonra Larnaka Sancaktarı Melih Bey’di. Bu huzursuzluk devam ederken Milli Birlik komitesi içinde TMT devam etsin mi? etmesin mi? münakaşası başladı.
Milli Birlik komitesinden bir grup TMT’nin devamından yana idi. Diğer grup ise Kıbrıs Türk Alayı’nın Kıbrıs’a geldikten sonra TMT’nin gereksiz olduğunu savundu.
Sonunda TMT’nin devamını savunan ekip hâkim oldu ve TMT devam etti. Bu geçen süre içerisinde silah nakliyatı ve eğitim kalkarak huzursuzluklar başladı. O dönemde R.Denktaş TMT’nin devamını sağlamak için benim kanalımla Genel Kurmay Başkanına iletmek üzere Mehmet Ertuğruloğlu’na iki kez mektup yolladı. Denktaş Bey’in bu uğraşları olumlu sonuç verdi.
TMT’nin devam kararı alındıktan sonra Kenan Coygun Bayraktar olarak Kıbrıs’a görevlendirildi. TMT çok kısa sürede toparlandı. 21 Aralık 1963 olaylarında mücahitlerin direnci sonucu ENOSİS önlendi.
TMT’NİN KURULUŞ GÜNÜ NASIL KARARLAŞTIRILMIŞTI?
Bayraktarlık Lefkoşa Sancağı TMT’nin kuruluş gününün ne zaman olması gerektiği konusunda bir yazı yolladı. Sancak olarak üç öneride bulunduk. Birinci öneri, Adnan Menderes hükümetini TMT’nin kurulması ile ilgili Bakanlık Kurulu’nun karar tarihi idi.
İkinci öneri, TMT’yi kurmakla görevlendirilen Subay’ın Kıbrıs’a gelişi ve İş Bankası’nda Müfettiş olarak göreve başlama tarihi idi.
Üçüncü öneri ise, TMT’nin ilk eylem tarihiydi.
Bayraktarlık TMT’yi kurmakla görevlendirilen subayın İş Bankası’na müfettiş olarak göreve başladığı tarih olan 1 Ağustos 1958’di.
Böylelikle ikinci tercih olan 1 Ağustos 1958 tarihi TMT’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilip meclisten geçen yasa ile yasallaşmıştı.