YÖDAK’a Karşı intihal ve diploma sahteciliği mücadelesine 2012'den beri devam eden biri olarak Resmiye Canaltay'ın akredite olmayan bir üniversiteden alınmış diploması haberine tepkileri ve YÖDAK başkanının bu konunun merkezinden saldırıya uğramasını ilgiyle izliyorum. Hiç diploması olmadan bir devlet üniversitesinden doçentlik alan birisi hakkında bahse konu kişinin diploması olmadığını ve verilen payenin geri alınması talebiyle 2012’den itibaren verdiğim dilekçeler İLK KEZ gerçekten bu YÖDAK döneminde değerlendirildi. Konuyu Üniversiteler Arası Kurula taşıyan ve hem sahteciliği kanıtlayıp hem de bu payenin geri alınmasını sağlayan, koyduğu baskı ile bu YÖDAK yönetimidir. YÖDAK'ın son dönemde sahtecilik ve intihalle mücadelede yaptıkları devrim niteliğinde adımlardır. YÖDAK başkanının saldırıya uğraması konusunda KKTC BATSINCILARIN en büyük rahatsızlığı sanırım gerçekten de Kuzey’deki kurumların mücadele edilirse kurumsallaşabileceklerine olan çarpık kaygılarıdır.
YÖDAK'ın alacağı çok yol vardır elbette ama doğru yapılan şeylerin hiçe sayılması sorunlu bir durumdur. Bu bağlamda ortada bir hipokrasi olduğunu ortaya koyacak kısa hatırlatmalar yapmak zorunda hissediyorum kendimi:
- Sol, sağdan birinin intihalci/sahteci veya akreditasyonu olmayan bir üniversiteden diploması olmasını lanse etmeye bayılır. Ama aynı sol, solun içindeki bu tip insanların varlığını asla konuşmaz; bilakis hep halı altına süpürür. Canaltay'ı haberleştiren Yenidüzen üst yönetimi, “duayen” bir yazarının intihalci olduğu kendilerine bildirildikten sonra intihalci yazarına sahip çıkıp ödül verdi. Kendi grubundan sahte diplomalı yardımcı doçenti ise haberleştirmeyi reddetti. Haberi yapan gazetenin partisinden birisi 2012'de doktorasız DAÜ’de kendini doktoralı takdim etti, kimse konuşmadı.
- SIM TV'de biz iki kişi intihal konuştuk; ikimiz ve SİM TV dava edildik. Hepimizi dava eden sahte diplomalı özür dilemeden dava çekmeyeceği için SIM TV ve benimle beraber intihal mücadelesinde yola çıkan kişi özür dileyerek kendilerine karşı olan davaların çektirdiler. YÖDAK'a sahte diploma araştırması için dilekçe gönderen "sadece Umut Özkaleli" idi dediler, çekildiler. Ben çekmedim. YÖDAK benim dilekçemi değerlendirdi. Zaman aldı, zor oldu. Sonuca gitmek çok süre istedi ama neticede SİM TV’nin özür dilediği şahsın bir sahteci olduğu ÜAKK tarafından tespit edildi; YÖDAK’ın talebiyle de kendisine verilen Doçentlik payesi iptal ettirildi.
- Afrika Gazetesi "sizin cumhurbaşkanınızı tanımam" diyen bu sahteciden sayfalarında özür diledi, kimse ayıplamadı. Tam tersine yasemin hareketi adı altında şimdi Akile Büke'ye saldıranlar, sahteciliği kanıtlanmış emekli büyükelçiden özür dileyen büyük "işgal karşıtı" özürcülerin peşine takıldı.
- Eroğlu intihal ve sahtecilikle mücadele ettiğim için işe alınıp sonra sözleşmemi imzalamayan LAÜ'den beni göndertti, hiçbir solcu gazete yazmadı. Ardından hükümete gelen hiçbir "solcu" ekip, hiçbir büyük sivil toplumcu bu adaletsizliğe bir dur demedi. Şimdi, adayarısında ilk kez bir sahteci, sahteciliği ile belgelendi. Bu dönemde YÖDAK yetki sınırlarını olması gereken noktaya çekmek için ilk somut adımları atarken, üniversiteleri denetleme ağırlığı koymak için mücadeleye başlamışken saldırıya uğruyor. Daha öncekilerin hiç uğramadığı gibi. Gerçekleri konuşursanız faturası var. Ama hiç olmazsa köstek olmayın, yapıcı eleştirilerle her kesimden insanın hak etmediği diplomalara ulaşmasına engel olacak bir kurumsallaşma için yapıcı şekilde uğraşın. KKTC'de kurumlar çalışırsa bu kalıcı taksim olur gibi abuk sabuk, hatta aptalca akıl tutulmalarından kendinizi kurtarın. Kurumlarınızın olması gereken yere gelmesi için çalışın. Sürekli bir KKTC’den olmaz diye kin kusup, sahteciden özür dileyenlerin arkasından büyük özgürlük savaşçıları gibi de koşmayı bırakın.