Bence dünkü günün ana fikri buydu…
Artık hiçbir inandırıcılığı kalmayan, aynı şeyleri nakarat etmekten başka bir işe yaramayan sendikacılar bir yanda…
Gencecik, arkadaş ölümü ile yüreği yanan öğrenciler diğer yandaydı!
Eylemin sonuna doğru da bütün öğrenciler bir ağızdan haykırıyordu…
“Sendikalar sussun, gençler konuşsun” diye!
O kalabalığın içinde epey gezdim, gençler başka şeyler de konuşuyordu kendi aralarında…
Sendika ağaları tarafından kullanıldıklarını mesela!
Sendikalar iki saatlik eylem sonrası pes edip ayrılmak istediler ama öğrenciler buna büyük tepki koydular…
Çünkü sendikaların derdi başka kendi dertleri bambaşkaydı!
Sendikalar eylem yapacaklar diye gazete yakmaya devam etsinler…
Oysa biz onları demokrasi yanlısı bilirdik!
Demek ki artık birçoğunun son çırpınışı bunlar…
Eylem yapacaklar diye gazeteleri ateşe vermek!
Oysa gazeteler ve tüm medya organları bu ülkenin olmazsa olmazlarıdır…
Bu tür eylemden ne amaç edindiler bilemiyorum artık ama yaptıkları saygısızlığın daniskasıydı!
Hoş bizim meslekte de birlik ve dirlik yok…
Oysa bütün medya toplanıp sendikaların gazete yakma eylemini protesto eder, gazete yakan sendikalara haber ambargosu koyardı!
Ama işte kim kime dum dumayız biz de…
Dünkü eylemde bir de kara giyinmiş Türkiye düşmanları vardı…
40-50 kadardılar!
Polis dahil herkesi tahrik etmeye çalıştılar…
Bu  devleti istemeyenler!
Polise her türlü hakareti yaptılar, ama başaramadılar işte…
Sendikacılar gitmiş, öğrenciler gitmiş ama onlar hala oradaydılar!
Bir çatışma çıksın, insanlar yaralansın, tutuklansın ve ortalık karışsın diye…
Avuçlarını yaladılar!
Çünkü dünkü eylemde her türlü kargaşaya karşı sağduyu galip geldi ve olan öğrencilerin temiz duygularına oldu…
Bir kenara not edin lütfen;
Ne sendikacılar ne de devlet düşmanları bir daha bu öğrencileri yanlarında bulamazlar!
Çünkü gencecik insanlar kötü amaçlar için kullanılmak istediklerini anladılar dünkü gün…
Üç yıldızlı bir polis subayı…
En çok da onu takdir ettim eylem esnasında!
Devletin gerçek bir memuru gibi davrandı çünkü…
Eylemcilere sıkça bizim işimiz devletin malını korumak dedi!
Bu çocuklar bizim de çocuklarımız, onları da korumak görevimiz diye defalarca tekrarladı bunu…
Birkaç tartaklama olayını koyarsak bir yana ki bu kısmen doğrudur, çünkü polisin kendine verilen görev ve yetkileri vardır, belki de polisin hoşgörülü ve kucaklayıcı tavrı sayesinde olaylar büyümedi!
Bunda da o üç yıldızlı polis subayının büyük payı oldu…
Çünkü o hem devletinin haklarının savunucusu hem de bir babaydı sonuçta!
Dengeleri korumasını da iyi bildi…
Ve her biri de dostumuz, ağabeyimiz ve kardeşimiz olan sendika yöneticilerinedir çağrımız…
Ülkedeki sendikacılığı bir an önce masaya yatırın ve özeleştirinizi yapın, hemen şimdi!
Artık birçoğunuz da o makamları genç arkadaşlarınıza bırakın ki ufku açık, tertemiz insanlar yönetsin bütün sendikaları…
Dünkü eyleme katılan gencecik temiz yürekli öğrencilerden alacak o kadar çok dersleriniz var ki!
 
 
Bazı öğrenciler üzgündü!
 
Dünkü eylemde katılımcı sayısının ne kadar olduğunu tartışmaya filan gerek yok…
Önemli olan eylemin amacı ve hedefi idi çünkü!
Eylem yerinde Bülent Ecevit Anadolu Lisesi’nden bir evladımızla minik bir sohbet yaptık…
Üzgün olduğunu söyledi!
Çünkü dünkü eyleme bu okuldan sadece 30 öğrenci katılmış ve onun için bu rakam hayal kırıklığı yaratmıştı…
Yaşanan trafik kazasında hayatını yitirenlerden birisi de bu okulda okuyan bir öğrenciydi ve katılımın yüksek olması bekleniyordu!
Ama belli ki sendikalar bu eylemi öyle öcü gibi göstermişlerdi ki velilerin önemli kısmı
çocuklarının bu eyleme katılmasını istemediler…
 
Lamarinadan sendikacılar!
 
Bazı sendikacılar dünkü eylemde yaptıkları konuşmada Başbakanlık önündeki meydanı Lamarina Meydanı ilan ettiler…
Bunun da gururla söylediler!
Hadi diyelim öyle olsun…
Bu hükümet Lamarina Hükümeti!
İyi de hepsi bu devletin memuru olan sendikacılar da şimdi Lamarina sendikacıları olmuyor mu…
Bir lafı söylerken nereye gittiğini de hesaba katmak gerek!
 
“Hükümeti sen düşürecen Kudret hoca!”
 
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın önceki günkü açıklaması epey tartışma yarattı…
Özersay milletvekillerine bir çağrıda bulunarak hükümeti düşürmelerini istedi!
Bu açıklamaya Özersay’a gönül veren bazı vatandaşlardan da tepki geldi…
Bu açıklamanın sadece popülizm olduğunu iddia edenler vardı!
Ortak kanı işe şu oldu;
“Hiç durmadan çalış, bu hükümeti sen düşüreceksin…”
Umarız Kudret hoca da diğerleri gibi kolaycılığa kaçmaz!
 
 
MESAJ KUTUSU
 
 
Sayın Şener ELCİL, Başbakanlık önündeki dünkü eylemde gözler sizi ön sıralarda sizi aradı ama arayanlar hayal kırıklığı yaşadı! Bu arada öğretmen katılımının da beklenenden az olduğu söyleniyor! Kendinizi yeteri kadar anlatamadınız mı yoksa!
Sayın Hasan TAÇOY, bazı muhalif partiler ve sivil toplum örgütleri hükümetten umudunu kesti hükümeti sizin ve diğer bağımsız vekillerin düşürmenizi bekliyor. Sizi bağımsız olarak görmekte çok yanılıyorlar değil mi!
Sayın Kemal DÜRÜST, basında ve sosyal medyada size bel atışı yapıp eleştirileri hakarete çevirenlere karşı hukukçularınızın liste yaptığını duyduk. Biz deriz ki siz yine de bu işi mahkemeye taşımayıp insanların heyecanına verin!
Sayın Dilek ÖZGÜRGÜN, hükümetin ve eşinizin bu sıkıntılı günlerinde kendisini bir an olsun yalnız bırakmamanız dikkatlerden kaçmıyor! Dün Başbakanlıkta durumu iyi idare ettiğinizi de öğrendik, ne mutlu Hüseyin beye artık!
Sayın İrsen KÜÇÜK, son bir haftadır adınız fazlasıyla anılmaya başlamıştı, dünkü eylemde de devam etti. Sizi mercekle aradıklarına göre acaba diyoruz aktif siyasete geri mi dönseniz! Değerlendirmekte yarar var değil mi!
Sayın Katip DEMİR, trafik kazalarının uzun süredir gündem olduğu memlekette sizin bölgede uyanık bir market ana yolun tam ortasında ucuz bira reklamı yapınca vatandaşların tepkisi de büyük olmuş. O reklamı hiç gecikmeden kaldırmanız bekleniyor!
Sayın Kudret ÖZERSAY, zaman ve zemin sizin parti için çok uygun ama bazen öyle acemice açıklamalar yapıyorsunuz ki size gönül verenleri şaşırtıyorsunuz! Bunun yerine en geç 6 ay içinde gerçekleşecek olan erken genel seçime hazırlanmanız öneriliyor!
Sayın Derviş ÇEBİÇ, ne hikmettir bilemeyiz ama Merkezi Cezaevi müdürlüğüne getirdikten sonra gardiyanlar arasında yapılan kulislerde neredeyse yerden yere vuruluyorsunuz! Acaba birileri bu makama oturmanızı içine sindiremedi mi dersiniz!
Sayın Ahmet KAPTAN, dünkü eylemde nedense biraz fazla gergin ve heyecanlıydınız! Gazetecilerin dostu olarak da bir muhabirin elindeki fotoğraf makinesini almaya çalışmanız hiç yakışık almadı değil mi!
Sayın Süleyman MANAVOĞLU, ufak tefek yaralanma ve itiş kakışlar dışında teşkilatınız Başbakanlık önündeki eylemde vasatın üstündeydi. Hele de üç yıldızlı bir subayınızın babacan davranışları olayların daha da büyümesini engelledi…
Sayın Mustafa AKINCI, saatlerin değiştirilmesi konusundaki açıklamalarınız hükümetin tepkisine neden oldu. Şimdilik sessiz bekleyecekler ama müzakere sürecinde epey muhalif bir duruş sergileyebilirler, bizden uyarması!
Sayın Ersin TATAR, dün bir televizyon programında milletvekili arkadaşlarınızı savununca sendikalar bunu eylemde dile getirmiş ve size ateş püskürmüşler! Bu arada vefalı duruşunuz parti içinde memnuniyet yaratmış…
Sayın Özdemir BEROVA, dünkü eylem sırasında Kumarcılar Hanı’nda yemekte görüntülenmeniz belli ki sadece sendikacıları değil bazı gazetecileri de gaza getirmiş. Acaba sizin esas duruşta mı beklemenizi temin ediyorlardı. Durun bakalım daha neler göreceğiz!
Sayın Fikri ATAOĞLU, Bakü’de KKTC’yi tanıtma etkinliklerinde KKTC hayranı Azeri vekille samimiyeti hayli ilerlettiğiniz söyleniyor. Turizm için ne yapsanız mubahtır değil mi! Bakalım uçaklar dolusu Azeri turistler ülkeye ne zaman akın edecek!
Sayın Soner KARASALİH, tavlada çok iddialı olduğunuzu söyleyip vatandaşı düelloya davet ediyormuşsunuz! Bir ara mahallede buluşalım bakalım bu işler hariçten gazel okumaya benziyor mu!
Sayın Aslan BIÇAKLI,dünkü eylemde de gördük ki artık bu işleri gençlere bırakıp bir kenara bırakma vakti geldi de geçiyor! Emekliliğin tadını çıkarmak varken bu  kadar stres ve yorgunluk niye! Memleketi siz kurtaracak değilsiniz ya!
Sayın Bülent DİZDARLI, ne yazık ki siyaset insanları öyle bir konuma getirdi ki siz doğru söyledikçe dokuzuncu köyü aramak zorundasınız! Hele de eleştiriler meslektaşlardan gelince tuhaf oluyorsunuz değil mi! Allah’a havale edin deriz…