Liderdi.
Seveni de vardı, sevmeyeni de…
Siyaset bunu gerektiriyordu.
O’nu çok daha yakından tanıyanlar var elbette.
Bazı özellikleri şahsına münhasırdı.
Muzipliği de bunlardan biri idi.
Hastalığı vesilesi ile biraz daha yakından tanıma fırsatım olmuştu.
Tarih 2011 yılının Haziran ayı olsa gerek.
Beyin damar tıkanıklığı ile yatırıldığı yoğun bakımdan çıkarılarak normal servise alınmıştı.
Özel bir üniversite hastanesinde idi ama özel bir odada değildi.
Her hastanın yattığı odalardan birisinde yatıyordu.
Rahatsızlığının farkında idi.
Vücudunun sol yarısını istediği gibi kontrol edemiyordu.
Gerek tıbbi durumu, gerekse moral durumu uykularının bozulmasına neden oluyordu.
Gece uykuları yetersiz olduğunda, gündüz saatlerindeki performansı ve tedavisi de olumsuz etkileniyordu.
Zaman zaman ilaçlarla devreye girilse de, uyuması için morale ihtiyacı vardı.
Çünkü o da insandı.
Bir gün, gece uyumak istediğini iyiden iyiye dile getirmişti.
Yediklerinden tutun da yapılanlar, kısa sürede monoton gelmeye başlamıştı kendisine.
Can sıkıntısına bunlar da katkıda bulunuyordu.
Doktorlarından biri olarak, en çok neyi sevdiğini, neleri özlediğini sormuştum.
Belki aralarından makul olan birisini seçebilir de bir sürpriz yapabilirdik.
‘’Canım baklava yemek istiyor.’’ dedi.
Odada toplamda üç kişi idik.
Kabul ettim.
Operasyon başladı.
Ailesine haber verildi ve öğleden sonra baklavası geldi.
Tam üç dilim yedi.
Yerken de yüzünde muzip bir gülümseme vardı.
Hem suçunu biliyor hem de baklavanın keyfini çıkarıyordu.
Bize de ikram etmeyi ihmal etmedi üstelik…
O gün deliksiz bir uyku çekmişti.
Ertesi gün keyifli uyandı.
Herkesin keyfi yerine gelmişti.
Bir kişinin hariç.
Doktorlarından biri olan, günde birkaç kez vizitlerini yapan, Dahiliye Servis Şefi Prof. Dr. Tümay Sözen.
Zira açlık kan şekeri o sabah 400 mg/dl değerine dayanmıştı.
Yanına gittiğimde Denktaş’ın yatağının önünde, başını kaşırken buldum.
‘’Her şey yolunda giderken, şekeri neden birdenbire yükseldi?’’ diye kendi kendine söyleniyordu.
İşbirlikçi olarak hiçbirimiz sesimizi çıkarmadık.
Gülümsememizi saklayarak ‘’Bilmiyoruz’’ diyebildik.
Denktaş da gülümsedi ve göz kırptı.
Hiç sesini çıkarmadı.
Tümay Hoca tetkikler isteyerek odadan ayrıldı.
Geriye de Denktaş’tan hoş bir anı kaldı…
İletişim: 0542-8529899