Bir partinin kadın kolu üyeleri neden yaklaşan seçimler için kapı kapı, ev ev gezerek milletvekili adayları için oy ister vatandaştan? Üstelik bu oy isteme işini, partinin kurtuluşu ve gelecek nesiller için ‘bizim parti’ en iyi olma sanrısı içindeyken yapmalarını trajikomik buluyorum.

Tamam kadınlarımız zaten siyaset sahnesinde aktif değiller bunu anlıyorum da partinin kadın kolundan girerek orada yıllarca somut ve kayda değer bir şey yapmamalarını dert ediniyorum.

Ayrıca bu kadın kolları neden hep seçim zamanlarında ortaya çıkarlar?

Takip edebildiğim kadarıyla normal zamanlarda kadınlar bir araya gelerek çay partilerinin yanısıra kek, börek yerler; dayanışma geceleri düzenlerler.

Başka ne yaparlar? Hastanelerin bazı bölümlerine tıbbi cihaz alımına öncülük ederler; para toplamak için kermes düzenlerler. Sonra bu kermesten elde edilen geliri duyurusunu yapmak için kameralar karşısında açıklama yaparlar.

Bir siyasi partinin güçlü olabilmesi için bir kere ‘kadın politikalarının’ gündemlerinde olması önemli ancak bunun olmadığını görmekteyiz. Kadınların siyasi alana katkıları işte gördüğümüz kadarıyla bağlı bulundukları partiye ‘yardımcı olmak’tan öteye gitmiyor. Hatta partilerin tüzüklerinde bu açıkça yazıyor.

Kadın ve gençlik kolları parti örgütüne yardımcı olacak; bitti bu kadar. Kadın evde nasıl eşine destekleyici ve fedakar oluyorsa, siyasi partinin kadın kollarında da aynı şeyi yapması bekleniyor. Aslında böyle yaparak kendini gönüllü olarak kısıtlamaya gidiyor kadın. Neden? Çünkü siyasette var olabilmesi için yardımcı rolünü baştan benimsedi bir kere.

Kadın kollarının, kadın siyaset okulu kurmalarına ben tanık olmadım. Belki gözümden kaçmış olabilir ama öyle olsa muhakkak haberim olurdu. Kadınlar zaten siyasi alanda yetersiz katılım gösteriyorlar. En azından seçimlere ön hazırlık olarak kadın siyasetçi yetiştirme çabası içinde olabilirler diye düşünmekteyim.

Siyaset ve liderlik erkek işi ya! Bence kadınlar cinsiyet eşitsizliğinin en çok hissedilen alanda siyaset okulu gibi bir mekanizmada harika işler çıkabilirler. İçlerinden geleceğin lideri bile yetiştirilebilir. İmkansız değildir bu. Önemli olan zoru başarmak değil midir?

O bakımdan bazı siyasi partilerin kadın kollarının biricik amacı; kapı kapı gezerek seçimlerde erkek adaylar için oy dilenciliği yapmak olmamalı. Kadın kolları daha entelektüel çalışmalara öncülük etmeli. 

ORTAYA KARIŞIK...

Dünya şiddet sarmalında..

Haber yeni.. Fas'ta öğretmen sendikaları, okullarda öğretmenlere yönelik şiddeti protesto etmişler. Dünyamız giderek aşırı şiddet sarmalına dolanmış vaziyette. Bu haberi okurken aklıma öğrencilik yıllarım geldi. Bizim zamanımızda bırakın öğretmenimize yan bakmak; karşıdan geldiğini gördüğümüz zaman kendimize çeki düzen verir öğretmenlerimizin karşısında bir gram havailik edemezdik. Tuhaf günlerden geçiyoruz.

Evlilik hafızaya olumlu etki yapıyor(muş)

Yeni bir araştırmaya göre, hiç evlenmemiş veya boşanmış kişilerin demans; yaşlanmaya gelen hastalıklara yakalanma riski, evlilere göre daha yüksekmiş. Ömür boyu yalnız yaşayanların bunama riskinin yüzde 42 gibi bir oranda olduğu görülmüş. Evlilik hafızaya nasıl olumlu etki yapıyor? Kısacık evliliği boyunca sürekli çatışan ve noktalayan biri olarak; evliliğin halen ömür törpüsü olduğunu düşünmekteyim. Eğer düzgün giden bir evliliğiniz varsa ona bir şey diyemem. Herhalde hafızaya olumlu etkisi olur. Ancak her gün kedi köpek gibi birbirini cırmalayan ve sürekli dırdır ederek hayatını cehenneme çeviren çiftlerde nasıl bir etki bırakacak bilemedim.

80’lerin modası geri geldi.

Bir kıyafeti sırf moda diye alanların akıllarına şaşıyorum. Geçenlerde bir mağazaya girdim. Sanki zaman tüneline girmişim de 1980’li yıllara gitmişim gibi oldum. Örgü triko elbiseler, insanın omuzlarını dev gibi gösteren vatkalı ceketler, yarasa kollu kazaklar vs.. Ben bu kıyafetleri eski Türk filmlerinde görüp nostalji olsun diye izlerken, ansızın karşıma çıkmalarıyla şaşırdım haliyle. Kimse kusura bakmasın ama bir şey moda diye satın almak bana eziyet gibi geliyor.

Günün Sözü

“İnsanların en çok inandıkları şeyler, en az anladıklarıdır." -Montaigne