Bir küçük ülkede yaşamaktayız, etrafımız da bizim durduğumuz, emeğimizi başlattığımız yerden başlar kendisini oluşturmaya. Ne yersek o kokarız dediğimiz yer işte burası. Kendiniz için ne yaptınız? Sorusu işte burada anlam bulur, ne yaptınız derken de her şeyi içine alan bir soru ile karşı karşıya kalırsınız.

* * *

Genelde insanlar bu soruya elle tutulur, gözle görülür cevaplar vermek ister, çünkü içi boş görsellik karşı tarafı tatmin etmek için kullanılır. Yani ne demek istiyorum? Eski işimin parası azdı, yeni işe girdim gerçi şimdi de zamanım az ama olsun parası çok cevabı gibi ya da bu gün kendime yeni ayakkabı aldım ve ya geçenlerde yeni bir araba aldım gibi cevaplar daha doğru gibi gelir insana.

* * *

Eğer ki kendinizi bu maddiyatla ödüllendirip sonrada kendim için şunu aldım, şunu yaptım diyerek kendinize bir tatmin yaşatmaksa bir şeyler yapmak en kötüsünü yapıyorsunuz demektir. Bir bakın etrafınıza en iyi kombin kıyafetleri giyip, en iyi arabaları sürüp, en iyi kafelerde kahve içen ancak somurtarak oturan korkunç bir kitle var.

* * *

Kendi için nitelikli yaşamı, bunlarla kurmaya çalışan insan sayısız hatalar yapar, hayatı ile ilgili kendisi için en yanlış kararları verir mesela, sırf biraz daha kendini maddeye bağlamak için, ya da tüm ülkeyi kaosa sürükleyen siyasi donanımdan uzak bireysel tavırla, tamamen maddiyata dayalı seçimler yapar, ya da yakaladığı gülümsemeyi yine görsel popülerlik için satar.

* * *

Kendisi için yaptığını söylediği her şeyi artık bir başkasını etkilemek yani başka biri için yapmaya başlamış, kendi olmaktan çıkıp o kıyafeti giyen, o arabayı süren, o seçimi yapan bir olarak hiç kalır. Ne yazık ki toplumumuzun çok büyük bir çoğunluğu bu haldeler, ve mutsuzluğunun kaynağını anlamak istemeyen bu insanların, yine pek çoğu antidebresanlar kullanarak, yada başka seçenekleri alarak kendini yavaşça tüketir.

* * *

Oysa ki kendin için bir şeyler yapmak, çok daha kalıcı çok daha anlamlı ve çok daha kendin olan şeylerdir. Entelektüel olarak kendin yüceltirsin mesela, iyi bir dostla ya da yalnız, hangi taşıtla gittiğinin ne giydiğinin bir anlamı olmadan, bir yudum kahve ile yakalarsın kendini. Bir kitap alırsın, bir sinemaya gidersin, bir konser dinlersin, deniz kenarında yalnızca kendine kalırsın.

* * *

Daha çok para için değil kendin için en nitelikli işi seçersin, emeğinin karşılı değilse maaşın tam karşılığı için mücadele edersin, ve artık kendin için ve toplum için bir mücadelen olur, işini gören bir araba sana yeter, halkların huzuru ile seninkinin ayni yerden geldiğini anlar siyasi olarak doğru ve huzurlu kararlar verirsin.

* * *

İşte böyle kendiniz için nitelikli bir hayatı kazanabilmek için, entelektüel olarak, kültürel olarak, öz donanım olarak, sanatsal olarak kendini beslersen hayatın cevherlenir. Ve yine kendinden başlayarak, her kes için en nitelikli yaşamı arzulularsın. Artık hayat senin için anlamlı ve her kes için yaşanası bir yere döndürebilme düşüncesi ile, Ülkeni de en iyiye taşıyabilecek yöneticileri görürsün ve istersin.

* * *

Halklar ne ise yöneticisi de onun yansımasıdır, bu inkar edilemez gerçek ise bizi yine kendimize yöneltir. Önce kendinizle başlayın hesaplaşmaya….

Behiç Anibal….