Bu akşam mecliste yerel yönetimler konuşuldu.

Dinledim…

Evet, yıllardır belediyelerle içli dışlı çalıştım. Onların içini dışını ezberledim desem yeridir. Onların çalışma şeklini, maddi sıkıntılarını, sorunlarını ve icraatlarını yakından takip ettim. Tüm belediyelerin ortak sorunu olan maddi sorunları en iyi bilenlerdenim.

Yıllardır belediyeler ortak sorun olarak katkı paylarının yetersizliğinden bahsedip, durur. 2008 yılında "Yerel Yönetim Reformu"nun ilk ayağı olan, köylerin belediyelere bağlanması uygulaması ile esas sorun da doğmuş oldu. Alt yapısı hazırlanmadan bir anda birçok köyümüz belediyelere bağlandı. Hâlbuki muhtarlık hizmetlerinin daha iyi sürdürüldüğü bu köyler, belediyelere bağlanmakla hizmet almakta zorluk çekmeye başladı.

Yetersiz katkı payları belediyeleri isyan ettirdi. Katkı payları ile yalnızca personel giderlerini karşılayabilen belediyeler bugün batma noktasına geldi.

2011’de yapılan ‘Nüfus ve Konut Sayımı’ sonuçlarının bugün itibarıyla henüz netleşmemesi ülkemizdeki aksaklıların ne denli ciddi boyutta olduğunun kanıtıdır. Nüfus sayımının sonucu belki henüz açıklanmadı ama sonuç açıklandığı zaman birçok belediye sonuca itiraz etmekle kalmayacak, isyan bayrağını çekecektir. Bunun nedeni de ülkemizdeki dejur ve defakto nüfustaki dengesizliktir.

Bu durum belediyeleri zorda bırakacaktır. Nüfus yapısı içerisinde herhangi bir bölgede yaşayan ve sayılan turistler defacto nüfusun içerisinde olacak, nüfusun fazlalaştığı ve devlet katkısının aynı kaldığı bölgelerde azalma meydana gelecektir. Bu da geliri zayıf olan bölgelerde devlet katkısının azalmasına neden olacaktır. Daha çok devlet katkısına dayalı bölgelerdeki yapısal hizmet anlayışı da azalacaktır. Burada as olan Dejur nüfustur.

İçişleri Bakanlığı'nca yürütülen ve "Yerel Yönetim Reformu"nun ilk ayağı olan, "köylerin belediyelere bağlanması uygulamasından" hemen hemen hiçbir belediye başkanı memnun görünmüyor. Köylerin belediyelere bağlanması kararının Bakanlar Kurulu kararıyla değil de Cumhuriyet Meclisi kararıyla alınması gereksiyordu fakat alel acele yangından mal kaçırırcasına alınan karar, bugün belediyelerin içinde bulunduğu durumu ortaya koymuştur.

2006 yılında da nüfus sayımı yapılmıştı. 2006 yılında yapılan nüfus sayımından itibaren dejur ve defacto kavramlarını konuşulmaya başlandı. Devlet, yerel gelirlerinden belli bir payını vatandaş nüfusa göre ödüyordu. Dejur denilen kriterler böylelikle değişti. Çalışma izinli ve öğrenciler de dâhil edildi. Kısaca yapı değişti. 2006 yılında dejur nüfusun değişmesiyle kırsal kesim belediyelerin gelirleri de otomatik olarak azalmış oldu. Belediye bünyesinde öğrenci ve çalışma izinli kişiler de nüfusa dahil edildi. Böylelikle yapının değişmesiyle gelirler aşağı düştü. 

Halen açıklanmayan ve neden açıklanmadığını bir türlü anlamadığımız nüfusumuz belediyeleri zorda bırakarak zarar etmelerini sağladı. Belediyeler, nüfus sayımından sonra katkı payını Defacto nüfus üzerinden mi yoksa Dejur nüfus üzerinden mi alacak bu çok önemli. Yabancı nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde sürekli ikamet eden insanlar var. Bir taraftan yerleşik nüfus varken diğer taraftan da öğrenciler ve çalışma izinliler gibi değişken bir nüfus var.

Henüz açıklanmayan bu nüfus sayımının tarihi de gündem yaratmış ve itirazlar olmuştu. Hükümetin henüz sayımla ilgili bir açıklama yapmadığını göz önünde bulundurursak, ben şahsım adına sorarım; 

‘ Biz niye sayıldık?’

Keyif olsun diye mi? Adet yerini bulsun diye mi? Yoksa zaman geçsin diye mi?