Türkiye medyasında uzun bir süreden bu yana çalışan bildik ve tanıdık yazarların yerini her gün yenileri alıyor.
Bir yandan eski yazarların işlerine son verilirken ya da kendileri ayrılmak zorunda bırakılırken öte yandan her gün yeni yazarlar doğuyor.
Radikal gazetesinden Güven Sak’da akademik kariyeri olan ancak yazarlık hayatına yeni başlayan yazarlardan sanırım.
Sak’ın 30 Nisan tarihli Radikal gazetesinde yayınlanan yazısının başlığı oldukça dikkat çekici “Kıbrıs’ın problemi Türkiye’yi rol model almış olmasıdır”.
Açıkçası bu başlığı okuduktan sonra büyük bir merakla yazıyı okumak için tıklıyorum.
Düşünüyorum ki en sonunda bir Türkiyeli gazeteci doğru bir saptama ile Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a doğru bir gözle bakabildi…
Ancak yanılıyorum, Sak yazısına öncelikle adanın bölünmüşlüğüne dair bilgi vererek başlıyor ve yazdıklarından öyle anlaşılıyor ki bu KKTC’ye dair izlenimleri yeni.
Kamu idaresinden Türk Hava Yolları’nın batmasından ve yanlış yönetimlerden bahseden Sak’ın bir akademisyen olarak haklı olduğu noktalar da var elbette.
Oysa ülkede var olan sorunlar akademik kitaplarda yazıldığı kadar kolay çözüme kavuşamıyor öyle olabilseydi buradaki pek çok değerli ekonomist ve akademisyenin önerileri iyi bir başlangıç için bize yeterdi de artardı bile.
Benim yazıya dair esas takıldığım nokta ise şu cümlede gizli. Sak’a göre “Türkiye-Kuzey Kıbrıs ilişkisi nihayet sağlıklı bir başlangıç noktasına oturmuş durumda” ve ayrıca ülkenin esas sorun KKTC’nin bu güne kadar Türkiye’nin 1980 öncesi kamu idare düzenini örnek alıyor oluşu. Bundan da vazgeçildiği takdirde de kim tutar KKTC’yi aynen Türkiye gibi demeye getiriyor.
****
Aslında Sak’la hem fikir olduğumuz konu mutlaka var o da Kuzey Kıbrıs’ın en büyük probleminin tamamen bir küçük Türkiye haline getirilmesi.
Zaten ondandır ki kamu düzeninden tutun da sosyal hayata kadar bir kargaşadır, almış başını gidiyor, bitmek nedir bilmiyor ve hatta artarak devam ediyor. Artık kültürel değerleri bir yana bıraktık toplumsal anlamda da ortak bir hayatımız kalmadı. Çalışma hayatı zaten hiç düzelmedi, özelleştirmelerin ise altı tamamen boş bırakıldı. Şimdiyse kumdan kaleler gibi hayatlarımız birer birer yıkılmaya başladı. Hırsızlık ve tecavüz malum hayatın ana gündemi. Ülkedeki gençlere ne iş vaat edebiliyoruz ne de bir sosyal hayat. Başınızı nereye çevirseniz ya bet ofis, ya kumarhane ya da bir gece kulübü kazulet gibi karşınızda duruyor.
Bu durumda sorun Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’yi örnek almasından öte kendi kimliğini kaybediyor oluşudur ancak bu sorun Sak’ın dediği gibi 1980 yılına takılıp kalmakla falan değil, 1974 yılına takılıp kalmakla başlamış bulunuyor.