Türk pub’larından ziyade İngiliz pub’larını dolaşmayı tercih ederim. Bunun birkaç nedeni var ama en geçerli neden; yabancıların eğlence kültürünü daha rafine, dingin ve gürültüsüz buluyor olmamdan ileri geliyor. Alkol duvarını aştıklarında “Gözünün üstün de kaşın var.“ diye karşısındakine külhanbeyi gibi davranmıyorlar.
Bir kere yaş ortalaması 40 ve üstü insanların eğlenme kültürü daha usturuplu ve en azından birlikte eğlenenleri rahatsız etmeme adına daha bir görgülüler. En azından ben böyle görüyorum. Aralarında eğlencenin dozunu kaçırıp ‘cozutanlar’ çıkmıyor mu? Elbette her yerde olduğu gibi onlardan da çıkıyor ama yine de bu gözümüze batmıyor.
O samimi küçük kümelerinde, neşeli ve kendi hallerinde eğlenmesini becerebiliyorlar.
Geçtiğimiz cuma akşamı Girne Alsancak bölgesindeydim. İki ay öncesinden rezervasyon yaptırdığım ve İngiliz bir çiftin işletmeciliğini yaptığı pub’da kendime ayrılan yere oturdum. Gelmemin özel bir nedeni vardı. Birleşik Krallık’ın kuzeyindeki İskoçya’nın, Kıbrıs’ın kuzeyindeki İskoçlara hazırladığı geleneksel İskoç müzik gecesi vardı. Gerçi bir İngiliz barında, İskoç eğlencesi yapmak ne kadar akıl karı bilemem çünkü genelde İskoçların İngilizlerle aralarının pek de iyi olduğu söylenemez. Birbirlerini pek sevmediklerini duymuştum. İskoçların bağımsızlık istemeleri İngilizlerin canını sıkmış da olabilir bilemiyorum. Ama sonuçta Kıbrıs’ın kuzeyinde bu iki milletin birbirlerini sevmeme durumu pek göze batmıyor. Hoş birbirlerini sevmeseler ne olacak! Herkes aynı geminin içinde.
Ona bakarsanız günümüzde bazı Girneliler de Lefkoşa’da yaşayanları genelde soğuk ve mesafeli bulur. Bana sorarsanız ruhuna insanlık işlenen herkesi seviyorum. Sanırım başka seçeneğim de yok. Ancak sanırım İngilizler söz konusu İskoçlar olunca sözünde durmayan insanlar.
Türk barmene “Bu gece burası daha kalabalık olabilirdi.” Dedim. Çoğunluğunu İngilizlerin oluşturduğu bölgede daha önce geleceklerine dair söz verdikleri halde gelmeyenlerin olduğunu söyleyince “Tamam işte dedim. “İngilizler bugünkü geceyi protesto etmişler.” Hatta öyle ki İskoçya’dan gelen müzisyenlerin hasılatını dahi çıkaramadılar o gece.
Üzücü bulduğumu söylemeliyim ve İngilizlerin bu protestosu anlaşılır gibi değildi. Puba gittiğimde saat 21:00’e geliyordu. Gözlerinde samimiyet ve içtenlik gördüğüm bir sürü İskoç’un ortasında bulunmak ilginç bir deneyim oldu benim için de. İskoç kültürüne özgü geleneksel danslar edildi. Hareketli müzikler eşliğinde birbirlerinin koluna girerek yaptıkları dans eğlenceliydi. Hatta bir ara beni de yanlarına davet ettiler. Hiç bilmediğim halde kendimi dans pistinin ortasında buluverdim. Geldikleri iklimde yağmurun eksik olmadığı bu sıcakkanlı insanlarla birlikte eğlenmek güzeldi.
Bazı aileler çocuklarıyla gelmişlerdi. Dikkatimi çeken şey; çocukların Türkçe biliyor olmalarıydı. Türk barmene sordum. “Çocuklar güzel Türkçe’yi nereden öğrenmişler?” Meğer çocukların anne babaları, Kıbrıslı Türk çocuklarla birlikte kaynaşabilsinler diye çocuklarına anadillerinin yanı sıra Türkçe dil kurslarına da gönderiyorlarmış. Bunu çok önemsedim. Bu insanlar yabancı olsalar bile bulundukları ülkeye sosyokültürel anlamda entegre olmasını da biliyorlar. Yani bizimkiler gibi ‘tabela’dan öteye gitmeyen dayanışma/ kültür derneği falan kurup da Kuzey Kıbrıs’ta ayrı bir cumhuriyet yaratmıyorlar.
Kıbrıs’ın kendisi zaten kozmopolit bir karakterde; bir de Türkiye’nin farklı illerinden gelenlerin dernek çatısı altında toplanmaları aslında bu ülkeye entegre olmalarına da olanak tanımıyor gibi geliyor. Sanki dernek çatısı altında olmasalar; kendi kültürlerini yaşatamayacaklarını mı düşünmekteler bilemiyorum.
Yeniden İskoç’lara gelecek olursak; onların Kıbrıs’ı tercih etme nedenleri arasında Kıbrıs’ın ekonomik olarak daha ucuz bir ülke olmalarının yanısıra burada kolaylıkla ev sahibi de olabiliyorlar. Gerçi son iki yıldır Brexit olaylarından sonra ülkenin ekonomik dengesi giderek sarsılsa da, herhalde bu açmazdan kurtulabileceklerdir diye umud ediyorlar. Kaldı ki ülkede kamu harcamaları artarken, bütçe açığı son bir yılda rekor seviyeye ulaşmış.
Aslına bakarsanız İskoçya’nın da KKTC’den pek bir farkı yok. Onlarda da kamu harcamaları önemli bir kalem harcaması.
Gecenin sonlarına doğru neşeli İskoçlar son danslarını da ettiler, son kadehler içildi ardından birbirine esenlik dilendi ve gürültü patırdı olmadan herkes evlerine dağıldı.
Ben de geceye hazırlık yaparken, İskoçların ünlü “Bugünün yağmuru, yarının viskisi” sözüne kadehimi kaldırdım ve Lefkoşa’ya doğru yola koyuldum..