Tam da tatil mevsiminin içinden geçiyoruz…
Hayatında hiç tatile gidemeyenler bir yana, sürekli gidip de artık gitmemek kararında olanlar bir hayli fazla!
Zira hayat pahalılığı ve alım gücünün yerlerde sürünmesi artık orta kesimi de bitirmek üzere…
Bir sohbete kulak misafiri oluyorum;
Genelde ada içinde tatil merkezlerine giden 4 kişilik bir aile reisi diyor ki;
“Geleneksel olarak her yıl en az 3-4 gün 5 yıldızlı bir otele gider her şey dahil sisteminin tadını doya doya çıkarırdık…”
Tabi tatil beldelerinden fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmak da cabası!
Geçenlerde bir otele 3 gece 4 gün tatil fiyatını sormuş…
38 Bin TL fiyatını duyunca telefonun diğer ucunda biri olduğu halde yüzüne telefonu kapatmış!
Yuh artık yani diye devam etti…
…
Bu kez bir kadının şikayeti…
Onlar genelde Türkiye sahillerinde tatili gelenek haline getirmişler, yoğun bir telefon trafiğinden sonra ortaya çıkan sonuç;
Antalya ve civarında bir haftalık 4 kişilik bir ailenin faturası artık 80 Bin TL’den aşağı değil…
Biraz daha ucuzları var ama fiyatlar ucuzladıkça da kalite jet hızıyla aşağıya düşüyor!
Sonuçta olmaz olsun böyle tatil şikayetleri başlıyor!
Bu arada tatil amaçlı dünyayı gezenleri burada hiç konuşmuyoruz…
Mademki zamlar ve hayat pahalılığı filan onları etkilemiyor, onlar gezmeyecek de biz mi gezeceğiz yani!
Sonuçta şuraya geliyoruz;
Böyle giderse Kıbrıs Türkü için tatil gelenekleri hızlı bir şekilde sona erecek…
Uzun süreli değil günü birlik tatiller yoğunlaşacak!
Onu bile yapamayanları düşününce de suratımız iyice asılacak…
…
Bu kadar lafazanlıktan sonra gelelim asıl konuya…
İskele Kaymakamlığı bir genelge yayınlayarak hem kurumları hem de karavan sahiplerini uyarmış!
Karavanlar hem çevre hem de gürültü kirliliği yaratıyormuş…
İnanın ki bunu duyunca zaten çok da iyi olmayan asaplarımız darmadağın oldu!
Bu güzide bölgemizi şu sıralar lağım suları sararken, belediye dahil tüm işletmeler atık sularını ovaya boşaltırken kalkıyorlar karavancılara takıyorlar…
Bu inanılır gibi değildir!
Karavancılık dünyanın hemen her yerinde bir gelenek haline gelmiştim ama bunun için de yeterli alt yapı ve sistem dört dörtlük işlemektedir…
Bizde de tam tersi!
Karavancılar kendi kaderlerine terk edilmişlerdir…
Sen onlara alt yapı hazırlayıp alternatif bir tatil olanağı sağlayacağına işin kolayını seçip kovma girişiminde bulunuyorsun!
Hem de bölgeyi alt yapı eksikliklerinden dolayı bilmem ne kokusu sarmışken…
İşte buna hakkınız hukukunuz yoktur!
Ve iddia ediyoruz;
Karavan kültürünü gelenek haline getirmiş olanlar doğayı sizden çok daha fazla seven en büyük çevre gönüllüleridir…
Siz onların peşine düşmeyi bırakın da bölgedeki çevre katliamlarının önüne geçmek için biraz saksıyı çalıştırın!
…
20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramının 48’nci yıl dönümünü değişik duygularla kutluyoruz…
Bir kesim var böyle günlerde devletin işgal altında olduğunu fazlasıyla dile dolarlar!
Sahte devlet diye nara atarlar…
Kimileri de var ki vatan millet edebiyatının en doruk noktasını yaşayıp nutuk sallarlar!
Bir devletimiz olduğu için şükranlarını sunarlar!
Dün bir kurumumuzun çok değerli bir yöneticisi ile sohbet etme fırsatı bulduk, çekmeceden küçük bir kağıda yazılmış notu gösterdi…
Kırsalda bir ilkokulun müdürü diyor ki;
“Okulumuz yıkılmak üzere bizimle ilgilenen yok, lütfen yardım eder misiniz?..”
Vallahi de billahi de utandım, söyleyecek bir kelime bulamadım…
Ne demek istediğimi artık istediği gibi anlayabilir!
Yorum tamamen sizlerin…
…
Bazı medya kuruluşları ve mensupları ölmeyen insanları öldürmek için adeta birbiriyle yarışıyorlar…
Geçen hafta hastaneye yatan 3’ncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu, Allah sağlıklı uzun ömürler versin ölmeden öldürdüler!
Dün de gazeteci büyüğümüz değerli insan Hüseyin Çobanoğlu için ‘öldü’ başlıkları attılar ki bunda devletin kurumları da gaflete geldi…
Aslında biz hiç birinde kötü bir niyet aramıyoruz ama gerçek de şudur;
Haberleri en önce vermek ve tabi ki daha fazla okunsun diye doğruyu bulmadan yapılan yayınlar bırakın her şeyi ailelere büyük manevi zararlar vermektedir…
Dahası bu yayınlardan sonra çıkıp da bir özür bile dilenmemesi ayıpların en büyüğüdür!
Şu empati konusunu bir kere daha gündeme getirmek gerek…
Kendimizi başkaları yerine koymayı gelenek haline getirmezsen bu tür yayınların ardı arkası kesilmeyecektir…
…
Bugünlerde Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra ile telefon trafiğimiz hayli yoğunlaştı…
Dünkü yazımız üzerine aradığını söyleyen Bakan Altuğra, PCR ve antijen kitleri konusunda ihaleye çıkıldığını pazarlık usulü ile alım yapılacağını söyledi!
Gerçekten de çok memnun olduk…
Dün de yazmıştık, eğer bu işler ihale ile olmazsa 95 centlik kiti 2.5 dolara mal edeceğiz ve resmen kazık yemiş olacağız!
İzlem hanıma bu konudaki hassasiyetinden ötürü teşekkür ederiz…
…
Konu sağlıktan açılmışken bir de Acil Durum Hastanesi konu var…
Tamamen pandemi şartları için hizmete giren bu hastane şimdi başka branşlarda hizmet veriyor!
Devletin Acil servisi ile tam bir çarşı Pazar halleri yaşıyor…
Dün bu konuda bazı yayın organlarında yayınlar yapıldı!
Bize sürekli şikayetler geliyor…
Acilde çalışan hekimlerin çaresiz kaldıkları, salgının burada çok daha fazla yayılacağı yönünde!
İzlem hanım bu konuya da bir el atıp gereğini yaparsa en doğru icraatlarından birine imzasını atmış olacaktır…