Tüm duamız can kaybı olmaması yönünde.

Dua yetecek mi peki?

Yetseydi şu an durum çok farklı olurdu.

Sorumluluk duygusu en büyük duadır.

Tedbir en büyük duadır.

Koordinasyon en büyük duadır.

Koordinasyondan kimler sorumlu peki?

Devlet.

Kim onlar?

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu, Kamu Sağlık Kurumları ve Devletin diğer kurumları.

Başka kimler sorumlu?

Özel sağlık kuruluşları ve halkımız.

Herkes ayrı telden çalmaya devam ediyor.

Bazı hayırseverler, nereye nasıl bağış yapabileceklerini soruyorlar hala.

Bireysel çabalarla kitler getirtiliyor, özel uçak kalkıp iniyor, kuruluşlar nakit bağışlar yapıyor, cihazlara kitler alınmaya çalışılıyor.

Hepsi bireysel ve özel gayretlerle.

Farklı hesaplarda biriken paralar bir türlü koordine edilemiyor.

Ceplerinde akrep olan bazı dünya zenginlerinin ağızlarını ise bıçak açmıyor!

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Koronavirüs Bilimsel Danışma Kurulu var.

Sayın Başbakan’ın Koronavirüs Bilimsel Danışma Kurulu var.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, Bilim Kurulu bizdedir diyor. Dileyene danışmanlık hizmetini iki etmeksizin veriyor.

Perde arkasında kendi kendilerine organize olmaya çalışan, adı-sanı bilnmeyen sağlık çalışanları var.

Ha bir de Sağlık Bakanlığı var. Bir de Sağlık Bakanı. Neye baktığı belli değil.

Katıldığı televizyon programlarında üstü örtülü birilerini şikayet ediyor. İki lafı bir araya getirebildiğinde ise, söyledikleri ile herkesi çileden çıkarıyor. Kendisi ile birlikte, başkalarının da tansiyonunu yükseltiyor!

Bir de olumsuz örneklerimiz var maalesef.

Doktor, eczacı olmanın avantajını, kutularca ilaç yazacak veya stoklayacak kadar ihanet içerisinde olanlar var.

Yaptıkları yolsuzluklar sabah ifşa olduğunda, akşama kadar süren pazarlıklarla konuyu kapatmayı başaranlar ve buna alet olanlar var.

Kendi hastanesini karantina hastanesi olup da gelir kaybına uğratmayı göze almayıp oturduğu yerde hoplayan, devletten bulduğu üç-beş yandaşla, devletin hastalarını kendi hastanelerine POMPALATMAYI marifet sayan hastane sahipleri var!

Mecliste olması gerekirken, sağlık çalışanlarının organizasyonlarına, devletin malzemelerinin alımına burunlarını sokanlar var!

Doktor kimliklerinden faydalanarak meclise kapak atıp da, çözüme katkıda bulunmak yerine, felaket senaryoları yazanlar var.

Devletin sağlık kurumlarında çalışmış ya da hala çalışmakta olanlar arasında, sosyal medya üzerinden organizasyon ombudsmanlığı yapanlar var.

Sözüm ona devlet var.

Bir de gerçekler.

Tüm olup bitenleri ‘’evde kalarak’’ izleyen halk var.

İzledikçe de kendilerine ‘’kal’’ gelen…

Büyük olasılıkla, önümüzdeki 20 gün, ülkemizin ve devletimizin kaderinin yazılacağı gün olacak.

Bu süre içerisinde, dünya verilerine göre, hastalığa bağlı can kaybının olma ihtimali giderek artıyor.

Allah korusun ama, ilk can kaybımız olduğunda,

Devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı’ndan tutun da Sağlık Bakanı’na ya da sosyal medya vızıltılarına kadar, kıyıdaki hiç kimse bunun sorumluluğunu üzerine almayacak.

Çünkü bu koordinasyon yoksunu egolar, kendilerine göre, tedbirlerini aldıklarını iddia edecekler.

Ne yaparlarsa yapsınlar, umurumda değil, ancak;

Virüsün ortasında, tüm koordinasyonsuzluklara rağmen savaş veren, hayatlarını hiçe sayan sağlık personelinin üzerine atmasınlar yeter...

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899