Özgürgün öyle ya da böyle kabinesini kurdu. Bize de bunun sürecini izlemek kalır. Yani bakanlıkların ne denli başarılı olup olmayacağını önümüzdeki süreçte değerlendirip, göreceğiz. Şuan herkes hükümetin Çarşamba günü güven oyu alıp almaması ile ilgileniyor. Yorumlar da ortada haliyle. İşin gerçeği ne kadar tereddüt edilse de partilerin disiplini gereği vekillerin siyasi geleceklerini riske atacaklarını düşünmüyorum. Olası bir sorunda bütün sorumluluk güven oyu vermeyen vekilin sırtında bir ömür kambur gibi duracaktır. Sırf bu yüzden tüm vekillerin günü geldiğinde gereğini yapacağından eminim. Bugün sıkıntıların nedenini bulmak hiç de zor değil. Özellikle bu süreçte yaşanan gerginlikler ve makam tartışmaları A’dan Z’ye herkesi huzursuz etmeye yetti de arttı bile. Zor bir görev üstlenen Özgürgün’ün yaptığı atamalar günlerdir konuşulsa da atık yeni kabine budur ve bunu kabul ederek önümüze bakmamız gerekir. Soyut yerine somut çözümler aranmalı ve bu durumdan herkesin bir ders çıkarması şarttır.
Bakanların oturduğu koltuğun ağırlığı önemlidir. yeni görev alan ve eski görevlerini farklı bakanlıkta sürdürecek olan her bakan şuan ki görev ve sorumluluğunun farkındadır. Olası bir hatanın dahi kaldırılamayacağı dönemden geçmekteyiz. Her bir bakanlık ayrı bir sorun, ayrı bir dert. Hüseyin Özgürgün çok akıllıca bir görevlendirme yaparak bakanlıkları dağıttı. Bugün özel sektörden gelerek, kimseye ‘’eyvallahı’’ olmayan bir ismi en kritik yere koymuştur. Diğer bakanlar için de nerdeyse durum aynidir gerek Ekonomi’de gerekse Dışişlerinde. Bakanlık görevi alarak bu görevi olduğu yerden daha ileriye taşıyacak isimler arasında da Ersan Saner ve Nazım Çavuşoğlu gelmektedir. Her ne kadar enkaz deriv alınmışsa da Nazım Çavuşoğlu’nun bu yükün altından kalacağı ortadadır. Tüm bunların yanında Kemal Dürüst’ün neler yapıp neler yapamayacağı da ortadadır. Yani Özgürgün çok akıllıca bir elemeden geçirdiği bakan isimlerini bence doğru bir analiz yaparak tam isabet edeceği noktaya getirmiştir.
Herkesin gözü şuan ‘’güvenoyu’nda’’ . Çarşamba günü hükümet ‘’güvenoyu’’ almadığı yani vekillerin hükümete güvenoyu vermediği takdirde ülke tamamen ‘’kaosa’’ sürüklenecektir. İşte bu UBP’nin intiharıdır. Kısaca hükümet güvenoyunu öyle ya da böyle almak zorundadır.