Dün sabah felaket haberiyle gözlerimizi açtık…
Saatler geçtikçe depremin büyüklüğü gözler önüne serildi!
Türkiye’de belki de dünyada bir ilk yaşandı ve ayın anda 10 aynı depremde hem de çok etkilendi…
Saat başı verilen ölü ve yaralı sayılarını duydukça üzüldük, korktuk, dehşete düştük!
Ama gözümüz ve kulaklarımız Adıyaman’dan gelecek olan haberlerdeydi…
Çünkü orada bizim çocuklarımız vardı!
Spor müsabakası için oraya giden bizim çocuklarımız ve hocaları…
Haklarını yemeyelim Türkiye’deki deprem sonrasında buradaki devlet erkanı gecikmeden toparlandı, kriz masası kuruldu, bakanlar kurulu toplanıp ilk bilgileri verdi!
Yapılan açıklamada Adıyaman’da ki çocuklar için bilgiye ulaşılamadığı söylenince hayli tedirgin olduk…
Başladık telefon trafiğine yeni bilgi peşine düştük!
Nafile, kimse bir şey bilmiyordu…
Elektrik, internet olmayabilir diye düşünüp sakinci beklemeyi yeğledik!
Sonra açıklama Büyükelçi Metin Feyzioğlu’ndan geldi…
Yıkılan otelde tahliye işlemlerine başladığını ifade etti, yüreğimize su serpildi!
Umutlu bekleyişimiz devam etmeye başladı…
Bu açıklamanın mutlaka yeni bir açıklaması olmalıydı!
Yüreğimize su serpilmişti ama saatler geçti ama haberin devamı gelmedi…
Neler oluyor orada diye kuşkulanmaya başladık!
Akşam saatlerinde KKTC ekipleri Adıyaman’a ulaşmıştı, içimiz korku dolu onlardan haber beklemeye başladık…
Geç saatlere kadar bekledik artık umutlarımızı yitiriyorduk ki ilk haberler gelmeye başladı…
3 Veli ile 1 öğretmenin kurtulduğu haberini aldık!
Sevindik mi tabi ki sevindik, zira Adıyaman’dan ilk resmi bilgi gelmişti çünkü…
Hem de kurtarılma haberi…
Ama sonra yine korkmaya başladık!
Ya diğerleri diye sormaya başladık bu kez iç çekerek…
Gerildikçe gerildik!
Bilgisayarın başında klimalar yanarken ayaklarımızın üşüdüğünü hissettik…
Sonra dedik ki üşümeye filan hakkımız yok!
Bir de oradakileri düşün…
Hele de enkazın altında kalanları!
…
Dün eğer izlediyseniz farkına varmışsınızdır…
AFAD Başkanı saat başı kamuoyuna rakamlar vererek bilgilendirme yaptı!
Ama hepsinde de vurguladı;
Yalvarırım bilgi kirliliği yaratmayın diye…
Yaratmayın aynı zamanda da inanmayın diye!
Zira onların da sosyal medyası bizimkinden çok farklı değil…
Canı sıkılan eline telefonu alan salladıkça sallıyor!
Yalanlara inananlarda az değil hani…
Olmayan şeyler olmuş gibi gösteriliyor, sonunda yalanı sallayan da inanıyor!
Bizde de durum içler acısıydı…
Millet sanki de deprem bölgesine gitmiş, resmi bilgi almış uzman gibi salladıkça salladı!
Hiçbiri de doğru çıkmadı…
Hatta bazıları dün akşam eve girmeyin deprem olacak çağrıları da yaptı!
O kadar çok inanan oldu ki yatak yoran araçlarına taşınanlar oldu…
Kargaşa ve paniği doruğa çıkartmak için gerekçeleri neydi bilmiyoruz ama sonunda bunların ruh hastası olduğuna karar verdik…
…
Korktuğumuz haber gece yarısında Başbakan Üstel’den geldi…
Geç gelen bir haberdi bu!
Biraz de mesleğimiz gereği geç gelen haberler bizi hep ürkütmüştür…
4 Kişi enkazından altından kurtulmuştu ama 35 kişi hala o lanet enkazın içindeydi!
Yaşam mücadelesi veriyorlardı…
Termometreler sıfırı gösteriyordu!
Onlar enkazın altında kurtarılmayı bekleyerek üşüyordu…
Bizim de içimiz yanıyordu!
Yutkunmakta bile güçlük çekiyorduk…
Kafamızda bin bir soru!
Onları mı düşünelim yoksa enkazın önünde bekleşen ailelerini mi bilemedik…
Geç gelen haberde umarız bu kez beklenen olmaz!
Dualarımız onlarla olacak…
Hayata tutunmaları için!